Ajans Bakırçay
2022-10-05 11:00:51

Ah be Karakız...

Mehmet Gülümser

05 Ekim 2022, 11:00

(Sarı altını unut kırmızı elmaslar Bakırçay Ovası'nda)

Bakırçay Ovası'nın "Kırmızı Elmasları"

Birkaç gündür bir yandan Afad bir yandan da meteoroloji, ha bire "aman dikkat edin" diyerek Kuzey Ege’nin kuvvetli yağışlı geçeceğini bildiriliyor. Geçen yıl rüzgârın ve yağmurun Dikili’de verdiği zararı gören eşim "gel vazgeç bugün oraya gitmekten" dedi. Ben de ona "bu yağışlar birkaç gün daha sürerse ve orada ki durumu kaçırırsam üzülürüm" dedim.

Karar vermiştim bir kere, her ne surette olursa olsun Bakırçay Ovası'na gidip domatesin yolculuğunu izleyecektim. Bu benim aylar öncesinden hayalim idi ve bunu mutlaka gerçekleştirmeliydim; çünkü haftaya kesimler bitebilirdi.

Sabah kahvaltısından sonra balkonumdan Bergama ve Kozak Yaylası'nın üzerinden geçen bulutların hareketlerini izlemeye başladım. Hava beklenenin aksine değişkenlik gösteriyordu. Bulutlar hafif dağıldı ve Manisa’ya doğru yol aldılar. İçim içime sığmıyor. Tamam, yağmur yağsa da bana bugünkü eylemim için izin verecek gibi.

Eşime dedim ki; "kararımı verdim öğleye doğru ben bugünkü programımı gerçekleştireceğim". Hedefim, güneş altında kurutulmuş domatesin Bakırçay Ovası'ndaki işleniş serüveniydi. Bu haber için git gel 150 kilometre yapmak değer mi derseniz? Yazım dünyasının içinde zevkine yazılar yazıyorsanız değer diyorum. Tüm yazılarım bu duygularla yazılmadı mı? Sagalassos, Knidos, Aigai, Darkale, Truva müzesi ve Antakya gibi.

Nihayet yola koyuldum. Önce Bergama’yı geçip İvrindi - Bölcek yol ayrımından dönerek Bakırçay Ovası'na giriş yaptım. Ovanın büyük bölümünde yıllardır pamuk ekimi yapılıyor; ancak son 15-20 yıldır bu bereketli Bakırçay Ovası'nda esas adı San Marzeno olan İtalyan domates çeşidinin ekimi yapılmaktadır. Bu tür domatesler hem kurutmalık hem de salçada kullanılan çeşididir. Bundan dolayı yol boyunca pek çok salça fabrikaları görülüyor. Hedefim gün kurusu domates ama salça konusunda da bilgi sahibi olmak istedim. Bölgedeki bir salça fabrikasının önünde durdum. Kimseyi tanımıyorum. Fabrikanın ana giriş kapısında beyaz önlüklü bir hanım gördüm. Selam verip üretim konusunda bilgi sahibi olmak isterim dedim. Kendileri İşletmenin kalite kontrol müdürüymüş.

Eren Hanım sağ olsun bizi sevgiyle tesislerine kabul etti ve salça üretiminin her aşamasını tek tek anlatarak bizi bu konuda bilgilendirdi. Bu bilgiler ışığında yazımın senaryosu kafamda ağır ağır şekilleniyordu. Kendilerine teşekkür edip, Bölcek köyüne doğru yol aldım.

Köye girmeden önce ileride naylon çadırlar görünce o tarafa yöneldim. Bunlar orada domates işinde çalışan işçilerin ardı ardına konakladıkları geçici barınaklar olmalıydı. Yanılmamıştım, birkaç adım daha atınca, üç dört ailenin her barınağın önünde çocuklarıyla birlikte oturduklarını gördüm. Onları rahatsız etmemek için yanlarına gidip o anı fotoğraflamadım. Yan tarafa geçince büyük dut ağacının altında sohbet eden birkaç kişiyle karşılaştım. Selam verip yanlarına oturduk. Önce havadan sudan konuştuk, sonra da epey zamandır ilgimi çeken domates kurutma işiyle ilgili bilgi sahibi olmak istediğimi söyledim. Tam isabet olmuş. O büyük dut ağacının altında oturanlar bu işin erbabıymışlar. Domates borsası da bu ağacın altında gerçekleşiyormuş.

