Ajans Bakırçay
2023-02-16 16:08:57

Kaç Kişi Öldük Biz?

Aysel Korkut

16 Şubat 2023, 16:08

Kaç kişi öldük, kolonuna beton yerine köpük doldurduğun binalarda; civarda yok ekiplere bizi kurtarın diye bağıra bağıra, alet edevatı olmayan yakınlarımızın yüreklerini kanata kanata, çığlıklarımızı duyan çaresiz ellere saç baş yoldura yoldura, nasıl öldük, kaç kişi öldük biz?

Kaç kişi öldük, sen demirden çal, betondan çal, ama dışını iyi süsle ki ‘üfürükten olduğu anlaşılmasın evler’ini, fahiş fiyatlarla sat, çok ‘hasılat’ yap, işçilerin parasını ödeme ama onun bunun avantalarını ver, kalanıyla da kıçının altına son model otomobil çek, yat al, kat al, öküz gibi ye ve caka sat, şakır şukur ışıklı pavyonlarda para saç, kumar oyna, eğlen; devletin güvence altına aldığı (Nasıl ulaşabiliyorsan onlara?) öksüz-yetim kızları orospu yap, karını eve kapat, her gece başka biriyle yat, aklını apış arana sat, rezilin rezili hayatına neşe kat diye, kaç kişi öldük biz?

Kendi oğullarına askerlik yaptırmayan fakat canları savaş isteyen adamların akıldışı savaşlarında düşüp düşüp ölen Mehmet’im, Mehmetçiğim, canım benim, yavrum benim; kaç kişi öldük, senin gelmeyeceğini, gelsen bile çok gecikeceğini bilmeden, güçlü bir umutla seni beklerken, saatler sonra o umut yavaş yavaş sönerken göçüklerde kaç kişi birden söndük, kaç kişi birden öldük biz? 

Sayabildin mi?

Kaç kişi öldük, sen fil gibi battal ayaklarınla site site, şehir şehir gez; her gittiğin yerde, her elini attığın işte insanların hayatlarını zindan et, sevmediklerini öldür, güçsüzleri ez, arkasızlara işkence et; sonra sıcak odalarının devasa sofralarına geri dön ve ezdiğin, öldürdüğün insanları ekmeğine sürüp sürüp ye; insan yedikçe geğir, osur, sıç diye kaç kişi öldük biz?

Kaç kişi öldük biz, seni beklerken enkazların altında, kış ortasında, çatlatan soğukta; yakınlarımız arar da bizi bulamazken, attığımız mesajlar yasaklara takılıp kalır, kimselere ulaşamazken, enkaz altı kapkaranlık, şehir bile karanlıkken, etrafta korku dolaşsın diye salınan adamlar korku yayarken, bağırsak kimse bizi duymaz, duysa bile hiçbir şey yapamazken, arama kurtarma ekipleri yerine tekbir ekipleri gelirken; uyusam bir daha uyanamayacağım için ben, uyumamaya gayret ederken, gün değil, saat değil, saniyeler bile çok önemliyken ama saniyeler, saatler, günler korkunç bir unutulmuşlukla geçerken, sen bir türlü yardıma gelmez, bir türlü yardıma gelmezken, kaç kişi öldüm ben? Kaç kişi öldük biz?

Kaç Türk, kaç Kürt, kaç Arap, kaç Sünni, kaç Alevi, kaç Süryani, kaç kadın, kaç erkek, kaç çocuk, kaç LGBT, kaç zengin, kaç yoksul, kaç patron, kaç işçi, kaç pilot, kaç makinist, kaç piyanist demiyorum bak; kaç kişi öldük biz diyorum. Sayabildin mi, hiç değilse ölüyken insanları ayrıştırmadan? Kaç kişi öldük biz?

Kaç kişi öldük biz, kolum kopmuş, bacağım kopmuş, kan kaybediyorum, zaman önemli; kan kaybından kaç kişi öldük biz; susuz kaldık, aç kaldık, soğuktu donduk, bebeydik dayanamadık, doğmamıştık doğamadık, hastaydık ilaca ulaşamadık, uyuduk uyanamadık, kaç kişi öldük biz?

Senin kafan kalın diye, senin vicdanın ölü diye, senin gözün doymuyor diye, cebin bir türlü dolmuyor diye, sen tehlikeyi yaşamadan anlamıyorsun diye, anlasan da aldırmıyorsun diye, ‘oh ne güzel kandırdım’ diyesin diye, insan canına sinek canı kadar kıymet vermiyorsun diye, hem bilmiyor hem bilmediğini de bilmiyorsun diye, sen, sen, sen, hepsi senin yüzünden. Söyle, senin yüzünden kaç kişi öldük biz?

