Ajans Bakırçay
2020-08-12 11:44:51

İki Kitap

Aysel Korkut

12 Ağustos 2020, 11:44

İki arkadaşımın iki kitabını okudum. İkisi de birer ön okumaydı ve ben okurken bir yandan da ön okumaların gerektirdiği işlemleri yaptım. İkisi peş peşe oldu. İkinci kitap biterken usuldan bir şeyler belirdi zihnimde. Önceki kitaba dönmek, ikisini birlikte düşünmek ve ikisinin ortak yanlarını kıyaslamak gibi bir şey. Kıyaslamak da diyemeyiz aslında tam olarak buna, ikisini yan yana getirip fotoğraflarına tek pencereden bakmak diyebiliriz belki. Bu daha doğru olur evet. İkisine tek pencereden, aynı pencereden bakmak. Doğu ile Batı’nın bazı sorunlarının aslında ne kadar benzerlikler içerdiğini görmüş olmanın dayattığı istek de diyebiliriz belki buna. Gördüklerini söyleme, paylaşma isteği.

İlk okuduğum kitap, bir annenin anılarından yola çıkarak 38 Dersim’ini anlatıyordu. İnceleme olarak kalmakla roman olmak arasında kararsız gibiydi. Sonra romanda karar kıldı. İyi de etti.

İkincisi, Ödemiş hakkında yazılmış her şeyi okuyup ince ince tarayan bir araştırma-inceleme kitabıydı.

İlki Doğu’da bir kasabayı, o kasabanın köylerini ve insanlarını anlatıyordu.

İkincisi Batı’da bir kasabayı ve insanlarını.

İlkinde sürgünler vardı, insanı itaate zorlamalar, varını yoğunu yakıp yıkmalar, canından etmeler. Daha olmadı kalanları bindirip kamyonlara, trenlere, başka bölgelere yollamalar… Zorunlu göçe zorlamalar ve sürgünlük… Sürgünde unutulan kan davaları, yad ellerde dostluklara dönüşen aşiret düşmanlıkları. Daha da sonra Almanya yolculukları.

İkincisinde, sattığı kitapları beğenmediği için kitapçı yakmalar, beğenmediği insanı ilçede yaşatmamak için elinden geleni yapmalar, düzene isyan ederek dağa çıkıp efe olmalar ve ülke işgal edilince kurşununun hedefini değiştirerek işgalcilerle savaşmalar. Sonra zorunlu göç ettirmeler, mübadeleler ve muhacirlik… Almanya yolculukları.

Doğu ve Batı, iki uç yer. Birbirlerini anlamaktan uzak görünen iki ayrı bölge. Oysa bölgelerin kaderleri öylesine ortak ki. Aynı sıkıntıları yaşayan halklar. Birisi karın, soğuğun altında, birisi kavuran sıcağın. Ellerinden alınan, yakılıp yıkılan, birinde arı kovanları, evler, bahçeler, tarlalar, ormanlar ve hatta hayvanlar, insanlar; birinde tütün tarlaları, üzüm bağları, kitapçıları, hayatları. Sürgünlük ve muhacirlik aynı şey. Giderken sürgünsün, gittiğin yerde muhacir.

Doğu’da bir kaderi tersine çevirme çabası var, ama Batı’da bu yok, aksine itirazsız bir teslimiyet var. Ya da varsa bile yazarımız bunun üstünde durmamış.

Ve ikisinde de Almanya yolculukları.

Her iki toprağın altında da bilinmeyen ve gün ışığına çıkarılmayı bekleyen çok daha eski zamanların kalıntıları. Dev birer tarih. “Bugünü hallettik de dün kaldı.” diyenler çıkabilir ki çıksalar da haksız sayılmazlar ama sonuçta o toprakların altındaki tarihler de bizim ve oralarda bir yerlerde duruyorlar. Hasankeyf’e bakınca, belki de durmasının daha hayırlı olduğunu da düşünebiliriz gerçi. Her neyse…

İlki Turan Fırat’ın kitabı. Dersim’de Bir Köy, Karvan. Adı inceleme kitabı adı gibi olsa da kitap bir roman.

İkincisi Mutahhar Aksarı’nın kitabı. Küçükmenderes’te Yankılanan Çığlıklar. Adı roman adı gibi olsa da kitap bir araştırma- inceleme kitabı.

Birbirinden habersiz iki insan. İkisinin de ortak kaygıları var. Doğdukları topraklara borçlarını ödemek. Dünü derleyip toparlayıp yarına bırakmak. Biri Doğu’da, biri Batı’da doğmuş iki kişi, iki sevgili öğretmen, iki değerli yazar.

Kitaplar henüz çıkmadılar, ancak çıktıklarında bulup okumanızı öneririm. Peş peşe okumanızı üstelik. Benim peş peşe okumam bir rastlantı sonucu oluştu, ancak sizinki bilinçli bir, bir araya getirme olsun.

Aslında olmuşken bir de bir üçüncü kitap önerisi yazayım şuraya:

Milas ile Urfa’yı birbirine bağlayan bir kitap. Yonca Eldener’in yazdığı Göbeklitepe Muhafızı. Altın Kitaplar yayını. Yerin altını, üstünü, tarihi kazıları, Milas’ı, Urfa’yı, Göbeklitepe çalışmalarını, Milas’taki ören yerlerini ve Yahudi göçünü anlatıyor.

Kazı demişken Orta Anadolu’daki bir kazı yerini anlatan Asur Mührü’ne değinmesem de olmayacak. Hiç olmayacak. Henüz bitirmedim fakat buraya ekliyorum. Sevgili Hasan Kıyafet öğretmenimin kitabı. Ceylan Yayınları’ndan çıkmış. Asur Mührü.

Bu iki kitabın ikisi de roman. İkisi de keyifle ve kolay okunuyor.

Okumayan bir topluma kitap önermek de pek akıl işi gibi görünmüyor ama ben yine de öneriyor ve okumak isteyenlere karşılaştırmalı, ortak noktaları bulmalı iyi okumalar diliyorum.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.