Ajans Bakırçay
2023-04-29 15:12:50

Algı Malgı, Bik Bik ve Gerçek

Aysel Korkut

29 Nisan 2023, 15:12

Algı oluşturmak, hayatlarımıza, sonradan terörist diye anılır olmuş Fethullah Gülen tayfası sayesinde girdi. (Öncesinde de vardıysa bile bundan benim haberim yok.) Ve bu sayede, üstelik şu yaşımızda, algıyla ülke yönetmek ve algıyla yönetilmek diye bir şeyle tanıştık.

TDK, algı için şuna benzer bir şeyler söylüyor: Algı oluşturmak, dikkatleri, bilinmesi istenen şeye veya yere çekerek o şeyin iyice öğrenilmesini sağlamak demektir.

Ancak, TDK, bu bilgiyi nasıl öğreneceğimizin, algıyı oluşturanın niyetine bağlı olduğunu belirtmiyor elbette. Onu kendimiz düşünüp bulmak zorundayız. Oblomovluk etmesek bulabiliriz. Algı oluşturucu kişinin niyetini anlayabiliriz. Ancak iyi fakat düşünme tembeli insanlar olduğumuzdan dolayı, her algı oluşturma girişimini, bize iyi niyetle bir şeyler öğretiliyor olarak da kodlayabiliriz kolayca. Düşünen insanlar isek başımıza öyle bir şey gelmez. Ama ülkemizde düşünen insan sayısı ne yazık ki çok değil!

Algı oluşturarak ülke yönetmek her ne kadar Fethullah Gülen modeli olsa da sevgili yöneticilerimiz de bu modeli pek sevmiş ve benimsemişler herhalde… ki bizleri yıllardır mış gibi yaparak yönetiyorlar. Araba üretiyormuşuz gibi yaparak. Temel atıyormuşuz gibi yaparak. Sosyal konut yapılıyormuş gibi… Ülkede her şey yolundaymış gibi… Ekonomik kriz yokmuş gibi… Buzdolabı bile ülkeye onlarla birlikte gelmiş gibi… Devletin savunma araçları babalarınınmış gibi… Ülkemizin mal sahibi imişler gibi… Tarımı bitirmemişler gibi… Dereleri kurutmamışlar gibi… İklim değişikliğini hızlandırmamış, kuraklığı çağırmamış, ülkeyi çöl oluşa yaklaştırmamışlar gibi… Depremde üç gün hiçbir müdahalede bulunmadan oturmamışlar, hemen aynı gün müdahale etmişlermiş gibi… Halkın bağışladığı kanları özel hastanelere parayla satmıyorlarmış gibi… Depremin ilk günü herkese çadır yetiştirmişlermiş gibi… Kendilerinden önce, örneğin bir Kültür Bakanlığı yokmuş da kendileriyle başlamış gibi… Sokaklarımız çok güvenliymiş gibi… Adamlıkla sırtlanlığı karıştıran vahşiler, eşlerini öldürmüyorlarmış gibi… Devlet teamülleri diye bir şey yokmuş gibi… Seçim zamanı üç bakanın istifa etmesi, yerlerine tarafsız birilerinin atanması gerekmezmiş gibi… Yöneticiler ülkemizi, anayasamıza uygun yönetmek mecburiyetinde değillermiş gibi… Yolsuzluk denen şey ülkemizin normali imiş gibi… Seçim çalışmalarında devlet araçlarını sonuna kadar kullanmak kendilerine serbestmiş ve hatta hakmış gibi… Sedat Peker hiçbir şey söylememiş, halk da bunları hiç öğrenmemiş gibi… Muhammet Yakut hiçbir şey söylemiyormuş gibi… Çalınan sorularla makam sahibi olanları kimse bilmiyormuş gibi… Dün Uğur Mumcu’yu, bugün Sinan Ateş’i kimin öldürttüğünü kimse bilmiyormuş gibi… Rabia Naz, bir yandaş çocuğu tarafından öldürülmemiş de intihar etmiş, halk da buna inanmış gibi… Okşan’ı falan kimse duymamış gibi… LGBT’ye karşı olduklarını haykıran tiplerin kendi GAY videoları ortalığa dökülmemişmiş, dahası da dökülmüyormuş gibi. Tehdit ve şantajı durdurmak için büyükelçi yapılanları kimse bilmiyormuş gibi. Gibi, gibi, gibi…

Troller ne kadar çok çamur atarlarsa Millet İttifakı o kadar zarar görürmüş gibi… Ne kadar çok trol çalıştırırlarsa o kadar başarılı olurlarmış gibi… Ne kadar çok insanın vergisini, vergiyi de onların maaşını da veren insanlara karşı çalışacak o trollere verirlerse o kadar doğru yaparlarmış gibi… Halkın parasını halka karşı kullanmak revaymış gibi. Bu halk düşmanlığı değilmiş gibi. Günah değilmiş gibi. Yasak değilmiş gibi… Devlet kasasını keyfe keder boşaltmak cezaya tabii değilmiş gibi… Anayasa suçu, Anayasa suçları işlemek kanun karşısında suç değilmiş gibi. Yöneticiler her açıdan dokunulmazlarmış gibi…

Millet İttifakı asla kazanamazmış da seçimi sadece ve sadece kendileri kazanabilirmiş gibi... Millet İttifakı kazansa bile iktidarı vermezlermiş gibi… Vermeme hakları ve vermeme güçleri varmış gibi… Milletin eli armut topluyormuş gibi… Şu kadar gaz bombası almışlarmış da o gaz bombaları milleti korkutmaya yetermiş gibi… Üç kişiyle darbe yapacaklarmış da halkı durduracaklarmış gibi…

