Ajans Bakırçay
2020-12-23 19:25:33

Yazık Hâller

Aysel Korkut

23 Aralık 2020, 19:25

İki müzik parçası var. Birisini yıllardır severek dinliyoruz, diğeri iki yıl önce görünür olmaya başlamış. İkisini peş peşe dinleyince insan ne diyeceğini bilemiyor. İlk tepki isyan. İçiniz dışınız isyanla dolup taşıyor. Ardından acıma geliyor. Bu gelen, zavallılık karşısında duyulan acıma ki anında tiksintiyle karışıyor.

Şiir mısralarının insan zihninin bir yerlerine kazınıp çok sonra sanki kendisi yazıyormuş gibi bilince çıkması gibi bir yanılgı türü vardır çok şiir okuyan kişilerde. Bu durum, yani bir müzik parçasını, elifine bile dokunmadan üstüne başka sözler yazarak kullanmak da acaba böyle bir şey mi? Ya da ne bileyim bir tesadüf mü? Üç beş nota benzerliği mi? Benzer esinler yaşayıp bu esinleri başka başka eserlere dökmek mi? Olabilir mi bunlar? Hayır. Çünkü eserin şu notasının ya da bu notasının değil, bütününün üzerine bindirilmiş sözlerle yeni bir şarkı yapılmış. (Arada değiştirilen bir şeyler vardır belki, bende hiç olmayan müzik kulağına sahip kişilerin bilebilecekleri. Ben bilemedim.)

Nereden bakarsak bakalım yazık bir hâl bu.

Her şeyden önce eserin yaratıcısının emeğine yazık fakat neyse ki bu yazıklık yaratıcısında bir şey eksiltmez. Ne onurunu kırar ne de eseri böylelikle bir başkasının üstüne geçmiş olur. Sadece eserleri çalınıp duran kişi yapar eser sahibini. Bunlarda da yazıklanılacak bir hâl yoktur. Çünkü kopya edilen olmak kişiyi ancak büyütür. Sadece mahkemeydi, avukattı uğraşmayı gerektiren durumlar fenadır ki zamanı çalar ve en değerli şey olan zamana yazık eder.

Asıl yazıklık hâli öbür tarafta. Bir eseri almak-çalmak birçok şeyi de itiraf etmektir. 

Bir eser üretme yeterliliği olmayan birisi olduğunu itiraf etmek.

Üretemeyince alıp-çalıp kullanacak düşkünlükte bir kişi olduğunu itiraf etmek.

Bir platformda karaladığın insanın öte yanda eserini çalma çaresizliğinde bir yeteneksiz olduğunu itiraf etmek. 

Bunların her biri bir başka yazıklık hâl. Bu kadarla da bitmez üstelik. Dahası da vardır.

Üretemiyorsan ortalığa çıkma, köşende otur bari.

Yok. İlle görünür olacak. İlla eser sahibi kişi olacak. Eser sahibi yaratıcı kişiden esirgediği, zaman zaman hakaret ederek batırmayı denediği alkışı, ilgiyi, beğeniyi o alacak. Bunu kimse anlamayacak. Kimse fark etmeyecek, kimse bilmeyecek.

Bir yanıyla büyük bir saflık, aptallık da var bu olay-durumları yaratan kişilerde. Hem eseriyle görünür olacak hem hırsızlığı görünmez olacak yanılgısına düşme aptallığı.

Ve asıl çıldırma hâli en sonda.

Bu çalıntı parçayı videosuna fon yaparak yeni parti kurma girişimlerinde bulunma hâli.

Ya da bütün bunları düşünerek, bir kişiyi parti kurma hazırlığı içinde gibi gösterme, bunu bir çalıntı parça kullanarak yaptığını cümle âleme sergileyip iyice dibe gömme çabası.

Siyasetçi aklıyla ya da trol aklıyla da düşünebilmek de bir başka yazık hâl elbet. O akıllar karşısındayken o kafayla düşünememek de öyle ne yazık ki. Uyanık olmak için nasıl da gerekli aslında. 

Çok fazla yazık hâl var yeryüzünde.

İki link bırakıyorum buraya. İki müzik eseri. Biri asıl, usta işi, diğeri (Çalıntı, alıntı, bilmiyoruz. Bu denli cüretli olununca insan acaba satın mı aldı diye düşünmüyor da değil vallahi. Ama Zülfü Livaneli’nin, kendisine dünya bile verilse eserini cihat işlerine alet etmek istemeyeceğinden adımız gibi eminiz neyse ki.) üstüne yazmalı. Dinleyip kararı kendiniz verin diye bu linkler. Ve biraz da düşünelim diye. Nedir bütün bunların sebebi?

Nedir bu düşkünlük hâlleri?

Neyin nesidir?

https://www.youtube.com/watch?v=eQaY8HVcgQg

https://www.youtube.com/watch?v=i9GUwOjDa2U

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.