Annesi Venezuelalı, babası Şilili olan Miguel Bonnefoy, 1986 yılında Fransa’da doğdu. Venezüella ve Portekiz’de büyüdü. Göçmenliğin izlerini taşıyan, zengin, kendine özgü bir dili olan yazar 2013 yılında genç yazarlara verilen Prix du Jeune Ecrivain’a layık bulundu. 2015’te yayınlanan Le Voyage d’Octavio ile Goncourt Akademisi İlk Roman Ödülü finalistleri arasındaydı. 2017’de yayınlanan Sucre Noir ile Femina Ödülü’ne aday oldu. 2020 yılında yayınlanan romanı Miras ( Heritage ) Fransa’da eleştirmenlerce övgüyle karşılandı ve pek çok dile çevrildi…
Kitabın tanıtım bölümünden;
Fransa’daki bağları amansız bir salgınla kuruyup giden bir bağcı sağ kalan son asma kökünü cebine koyar ve onu California’ya taşımasını umduğu gemiye biner. Fakat hayalleri talihiyle bağdaşmaz. Karahumma olup gemiden Valparaiso Limanı’nda inmek zorunda kaldığı gün, yola çıktığı Fransa ve ayak bastığı Şili’yi bekleyen kader, gümrükteki bir yanlış anlama sonucu soyadı Lonsonier olacak ailenin de kaderi olacaktır.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşı, Şili’deki askeri darbe ve izleyen diktatörlük yılları fonda tüyler ürpertici bir gerçeklikle akıp giderken, aralarında bir ornitolog, uçağını elleriyle inşa eden bir kadın pilot, dahi bir orkestra şefi gibi birbirinden ilginç ve tutkulu karakterler olan bu ailenin üç nesli her nefeste ölüme meydan okuyacaktır. Miguel Bonnefoy, siperlerin derinliklerinden sıradağların doruklarına, limon ağaçlarının gölgesinden diktatörlük yıllarının karanlığına uzanan bu büyülü hikayesiyle geniş bir zaman dilimini kısa bir romana sığdırırken, hayranlık uyandıran üslubu ile keşfedilmesi ve takip edilmesi gereken bir yazar olduğunu kanıtlıyor.
“Hikaye anlatıcılığındaki ustalığıyla bizi her defasında şaşmaz bir biçimde etkileyen Bonnefoy, gerçek bir dahi” -L’Express
“Bu cüretkar ve sürükleyici aile öyküsünde Miguel Bonnefoy renkli karakterlerin kaderlerini anavatanlarınınkiyle örüyor.” -Lire
Kader ağlarını ördü deriz ya işte böyle bir kitap Miras. Mirasta anlatılan para değil, mülk değil, isim değil. Eserde göç ve kimlik temaları işlenirken ‘ben kimimden biz kimimize’ uzanan ‘Lonsonier’ ailenin üç kuşağının başından geçenler, bir zaman tüneli içerisinde geriye dönüşlerle yaşam hikayeleri düşünceleri ve duyguları toplumsal hafıza değerleri üzerinden değerlendiriliyor.
Altını çizdiğim satırlar;
“…Geçmişlerini hatırlamayanlar tekrara mahkûmdur.”
“…Bütün ırkların birlikte var olabildiği bir dünyada yaşamadığımız ayan beyan ortada.”
“…En büyük mücadeleler tıpkı savaşta olduğu gibi meydanda kazanılır.”
Kitabın ilk sayfasında Santayana tarafından söylenen “ geçmişlerini hatırlamayanlar tekrara mahkûmdur.” Sözünü düşündüğümde geçmiş ve gelecek üzerine kurulacak köprünün biz bireylere bağlı olduğunu geleceğe bırakılacak mirasın sadece mal, mülk para değil kimlik ve hatıralar olduğunu bunun cevabında “Ben Kimim, Biz Kimiz” sorusuna verilecek cevapla ulaşılacağını ve 2008 yılında bu soruların cevabını araştırdığımda ortaya çıkan Kula Beyler Sülalesi araştırmamın devamının gerekliliğini bir defa daha anladım…
Karşıyaka Belediyesi Kitap Kulübünde Bibliyoterapist Funda Sakaoğlu Eryek yönetiminde yaptığımız analizde bakış açımızı değiştiren Toplumsal ve Kültürel Hafızanın önemini, köklere bağlığı bu kitapla bir defa anımsamış olduk… Teşekkürler Funda hanım.