Ve şu son günlerde bile hâlâ Cumhur İttifakı, Millet İttifakı ile başa baş gidiyormuş gibi… Erdoğan, Kılıçdaroğlu’ndan öndeymiş gibi. Kılıçdaroğlu’nun çıktığı alanlar insan kaynamıyormuş gibi. Bütün bir saray kadrosunun enerjisini toplasak bir tek Kılıçdaroğlu’nun enerjisine yetişebilirmiş gibi…

Halk, halkın üç gün enkaz altında bekletilmesini, insanların donarak ölmesine seyirci kalınmasını, o binaları çürük çarık yapanlara imar affı çıkararak bu yıkıma zemin hazırlanmasını bağışlarmış gibi…

Algıyla çekip çevirmeye çalıştığınız insan, ülkenizi paylaştığınız halk değil de evli olduğunuz kişi olsa ve siz ona sürekli yalan söyleseniz ve o kişi size mecbur değilse… Size, nereye kadar, ne zamana kadar katlanabilir? Sonsuz mu? Hiç sanmam.

Algı oluşturmak, yapmadığını yapmış; yaptığını da yapmamış gibi göstererek yapılıyor ve bizim yöneticilerimiz, bunda epey başarılı oldular evet ama algı da bir yere kadar. İşte bugün artık o yere gelindi.

Mutfağa yemek kokusu sıkarak veya saray sofraları seyrettirerek insanların doymasını beklemek gibi bir şey bu algı konusu. Bir yerden sonra gerçek algı, oluşturulmuş algıya galip gelir. Bu, siz istemeseniz de böyle olur.

Bir halkı, üzerinde türlü algılar yaratıp aldatarak yönetmenin, o halka hakaret etmek demek olduğunu da bir gün herkes anlayıverir.

Eskiler, her ne kadar minareyi çalan kılıfını hazırlar demiş olsalar da yalancının mumu yatsıya kadar yanar da demişler.

Şimdi, minareyi çalanın kılıfını önceden hazırlayamadığı günlere geldik. Artık çalınan minarelerin sığacağı kadar kılıf kalmadı çünkü. Üstelik çalınan şey öyle çok, öyle çok ki mızrak misali, artık çuvala sığmıyor. Burnuna kadar dolu çuvalların her yanından da bir şeyler zıplayıp çıkıyor. Diyelim ki bu şeyler çok ağırbaşlılar ve kendiliğinden çıkmadılar, o zaman da birileri gelip çuvalı dürtüyor ya da tutup şeylerin üstündeki örtüyü çekiyor. Veee…

Oy, oy, oy!

Kılıflara tıkıştırılmış minarelerin hepsi ama hepsi ortaya dökülüyor. Üstü yalanla örtülmüş şeyler de öyle. Gün geçmiyor ki bir şeyleri pat diye ifşa eden birileri çıkmasın. Gün geçmiyor ki birileri, kendi oluşturdukları bataklığa, burunlarına kadar batmasın. Gün geçmiyor ki birtakım yalanların doğruları, doğruluğun o güzel kokusunu kuşanıp buram buram yayılmasın ve bataklığı bir uçtan kurutmaya, onu çayıra dönüştürmeye, çayırda çiçekler açtırmaya koyulmasın.

Sözün özü, algı oluşturarak devlet yönetilmez. Algı oluşturmakla harcayacağınız zaman ve enerjiyi iş yapmak için kullansanız halk sizi bağrına basar ama yaptığınızı söylediğiniz ama yapmadığınız şeyler halkı yoksulluğa sürüklediğinde takke düşer, kel görünür. O zaman da hiçbir algı işe yaramaz.

Seçimle ilgili oluşturulmaya çalışılan algılara kapılanlara da bir çift söz söyleyelim: Siz kapılıyorsanız kapılın o algılara ama kendinize saklayın. Bik bik bik konuşarak her yana bulaşmasına katkı sunmayın ve etrafınıza korku yaymayın. Siz de yettiniz gari!

Bu seçimde hiç kimse atı alan Üsküdar’ı geçti diyemeyecek. Çünkü algı oluşturma manevraları artık işe yaramıyor. Kazanan kişi, algıyla kazanan değil, gerçekten kazanan kişi olacak. Hakkıyla kazanan kişi. Ve yönetim değişecek. Ülkemize giydirilmeye çalışılan kederli kader giysisi değiştirilecek. Bu, iki kere iki dört eder kadar gerçek.

Çünkü, Heraklit’in yüzyıllar önce söylediği gibi, değişmeyen tek şey değişimdir.

O değişimin zamanı geldi geçiyor bile.

Yorumlar (2)

Mazide Aktaş 1 Yıl Önce

Muhteşem olmuş Yüreğine saglik

Alev Subaşı 1 Yıl Önce

Politika ile uğraşamayacak kadar akıllı olanlar, daha aptallar tarafından yönetilerek cezalandırılırlarmış.. Bizim ülkede politika ile uğraşmayanlar ne kadar akıllı bimiyorum ama ülkeyi yönetlerin çakallığını fark edecek kadar uyanık olmaları tek temennim. Çünkü Yaktım gemilerimi Dönüş yok artık geri Tak etti canıma bu maskeli balo Bu maskeli balo Ve onun sahte yüzleri.... Kaleminiz dert görmesin

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.