Ajans Bakırçay
2024-04-02 13:39:51

"Şu Dağın Ardı İran"

Hasan Zeki Sungur

02 Nisan 2024, 13:39

ŞU DAĞIN ARDI İRAN - Meltem Vural

Meltem Vural Ankara’da doğdu. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Bölümü’nden 1978’de mezun olduktan sonra 1981 yılında Türkiye’de evlendiği İranlı doktor eşiyle İslami devrim sonrası İran’a gitti. 1984 e kadar kaldığı İran’da kadınların söyledikleri şu sözler onu yaşadıklarını yazmaya zorladı: “Biz özgürlük uğruna aldandık, aldatıldık ama bizim önümüzde ‘aldatılmış İran’ gibi bir örnek yoktu. Oysa siz bizim başımıza gelenlerden ders çıkarabilir, güzel Türkiye’yi koruyabilirsiniz. Lütfen bizi daha çok anlatın ve her fırsatta anımsayın.”

***

Kitabın Tanıtım bölümünden arka kapaktan…

“İran topraklarına geçince hızla değişen coğrafyada başka bir gezegene ışınlanmıştım. İran’ın başkenti Tahran’da, Hazar kıyılarında ve Bender Abbas’ta, eşim ve ailesiyle yaşadığım dokuz yüz gün boyunca, siyasi özgürlük vaadiyle kandırılmış bir halkın pişmanlığını, mutluluk vaadiyle kandırılmış bir kadın olarak kendi pişmanlığımla harmanladım.

Acı günleri ardımda bırakarak kavuştuğum özgür ülkemin yanı başındaki tehlikenin farkına vardığımda ise, İslami devrimin ve şeriat hükümlerinin modern bir ülkeye kor lavlar gibi yakıcı yayılışını, yirmili yaşlarımın başında yaşadığım evlilik ve aşk hikayesinin fonunda sizlerle paylaşmayı bir yurttaşlık görevi bildiğim için bu kitabı kaleme aldım…”

***

Ve de yazarla yapılan bir söyleşiden alıntı ile:

“…Acı günleri ardımda bırakarak yıllar sonra kavuştuğum özgür ülkemin yanı başındaki tehlikenin farkına vardığımda, İran’da gördüklerimi sizlerle paylaşmayı bir yurttaşlık görevi bildim.”

“…Kitap Ankara’dan gittiğim gece başlayıp İstanbul’a indiğim an bitiyor. Benim İran’ımdan anlatmadık bir şey bırakmadım. Maalesef bizde kitabın “inceliği” seçilme nedeni olduğundan daha çok okura ulaşmak için en zorunu seçtim. Eksiksiz ama kısacık yazdım. Yani yüz metre koşmak için binlerce metre koşan koşucular gibi çalıştım…

“…Belki de Susanna Tamaro’dan esinlendiğim yıllar önce yüreğimin götürdüğü yere gitmek güdüsüydü.”

Aşk ve aşkının peşinden koşan bir kadın, şeriat ve onun kurallarına itiraz eden bir kadın, ikisi de aynı kadın, iki ayrı dünya, iki ayrı yaşam. Bir yanda hür ve özgürlük, diğer yanda yasaklarla yok sayılan bir hayat. İkisini de yaşayan ve seçimini yapan özgürlükten yana yapıp bunun savaşını veren kadın…

Okuduğunuzda Türkiye ve İran’da dün ve bugünün ayrıştırmasını yapabileceğiniz, hep sorduğumuz özellikle son 20 yılda acaba “Türkiye İran olur mu sorusunun” cevabını arayacağımız ve olursa kadınların durumu ne oluru gözler önüne seren bir kitap “Şu Dağın Ardı İran”.

Çoğunluğu kadın olan kalabalıklara el sallayarak uçaktan inen Humeyni İran’a devrim yapmak için geliyordu Fransa’dan ve altı yıl sonra ‘Allah’ın aziz yaratıklarını sıralarken hamamböceğini 8’inci sıraya, kadını 14’üncü sıraya yerleştirdiği Karşı Devrimin, Şah’ın monarşizmden kurtulurken “mollaizmin” tuzağına düşenlerin hikayesi “Şu Dağın Ardı İran”.

Özellikle Türkiye’de Şeriat ve hilafet istekleriyle yola çıkan kadınların Laik bir sistemde ki yaşamları ile İran’da ki yaşamı gözler önüne seren bu kitabı okumaları gerekir ki özgürlük mü, esaret mi değerlendirsinler…

Bu kitabı okuduğunuzda; şeriat, damarlarında ki kana, beyinlerinde ki hücrelerin son zerresine kadar yerleşmiş erkeklerin egemenliğini, devrim muhafızlarının kadınlara karşı acımasızlığını, çocukluğunu yaşayamayan, ihbarcı kimliğe büründürülen çocukları, yok edilen siyasi özgürlükleri göreceksiniz.

Ve de düşüneceksiniz “Biz İran olursak ne yaparız?” Çare ve çözüm çok uzakta değil örnekleriyle hemen yanı başımız da İran’da Mahsa Amini’nin öldürülmesinden sonra yaşananları bir defa daha incelemekte ve hatırlamakta…

Meltem Vural’ın kitabı ‘Şu Dağın Ardı İran’ 2009 da yayınlandı. Ülkemizde şeriat ve hilafet çığlıklarının atıldığı, cemaat ve tarikatların devleti sarıp sarmaladığı, din adamlarının dini görevleri dışında rejimi yönlendirici görevler üstlendikleri, kadına şiddetin sıradanlaştığı, anayasanın yok hükmünde sayıldığı bir dönem de tam da okunması gereken bir kitap….

“İran bir kafes, Tahran bir kafes, ev ayrı bir kafes! Hiç birinde özgürlük yok, huzur yok.”

“Umudun insanı nasıl sakinleştirdiğini ve mutluluk verdiğini yaşayarak öğreniyordum.”

“Ne güzel söylemişti babam; mutluluk insanın yüreğinde mücadele gücünü hissetmesidir.”

“Ünlü bir fıkradır anlatılır ülkesine dönen bir gençle, bakkalın arasında ki diyalog; Cami pirinç satar mı, namaz kılınır. Namaz artık üniversitede kılınıyor, üniversitede profesörler, öğrenciler olur. Profesörler ve öğrenciler Evin cezaevinde, hapishane deki hırsızlar, katiller nerede? Onların hepsi Mecliste…”

İran’da İslami Devrim den sonra ki yaşamı yaşayanın kaleminden sohbet havasında, akıcı bir dille yazılmış 159 sayfalık kitabı okumanızı ve düşünmenizi tavsiye ederim şeriat mı, laik bir yaşam mı?

***

"Şu Dağın Ardı İran/Meltem Vural/Cumhuriyet Kitapları/ 4ncü baskı 2010"

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.