Ajans Bakırçay
2022-04-12 11:41:03

Çandarlı’da Baharı Karşılarken

Mehmet Gülümser

12 Nisan 2022, 11:41

Yazları Dikili kasabasında ikamet etmeme rağmen, Çandarlı mahallemiz benim daha çok hoşuma gidiyor. Pitane antik kent üzerine kurulan Çandarlı, o tarihi atmosferini bugünde sürdürmektedir.

Yarımada etrafında dolaşırsanız, o eski granit ve andezit taşlarla inşa edilmiş yılların izini size yansıtan yapılar görürsünüz. Belki başkaları için bunlar virane yapılar ise de benim için tarihin günümüze yansıması gibidir. Eskiden tek başına bir ilçemiz iken şimdi Dikili’nin Mahallesi olmuştur. Asıl Çandarlı bir yarım ada üzerine kurulmuş ve her iki tarafında uzunca kumsalı ve berrak denizi bulunmaktadır.

Kış aylarından doğu tarafındaki kahvehanelerde denize karşı çay içmek, yaz aylarında ise batı kıyısındaki lokantalarda balık yemek hoş oluyor. Zaman zaman burada olmaktan zevk alırım, size de tavsiye ederim.

Yine Cuma günleri kurulan meyve pazarını hiç boş geçmem. Hem çay bahçelerinde nefes alır, pazaryerinden de sebzelerimi edinirim. Pazar yeri girişinde doğal giysileri içinde Yaylayurt köylüleri ürettikleri her türlü ürünü satmaktadırlar. Çok çalışkan insanlar, yaz kış sebze meyve üretirler.

En taze kuzu ıspanak mı, taze kısa saplı pırasa mı?, turp, maydanoz, nane mi? Yaz meyve ve sebzelerinden domates, biber, fasulye, kiraz, elma, dağ armudu mu arıyorsunuz? Buyurun Çandarlı pazarına diyorum. Zeytinyağımı ve zeytinimi bu sene de gene seçerek buradaki tanıdıklarımdan satın aldım.

Balıkçı esnafı dürüst, kibar ve iyi niyetlidir. Onlardan güvenerek taze balık alabilirsiniz.

Tarihi Çandarlı kalesi bölge tarihinin arması gibi yarımada da boy gösteriyor. Bana göre ege bölgesinin en görkemli kalelerinden birisidir. Değeri yönetenlerce verilmiyor. İşlev kazandırıp yaz akşamları en azından açık olmalıdır.

Örnek mi; küçük bir büfede çay kahve içimi sunulur ya da sinema günleri düzenlenir. Sokak aralarında dolaşırken gördüğünüz tarihi yapılar fotoğraflanmayı hak ediyorlar.

Bu hafta gene, Dikili’den Çandarlı pazarına doğru düştüm yollara. Çandarlı, Dikili’ye 15 km uzaklıktadır. Bu uzaklıktaki pazara gidip alışveriş yapmak değer mi derseniz?. Benim için bu yolculuk değer. Hem ziyaret hem alış veriş yapıyorum. Alış veriş sonrası denize karşı çay içimi benim için terapi gibi geliyor. Pazar yeri mahallenin tam orta ve üstü kapalı ve yeterli büyüklüktedir.

Göze Sürülen Mor Menekşeler

Geçen gün Pazar yerine giriş yaptığımda ilk satıcıda birkaç demet mor menekşe gördüm. Aman Allahım, mis gibi kokuyorlardı. Ve sizi kendisine doğru çekip ‘gel beni al’ diyorlar. Bunlar satılık mı Ayşe bacı dedim.’ Evet, abi köyden getirdim dedi, öyleyse alıyorum’ dedim. Islak kâğıt mendile sarıp eve getirdim.

