Karşıyaka Sancar Maruflu Sivil Toplum Yerleşkesi “Kitap Kulübü ”nün Emekli tarih öğretmeni Gündüz Özsoy’un yönetiminde okuduğumuz Türk ve Dünya Klasiklerinden “Toprak Ana” romanın yazarı Kırgız Türkü edebiyatçı, gazeteci, çevirmen ve siyasetçi Cengiz Aytmatov 1928 tarihinde Kırgızistan Talas eyaletinin Şeker köyünde doğdu. Babası Sovyet Kırgızistan’ında seçkin devlet adamı idi, ancak 1937’de tutuklandı ve 1938’de kurşuna dizildi. Tatar kızı olan annesi ise tiyatro aktrisiydi.
Gençliği 2nci dünya savaşının sıkıntılı döneminde siyasi sistem ve savaşla mücadele ile geçen Aytmatov 14 yaşında köyündeki sekreterliğe girdi. Burada tarım makinelerinin sayımı, vergi tahsildarlığı gibi işlerde çalıştı. Köyünden, Kazakistan’a giderek Cambul Veterinerlik Teknik Okulu’nda okudu. Daha sonra şimdiki Kırgızistan’ın başkenti olan Bişkek’e giderek burada Tarım Enstitüsü’nde öğrenimine devam etti. Ardından Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü’ne geçti ve 1956 ile 1958 yılları arasında Moskova’da okudu. Yazmaya bu yıllarda Pravda gazetesinde başladı. Yazdığı eserleriyle üne kavuştu ve 1957 yılında Sovyet Yazarlar Birliği’ne üye kabul edildi. 1963’te Toprak Ana romanı ile Lenin Ödülü’nü aldı. Eserleri yüz elliyi aşkın dile tercüme edildi. 1990-1994 yıllarında Sovyetler Birliği’ni ve Rusya Federasyonu’nu, sonra ise 2008 yılına kadar Kırgızistan Cumhuriyeti’ni büyükelçi olarak temsil etti. Aytmatov, tedavi olmak için geldiği Almanya da 2008 tarihinde hayatını yitirdi.
Romanın konusu, II. Dünya Savaşı yıllarında erkekleri askere alınan bir Kırgız köyünde geride kalanların çektiği sıkıntılar, savaşın yıkıcı etkisi, kişisel yaşamda toplumsal olaylarla kaderin paylaşımı, annelik ve aile bağları, umut, emek ve dayanışma, “Tolgonay” adında eşini, çocuklarını ve gelinini kaybetmiş ve torunu ile bir başına kalmış anne ekseninde onun ‘Toprakla kurduğu manevi bağla’ yaşamının tanığı ve sırdaşı “Toprak Ana” ile konuşarak acı ve dertlerini paylaştığı olaylardır…
Yazarın gençliğinde yaşadığı köy ve oradaki görevi ile değerlendirdiğimde kendi hayatından izler taşıdığını ve anne Tolgonay’ın yazarın kendisi olduğunu düşündüğüm romanda en büyük
özellik Tolgonay’ın Toprak Ana ile yaptığı konuşmalar, dertleşmeler, annenin geçmişle yüzleşme ve bunların gelecek kuşaklara anlatılmasında ki sorumluluk duygusu romanın sonunda ki konuşma da bir başa dönüş olarak sunulmaktadır…
“…Ama öbürlerine, dünyada yaşayan herkese nasıl anlatmalı? Onlara bir diyeceğim var ama her birinin kalbine nasıl gireyim de anlatayım?
Ey gökyüzünde parlayan güneş, sen bütün küreyi dolaşıyorsun, onlara sen anlat!
Ey yağmur bulutu, dünyanın üzerine sağnak sağnak boşal, her damlan bir konuşmacı olsun da onlara sen anlat!
Ey besleyici Toprak Ana, hepimizi bağrına basan sensin. Onlarla sen konuş Toprak Ana, insanlara sen anlat!
-Hayır Tolgonay, onlarla sen konuşmalısın. Sen kadınsın. Sen her şeyin üstündesin, daha bilgesin. Bir insansın sen! Onlara sen anlat…”
Ve de Tolgonay’ın anlattıklarının özeti;
“…Sonra ikinci, üçüncü lokmaları da aldım, onlarda da mazot kokusu vardı. Ama yine de o güne kadar öyle lezzetli ekmek yemediğimi söyleyebilirim. Bu, emekçi oğlumun nasırlı ellerinden çıkan ekmekti. Tarlayı süren, buğdayı yetiştiren, hasadı kaldıran, tarlada çalışan insanlarımızın, halkımızın ekmeğiydi. Kutsal ekmek! Oğlumla övünüyor, çok büyük bir gurur duyuyordum. Ama bunu kimse bilmiyordu. İşte o anda anladım ki, bir ananın mutluluğu, milletin mutluluğundan doğuyor, aynı kökten olan ağacın dalları gibi bir kökten geliyor. Kaderi de onun kaderiyle bir oluyor. Çektiğim bütün acılara, hayatın bana indirdiği korkunç darbelere rağmen bugün de bu düşüncedeyim. Ne olursa olsun, milletim yaşıyor, ben de yaşıyorum…
Romanda altını çizdiğim satırlar
“…Toprak ve su insanlar arasında eşit olarak paylaştırılınca, kendi tarlamız olunca, kendi tarlamızı sürüp eker, kendi ürünümüzü kaldırınca, biz de mutlu olacağız. İnsanın çok büyük bir mutluluğa ihtiyacı yoktur Tolgonay. Bir çiftçi için mutluluk, kendi tarlasını sürüp ekmek ve ürün almaktır…”
“…Kara toprak, sevgili toprak ana, hepimizi sinesinde barındıran sensin! Bizlere mutluluk
vermeyeceksen neye yarar senin toprak ana oluşun? Dünyaya niçin geliyoruz? Biz senin çocuklarınız, bize mutluluk ver, bizi mutlu kıl toprak ana… ”
“…Bir insanın kaderi, dağdaki patika gibidir: Bazen çıkar, bazen iner, bazen de dibi görünmeyen bir uçurumun başına gelip durur. İnsan tek başına böyle bir yolda ilerleyemez, ama birleşenler, birbirine omuz verenler her engeli aşarlar…”
“…İyilik, yola düşen, yoldan toplanan bir şey değildir. Tesadüfen ele geçen bir şey değildir. İnsan iyiliği ancak başka bir insandan öğrenir…”
Yazar Cengiz Aytmatov’un hayatımızda yaşayabileceğimiz pek çok olayı sade bir anlatımla gözler önüne serdiği, kendimi zaman zaman Tolgonay’ın yerine koyup duygu, toprak ve savaşla mücadelede çözüm aradığım, Kurtuluş Savaşı sürecinde Milli Mücadeleyle eşleştirdiğim okumakta çok geç kaldığımı anladığım bu romanın mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum.
Son söz Aşık Veysel’den;
…Her türlü isteğim topraktan aldım
Benim sadık yârim kara topraktır
Koyun verdi kuzu verdi süt verdi
Yemek verdi ekmek verdi et verdi
Kazma ile döğmeyince kıt verdi
Benim sadık yârim kara topraktır…
5.10.2025
Toprak Ana/Cengiz Aytmatov/Çeviri Ülkü Tamer/Varlık Yayınları 1995/126 sayfa