Kaç kişi öldük biz, -ya bilmemekten ya kötü niyetten- belki daha canlıyken üstümüze yürüyen dozerlerden, vinçlerden; yabancı ekipler bile eşgüdüm yokluğundan bir şey yapamaz ve ülkemizi terk ederken; sen, kuralsızlıktan çöken binalara, “Allah tarafından!” der ve hırsızlığını ve aymazlığını Allah’ın üstüne yıkarken, kaç kişi öldük biz?

Daha kaç kişi öleceğiz, eşgüdüm yokluğundan sebep, gelecek olan koleradan, tifodan?

Evsiz barksız, yersiz yurtsuz kalmaktan, can güvenliğim sağlanamadığından veya sağlanmadığından, soğuktan korunamadığımdan; altından ölmeden çıkabildiğim enkaz evimin kredi taksitlerini nasıl ödeyeceğimi, niye ödeyeceğimi anlayamayıp aklımı oynatıp köprüden atlamaktan; ağızlardan tek bir iyi söz çıkmayışına katlana katlana kafayı sıyırmaktan; döv baba dövülmekten, söv baba sövülmekten, çadırı tutuşturan sobadan çıkan yangında cayır cayır yanmaktan, yardıma koştuğum yerde hırsız olduğuma karar veriverenler tarafından linç edilip kurşunlanmaktan, kadın, çocuk fark etmeksizin tecavüze uğramaktan, gavur icadı silahıyla din kardeşlerini öldüren ve sınırlarımızı kevgire çeviren IŞID’in barbar saldırılarından; imar affı çıktığını duyup kendi mezarını onaylatmak için devlet dairelerine koşuşturanların ayakları altında kalmaktan, kaçak yapılara rüşvetle ruhsat veren belediye memurlarının iştahına mazhar olmaktan; depremde binaları yıkılan müteahhitlerin, yine ortalığa çıkıp ihale almalarından, herkesi yemledikten sonra sakat zeminlere yeni ölüm evleri yapmalarından; ağzı bozuk bazı “sen”lerin, kötü kalplerinde yeşeren küflü, süfli sözleri, bir can olsun kurtarabilmek için uyku uyumadan çalışanlara saydırmalarından; para sözcüğünü duyunca gözü dönenlerin, buldukları her kuruşa çökmeye çalışmalarından; eğitim hakkımıza cart diye engel konulmasından, yurtlarımızın yüzümüze kapatılmasından, sokakta kalıp yemek bulamamaktan; arsız yüzsüzlerin yerine utan, utan, utanmaktan… Kaç kişi öleceğiz biz? Daha kaç kişi?

Kaç kişi öldük biz, yeteri kadar öldük mü?

Yetkilileri, sorumluları, organizede çuvallayanları istifa ettirecek kadar öldük mü? Yoksa daha o kadar ölemedik mi?

İyi sayabildiniz mi, iyi sayıyor musunuz?

Otuz bin, kırk bin, -ya adressiz, kimliksiz gömülenler- altmış, yetmiş, seksen, yüz bin ölü olduk mu biz?

Birilerini istifa ettirecek kadar öldük mü?

Yoksa daha o kadar ölemedik mi?

***

Zorunlu Açıklama: Yazıda kullanılan “sen”, yarası olup gocunan ve üstüne alınan herkesi; ‘ben’, duygudaşlık edip gocunan ve yine üstüne alınan herkesi kapsar. ‘Biz’ ise açıklamaya gerek olmaksızın ‘biz’izdir; ölen, yaralanan, evsiz kalan, üzülen, ağlayan, korkan, yorulan, üşüyen, çaresiz bırakılmaya alışamayan, içi yanan, öfkeyle haykıran, dipsiz susan, lokmasını yutamayan, ekrana bakamayan, sıcak evde oturmaya utanan… herkestir.

Yorumlar (2)

Metin Onay 1 Yıl Önce

Muhteşem Teşekkürler

Alev Subaşı 1 Yıl Önce

Ölüm bu, Fıkara ölümü Geldim, geliyorum demez. Ya bir kuşluk vakti, ya akşam üstü, Ya da seher, mahmurlukta, Ahmet Arif Memlektlerin medeniyet ölçüsüdür ölüm .Nasıl yaşadığı kadar , belki ondan bile çok önemlidir insanın nasıl öldüğü . Çok ölüyoruz .Hem de çok. Bu İşin doğal sınırlarını aşkın . Amorf bir düzenin içinde bir varmış bir yokmuşa dönüşen insan hayatı hiç bu kadar ucuzlamamıştı. Yitip giden her insanla ne çok hikaye yarım kaldı.. Bir yerde okumuştum "Cesur savcıları ve korkusuz hakimleri olmayan ülkelerin bunların yerine bol miktarda hırsızları, birçok katilleri ve hatta aptal diktatörleri olacaktır! diyordu. Sanırım çok miktarda da ölüleri :(( Yüreğine Sağlık Aysel Hanım

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.