Bu mor menekşelerin bende çok özel anısı vardır. Sizlere o hatıramı anlatmak isterim; Suşehri kasabasında bizim çok büyük bir bahçemiz vardı; ancak dedemler rahmete erince o güzelim bahçe büyüklerimizce satıldı. Bu satışla bütün geçmişim, anılarım da yok oldu. Oysaki o bahçede ne güzel bir çocukluk günlerim geçmişti. 100 yıllık 10larca kayısı, dut, armut, elma ağaçlarımız vardı. Hele bahçemizin sonundaki ceviz ağacının gövdesini iki kişi zor kavrardı. Her akşam kayısı meyveleri toplayışımızı, dut meyvelerinden pestil yapışımızı, sonbaharda elmayı armudu, muşmulayı toplayıp samanlıkta saklayışımızı, yemyeşil bahçede top oynayışımızı nasıl unuturum? O, 7 dönüm büyüklükteki bahçemiz üst kısmındaki ceviz ağacının aylındaki fundalıklar arasında mor menekşelerin ne zaman açtığını bilirdim. Kendileri küçüktü ama etrafa yaydıkları kokuları inanılmaz güzeldi. Yine bir bahar günü o topladığım menekşeleri, götürüp dedeme sundum. O ise sevinerek elimden aldığı menekşeleri önce derin bir nefes çekerek koklamaya başladı ve sonra da her iki gözüne sürmeye başladı. Ona bunu neden yaptığını o zamanlar sormak aklıma gelmemişti. Yıllar yılı geçti, geleneklerle ilgili okuduğum kitaplar, bugün beni şu sonuca götürdü. Bu unutulmuş eski bir şaman Türk geleneğiydi. O çiçekleri gözüne sürmesinin anlamı -tanrım sana şükürler- olsun bir yıl daha baharı görmemi nasip eyledin. Nereden bilirdim ki kokulu mor menekşelerin beni yıl önceki geçmişime götüreceğini? Ve de çok sevdiğim dedemi hatırlatmasını. Rahmetli, kasabada çok sevilen şen şakrak bir adamdı.

Sevdiğim Çiçekler ve Renkleri

Her mevsime ait kokulu çiçekler hep ilgimi çekmiştir. Ege bölgesinde kışın açan Mordoğan’ın mor sümbülleri Karaburun’un nergisleri için geçmiş yıllarda turlar yapmıştık. Para kazanmadık ama tam bir çevre tarih köy turları yapmıştık. İzmirlilere Karaburun köylerini tek tek tanıtmıştık. Zevkli ve unutulmayacak turlardı. Bizimle o gezilere katılanlar bunu sık sık dillendirip nergisli fotoğraflarını yayınlıyorlar. Hele iskele mahallesinde ki nergis yetiştiren Vedat amca ile çektirdiğim fotoğrafı ve oradaki fırıncı Gülşen ablanın pişirdiği portakallı tereyağlı çöreklerini unutamam.

Kuşburnu marmeladı buldukça tattığım reçellerdendir. Bir de pembe mor renkte açan çiçekleri vardır ki görülmeye değer; ama onun esas özelliği çiçeğinin kokusudur. Ülkemizin her yerinde yetişen kuşburnu çiçeklerin kokusu insanı mest ediyor. Kendiliğinden yetişen bu bitkiden biz reçelini yapmazdık ama rahmetli babaannem onun meyvesini yararlı olduğunu söylerdi. Nurlar içinde yatsın ne cabbar kadındı. Hele Mayıs ayında açan leylaklar mor renkleriyle bizleri ayrı dünyalara götürür. Yirmi çeşidi ve rengi olanlardan yine benim tercihim mor olandan yanadır. Son zamanlarda popüler olan lavanta çiçekleri insanımızı kendisine çekmektedir. Isparta Kuyucak köyü yıllardır lavanta üretimi sürdürmektedir. Öyleki Isparta turları lavantayla zirve yaptı. Mor renkli lavanta tarlalarını görmek için ya güneş doğmada ya da akşamüzeri güneş batarken gitmek gerekiyor. Bir çay kaşığı epsom tuzu (İngiliz tuzu) ve 15 damla lavanta yağını bir leğen içindeki suya koyun Akşam eve yorgun ve bitkin düştüğünüzde bu karışımlı su ile ayaklarınızı dinlendirin derim.

Sizleri bilmem ama ben mor renkli çiçekleri daha çok sevmekteyim. Bana göre mor renkli çiçekler insanlara duygusal ve rahatlatıcı etki yapmaktadır. Zarafetiyle şifa dağıtan çiçeklerdir. Kış bitkisi mor zambakların yağıyla insan cildine verdiği katkıları unutmamak gerekir.

Sonuç olarak; tabiatın bize sunduğu bu kokulu çiçekleri sevelim, koklayalım ve koruyalım derim.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.