İçimin karmaşasını örtmek, kendime olan acımasızlığı görünmez kılmak için ıssız uzun sessiz koridorları olan evlerde yaşamayı seçtim, başkalarından kaçtıkça kendime sığındım.
Uzun yürüyüşler, düşsel hesaplaşmalar yaptığım sessiz ormanlarda kendim gibi dalgın kuşkucu gezginler gördüğümde olmakta. Anladığım kadarıyla, yaşam onları da çok zorlamış ama ele geçirememiş. Güncelin fethedemediği, aykırılar birleşip ortak hareket etse yaşam nasıl olur acaba? Böyle bir ortaklık olası mı?
Mutsuz kadınlar hakkında fazla bir şey bilmenize gerek yok. Sadece mutsuz olduklarını bilmeniz yeterli. Çünkü kadınların mutsuz olmak için bir nedene gereksinimleri yoktur.
Mutlu kadınlar hakkında fazla bir şey bilmenize gerek yok. Sadece mutlu olduklarını bilmeniz yeterli. Çünkü kadınların mutlu olması için bir nedene gereksinimleri yoktur.
Kendinden hoşnut kişi işkenceden korkmaz. Gururlu olmanın bedeli işkence çekmek midir?
Karanlık koridorlarda sessizlikten korkmamak ve yolunu bulmak için kendime yeni bir dil yarattım. Oluşturduğum dille kendimle konuşmasaydım karanlık koridorlarda kaybolur, sığ derinliklerinde boğulurdum.
Susarak sanırım en kolayını yapıyorum. Sessizliğimde çok şey bildiğimi sanan insanlar aslında söyleyecek sözlerimin çok ama çok sınırlı olduğunu bilseler bana acırlardı. Bildiklerim o kadar sınırlı ki; onları söylemesem kimsenin kaybı olmaz ve hatta onları söylemeye değmez. Yaşamın gerçekleri ve acıları kapıma dayandığında konuşmak zorunda kaldığımda susmak becerim yine benimle olacak mı? Bilmiyorum.
Kendimi anlatmayı denesem, beni anlarlar mı? Yoksa; onların hakkımda ki, ‘farklı ve aykırı’ önyargısı tescillenir mi?
Bende ki belirsizliğin kaosunda dinginliği yaşamak; karanlıkta yürürken dengesini kaybetmeyip sağa sola çarpmadan yolunu bulma becerisini sergilemek, ögrenme açlığını ve kuramsal arayışın zenginliğini kanıtlar. Ve bütün bunların birlikteliği; geçirdiğim uykusuz gecelerin bende bıraktı tortuların, düşünsel kazanımların ve kendiyle hesaplaşmaların doğal, kaçınılmaz bir ispatıdır.
Benim hastalık düzeyinde tek saplantım; değerlerin yeniden değerlendirilmesi takıntımdır. Bana hazır olarak verilen, takdim edilen hiçbir değeri kendi süzgecimden geçirmeden kabul edemiyorum. Bu marazi durum tedavisi olmayan bir hastalık. Kabul ediyorum ben umutsuz bir vakayım.
Yetkinleşemeyen insanın kendini inkâr etme kabiliyeti gelişmediğinden o hep ilkel benliğiyle yaşamaya devam eder.
Zeki Bilgiç 2 Ay Önce
Çok güzel..