İlk başta biraz çekingen duran Tunay Çoban, sohbetimiz koyulaşınca gönlünü bize açtı. Hem çiftçi olarak hem gün kurusu domates üreticisi olarak bu işin tüm detaylarını anlattı. "Abi bizler epey zamandır bu işle uğraşıyoruz. Biz çiftçiler bu işten şimdiye kadar hiç para kazanamadık. Geçen yıl 60 kuruştan domates sattık. Konjonktür, şu sıralar ilk defa para kazanmamızı sağladı. Ben, çiftçiliğim yanında bu kurutma işini de yapanlardan biriyim. Bereketli Bergama Ovası'nda üretilen domatesin nefaseti tadı bambaşkadır.

Bu nefaset, vitaminleriyle birlikte gün kurusu domatese olduğu gibi geçer. Domates, yüksek oranda likopen içerdiğinden kalp sağlığına da çok iyi gelmektedir. Bundan dolayı pazarda beğeni görür. Bakınız, kurutma işinde her 12 kilodan bir kilo kuru domates elde ediyoruz.

Bugün hava yağışlı ve ha yağdı ha yağacak. Sergideki domatesler bu yağıştan oldukça etkilenecek ve çürümeyi önlemek için tekrardan ilaçlamamız ya da tuzlamamız gerekecek. Ağustos sıcağında sergideki kesik domatesler altı ila sekiz gün arasında kurumak zorunda. Eğer yağmur nedeniyle çürüme olursa 17-18 kilodan bir kilo kuru domates elde ederiz, bu da bize zarar yazar. Yani işimiz çok zor. Her yıl zararla kar arasında gidip geliyoruz. Mesela şu an domates tarlada bekliyor, yağış nedeniyle, biz bugün kesim yapamıyoruz; ancak komşumuz yapmaya devam ediyor" dedi. Ona verdiği bilgiler için teşekkür edip, kalktık geçtik öteki sergi alanına.

İki genç bizi karşıladı. "Size komşunuzdan selam getirdik. İzin verirseniz bu elmas gibi kıpkırmızı domateslerin nasıl kesildiğini görmek istiyoruz" dedim. Büyük bir tarlada bembeyaz örtüler üzerinde kurumaya bırakılmış domatesler alabildiğince gözümüzün önünde durmaktalar. Uç kısımda bir öbek insan, domates kesimi yapıyor. Önce onlara da selamımızı verip sonra da kolay gelsin dedik; ama domates kesen işçiler hiçbir şey anlamadılar. İmdadımıza onların dilinden anlayan Urfalı çeribaşı yetişti.

Bu işte çalışanların Urfalı olduklarını daha önceden de duymuştum! Evet, bu insanlar Urfa’dan gelmişler; ancak Urfalı değil Suriyeli göçmenlermiş. Bir büyük aile, anne baba çoluk çocuk hep beraber domates kesiyorlar; ama bizim bildiğimiz gibi bir tahtanın üzerinde değil aksine avuç içlerinde. Kesim için, işçilerin ellerinde plastik bir eldiven var ve onun üzerine de siyah bir şamriyel parçası geçirmişler. Sağ elleriyle öbekten aldıkları domatesi sol el avucuna bırakıyor, sağ elindeki keskin bıçakla tek darbeyle ortadan ikiye ayırıp sergiye kuruması için bırakıyorlar. Bu o kadar hızlı yapılıyor ki videoya da alsanız göremezsiniz. Artık uzmanlaşmışlar. Büyükler günde 120 kasa, küçükler 80 kasa domates doğruyorlarmış.

