Ajans Bakırçay
2021-03-08 11:28:09

8 Mart Emekçi Kadınlar Günü

Hasan Zeki Sungur

08 Mart 2021, 11:28

“8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katıldı.

26 – 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Martın Dünya Kadınlar Günü olarak kabul edilmesi önerisi oybirliğiyle kabul edildi. 1921’de Moskova’da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı’nda (3. Enternasyonal Komünist Partiler Toplantısı) gerçekleşti. Adı da “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak belirlendi. Ancak çeşitli nedenlerle aksayan bu anma günü Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Martın Dünya Kadınlar Günü olarak kabul etmesiyle uluslararası günler statüsüne girmiş oldu.

Türkiye’de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlandı.

Nüfusunun yüzde 49,8’sini kadınların teşkil ettiği Türkiye’de Emekçi Kadınlar Gününün 100 üncüsü anılırken kadınlar açısından durum hiç te iç açıcı değildir.

Yazılı ve görsel medyada kadına yönelik şiddet haberleri her geçen gün artar ve bu konu da alınması gereken tedbirler ilgililer tarafından savsaklanırken, bölge, kültür, etnik köken ve eğitim alanında kadın ötekileştirilirken Emekçi Kadınlar Gününü sadece bir tek güne ve bir tek güle indirgemek kadın haklarını savunmak adına yeterli bir etkinlik midir?

Daha iyi çalışma koşulları için hakkını arayan kadınların böyle kanlı bir olayla hayatlarını kaybetmesi sonucunda yapılması gereken “anma” ve kadınların haklarının her türlü platformda savunulması gerekirken tüketim amaçlı kutlamaya dönüşüyor ve kadınlarda maalesef haklarını koruyup kollayacakları böyle bir günü eğlenceye çevirmeyi tercih ediyorlar…

Türkiye’de 21nci yüzyılda halen kadın hakları ve kadına karşı şiddeti konuşuyor olmamız,.. Düşünüyor muyuz neden bu durumdayız?

Dünyada kadın hakları konusunda siyasi alanda ilk adımı atan ve 1930-34 yıllarında bu hakkı veren ülke Türkiye bugün neden gerilerde? Bunun altında yatan neden acaba siyasetçilerin kadına bakış açıları olabilir mi? Bu konu da kısa alıntı yapmak yerine Prof. Dr. Banu Tarkan’ın “Siyasi Partilerin Kadına İlişkin Söylem Ve Politikaları”

(Akp Ve CHP Örneği) https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/177840 okunmasını tavsiye edebilirim.

Kadın hakları ve kadına şiddet konusunda mücadele etmek yerine kadını yok sayan kadınlarda var. Kadının hakkını savunurken onu ve değerlerini yok sayan iktidar partisinin kadın milletvekili iffet ve namus kavramını zamanla bağdaştırıyor.

Acaba bu ezikliğin altında şu sözlerde ki anlayış yatıyor olabilir mi? Anayasasında laik bir ülke olduğu ve bu hükmün değiştirilemeyeceği yazılı olan Türkiye Cumhuriyetinde şu sözler sarf edebiliyor. “…Hayatımızın merkezine dönemin koşullarını değil, dinimizin hükümlerini yerleştireceğiz…”

Aynı zihniyet bu anlayışla kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve bununla mücadelede temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen “İstanbul Sözleşmesi’ni” yok hükmünde görüyor ve iptali için gün sayıyor.

1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe giren ancak bazı muhafazakar yayın organlarında ve dini cemaatlerde Sözleşmenin “Türk aile yapısını bozduğu”, “eş cinselliğe yasal zemin hazırladığı” yönünde yayın ve propagandalar yapılarak siyasete malzeme yapılan sözleşme Emekçi Kadınlar Gününün savunulması gereken en önemli değeri olmalıyken gündemde kadına yönelik tüketim malzemelerinin indirimli fiyatları ve kutlama programları dolaşmaktadır.

Kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan, sözleşmenin dört temel ilkesi; kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçların kovuşturulması, suçluların cezalandırılması ve kadına karşı şiddet ile mücadele alanında etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesi için etkin ve yetkin bir mücadele günü olmalıdır “Emekçi Kadınlar Günü.“

Sabahattin Ali’nin, 17 Ekim 1932’de Konya’da yaptığı bir konuşmada söylediği şu sözlerin kulağımıza küpe olması dileği ile tüm kadınlarımıza sevgi ve saygıyla;

“Kadın bir erkeğe varmaz, kadın bir erkeğe verilmez ve bir erkek bir kızı almaz. Almak, vermek; bu tabirler kadını kıymetten düşüren, ona hakir mahiyeti veren şeylerdir. Ve her şeyden evvel bu zihniyeti kadınlarımız kafalarından çıkarmalıdır. Bilmelidirler ki iki cins birbiriyle hayatlarını birleştirirken yuvaya getirdikleri aynı kıymette şeylerdir ve koca mal sahibi değil, hayat ortağı demektir. Bu hukuk müsavatı kadınlarımızın şuurunda yer ettikten sonra onların kuvvetli ve hakiki bir insan olmak için dimağı ve fikri sahada da yükselmek isteyecekleri tabiidir. Memleketimizin kadın ve erkeklerini, biri diğerini sürükleyen ve taşıyan değil, el ele ve aynı tempoda yürüyen iki mahluk olarak göreceğimiz günün uzak olmamasını dilerim.”

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.