Kırmızı Elmaslar Arasında Bir Kara Kız

Birkaç daha adım atınca diğer grubun içinde 9-10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. "Aman Allahım olamaz" dedim. Ayağında bir terlik üstünde bir tişört ve pantolon ve de başında renkli bir yazma bulunmakta. Kapkara kaşlar, hafif yanık bir ten, simsiyah saçlar. Ön dişleri sağlamken bir sonraki çürümüş. O yoğunluğun içinde o kara gözleriyle objektifime gülümseyerek capcanlı bir bakışı vardı ki boğazım düğümlendi. Bir ana kuzusu karşımda durmaktaydı. Ne diyeceğimi bilemedim. Sadece sustum.

Her şeye rağmen bu yavrucak etrafa gülümseyebiliyordu. Belki iki hafta sonra iş bitecek, sonra ailecek işsizler. İşsiz, aşsız kalmak ne kadar kötü bir şey! Bu yavrunun nezdinde bu aile ve buna benzer milyonlarca göçmen ne yapıyor acaba diye düşünüyorum? Kafamda bin bir düşünce gelip geçti. Suriye nere Urfa nere Bergama nere? Bin kilometre öteden, kısa süreliğine de olsa gelip hiç bilmedikleri bir yerde ekmeklerinin peşindeler. İki aydır naylon çadırlar içine doluşup gündüzleri gün boyunca kavurucu sıcakta domates kesimi yapıyorlarmış. Yaptıklar iş bu yaz sıcağının altında hakikaten dayanılır gibi değil. Kendi kendime içimden ardı ardına şu soruları sordum! Bu garip insanlar, ülkelerinden bir gece de neden terk ettirildi? Bu insanları buraya getirtenler, acaba köşklerinde rahat uyuyorlar mı?

Bana göre, bu oyunu oynayanların dünyada yatacak yeri yok, hem de hiç olmasın diyorum. Göçmen sorunu nasıl çözülür bilmem ama ilerde çözülmesi gerekiyor. Çünkü ülkemizin toplumsal yapısı değişirken bir yandan da bu kadersiz ve şansız insanlar, buralarda zorluklar içinde yaşamaktalar. Oysaki onlar yurtlarında kendi dillerini konuştukları akrabalarıyla birlikte kalsalardı sıcacık evlerinde daha mutlu olacaklardı. Bu zorlukları yaşamak bir kader mi? Niye kader olsun ki? Şimdi bu kara kızımız okuluna gitmeliydi, geleceğe umutla bakmalıydı. Bu günleri neden yaşıyordu?

Bu yazımda domatesle ilgili toplayacağım diğer tüm bilgileri de sizlerle paylaşacaktım. Kaça gidiyor, kaç günde kuruyor, kaça satılıyor? Avrupa’dan kimler alıyor, tüm bunları bir kenara attım. Hani bir kızgınlık anında dellenipte masanın üzerindekileri, elinizin tersiyle kırıp döküp dağıtırsınız ya işte bende, beynimdekilerimi, bu yavrucak Kara Kızı gördükten sonra hepsini attım.

Bana göre; o domatesler, yöre insanımız için kırmızı elmas değerinde gibiydiler; fakat bugün bu hazinenin arasında bir Karakız dünyamı altüst etti. Dualarım senin gibi bu duruma düşmüş tüm insanlarımız için ve tanımadığım adını dahi bilmediğim bu Kara Kız için de diliyorum. Bu arada yağmur olanca hızıyla başladı. Biz otomobile geçtik onlarda yakındaki barınaklarına doluştular. Kısa da olsa göreceğimi görmüş arzuladığım bilgilere ulaşmıştım. Dönüş yolunda ya bu kızın ismi ne ola ki diye düşündüm. Ona neden sormadığıma hayıflandım. Onun adını Zehra koymak geldi içimden. Bu ismin anlamını daha sonra sözlüğe baktım. Ay yüzlü, ay gibi parlak, ziynet anlamları taşıdığını yazıyordu. Sen de bizim bir yavrumuz olarak o kırmızı elmas değerindeki domatesler arasında ay yüzlü ziynet gibisin be Karakız.

Seni ailenle birlikte bırakıyorum ama dualarımı sizler için de eksik etmiyorum.

Tanrım, sizlerin ve sizin gibi dara düşenlerin yardımcısı olsun.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.