Ajans Bakırçay
2022-06-02 18:43:11

Venturalardan Şeyhoğlu Ailesine Yüzlerce Kitap!

Recai Şeyhoğlu

recaiseyhoglu1952@gmail.com 02 Haziran 2022, 18:43

Yüzlerce demek aslında eksik olur. Binlerce…

Şair - Yazar Avram Ventura, edebiyat dünyasına şiirle adım atmış, Şalom gazetesindeki ve İzmir Life’taki yazılarıyla bilinen İzmirli bir düşünür.

Son yıllarda yayımlanan deneme kitaplarıyla okurlarına kâh Şirazlı Sadi’den kâh Bertrand kâh dünyanın bildiği feylesoflardan okudukları ve öğrendikleriyle kendi düşüncelerini harmanlayarak seslenen özgün bir yazar.

Öykü tadındaki denemeleriyle sorup sorguluyor, öğretiyor, düşündürüyor.

Montaigne’nin denemeyle ilgili söyledikleriyle onun yazdıklarına bir bakın lütfen.

Kimileri deneme adına ahkâm kesiyorken o, denemenin derinliklerinde kulaç atan/ buna emek veren biri.

Avram Ventura, bir deneme ustası…

Dünyanın en büyük yazarı Dostoyevski hep okumuş. Ne bulursa … Çok çok okumuş.

Onun büyük yazarlığı okumasından…

Avram Ventura’nın Türkçesine gelince…

Anlatımı, dile olan hâkimiyeti Feyza Hepçilingirler, Attila Aşut ve benzeri Türkçeye emek veren Türkçe sevdalılarından farksız. Nedenine gelince…

Bu konuda onu iyi tanıyan biri olarak büyük bir iddia ile şunu söyleyebilirim. İyi yazarların kitaplarını okuyarak geliştirmiş kendini. Gazetelerin kitap eklerinden yeni yayınları takip ediyor, Erdal Öz’ün dediği gibi iyi yazarı kokusundan anlıyor.

Günde 150- 200 sayfa…

Hangi yazar, iyi yazarların kitaplarını okuyup ta anlatım bozukluğuna yer verir kitaplarında. Olası mı?

“Ben dilbilgisi bilmem. Türkçenin kurallarından da haberdar olduğum söylenemez.”

Böyle diyor demesine ama hiç de yazım yanlışlarına rastlamıyorsunuz. İşin sırrı ne diye soracak olursanız, buna hemen yanıt verebilirim ben.

İyi yazarların iyi öyküleri ve romanlarını okuyarak yıllarını geçirmiş birinin yazdığı kitaplarda anlatım bozukluğuna rastlayamazsınız. Tümce içinde sırıtan sözcüğü bulur çünkü.

Netameli ‘Ne… ne…’ bağlacını benim diyen yazarların hâlâ öğrenememiş olması da bundan.

Avram, okuduklarını beş duyusuyla kavrıyor gibi.

Öğrenmenin ve yanlış yapmamanın doğrusu da bu değil midir zaten?

Orhan Kemal, aşk derecesindeki kitap sevgisiyle hem okumuş hem yazmış. Hem de durmamacasına… Geçimini yazdıklarıyla sağlamış. Doğan Hızlan, steril bir yaşam sürmüş ve kitaplardan oluşan dünyasında okumaktan ve yazmaktan başka bir işi olmamış.

Orhan Pamuk yaşamı boyunca okumuş ve yazmış.

Avram Ventura da esnaflığı döneminde olsun emeklilik yaşamında olsun hiç ayrı kalmamış Balzac’tan, Shakespeare’den, Haruki Murakami’den…

Öyle renkli, öyle zengin bir dünya kurmuş ki onlarla, sadece okumak ve yazmak için bir büro tutmuş kendine. Devlet memuru gibi sabah evden çıkıyor, mesai bitince de dönüyor.

Gün boyunca iki iş yapıyor: Okuyor, yazıyor.

Okuma dünyası onun kadar renkli bir arkadaşım olmadı hiç…

İzmir’de okumayan yazarlar çokmuş Aydın Şimşek’e göre… Onlar kim, bildiğim yok ama okuyanların kim olduğunu az çok biliyorum sayılır. En baştaki bence Avram Ventura…

Avram, tanıştığımız günden bu yana düşünceleriyle/ kitap önerileriyle ve bize bağışladığı kitaplarla beni zenginleştirenlerden.

Ben onun için "Kitapların sevgilisi" diyorum.

Önceleri çok çaba harcıyordum, listemde yer alacak olan arkadaşlar için… Çok arkadaşımın olduğu da bilinir.

Son yıllarda ise şiir yazar gibiyim. Listemdeki kimi arkadaşlarımın telefon numaralarını bile sildiğim oluyor. Azaltırsam arınırım diye düşünüyorum.

Bürosuna her gittiğimde elimde/ çantamda kitaplarla çıktığım çok olmuştur.

Kütüphanelerimizin raflarını zenginleştiren en önde gelen dostlarımdandır o.

Avram Ventura’yı bana kazandıran kitaplardır. Şiirdir, öyküdür, romandır, denemedir.

Son kütüphanelerimizde zaten kitaplara sinmiştir kokusu. Her rafta var çünkü.

Okuduklarını onun kadar paylaşan arkadaşım bir elin parmakları kadar…

Sadece konuşarak, üzerinde durarak da değil…

100, 200, 300, 500…

Öcal Uluç gibi, Kemal Nehrozoğlu gibi, Hasan Zeki Sungur, Mehmet Zaman Saclıoğlu gibi…

Orhan Kemal’in ölümünün 52.yılıydı. Yine bir 2 Haziran’dı.

O ne?

Onlarca kitap… Hem de pırıl pırıl…

“Bunlar senin!” dedi.

“Yeni kütüphaneler için…”

Ben de geçtiğimiz günlerde çok değerli on arkadaşımın adına metal isimlikler yaptırmıştım. Rafa çakınca söyleyecektim Avram’a…

Hep veriyor ya…

Teşekkür edecektim ben de… Adını yaşatarak…

Avramcığım, sen zaten yazdıklarınla ölümsüzlük şerbetini içmişsin. Bu topraklar seni, o güzel yüzünü ve yazdıklarını hep anımsayacak. Unutulmak yok sana!

O metal isimliğe hiç gereksinmen yok senin, biliyorum.

Ama ben de teşekkür etmezsem olmaz ki…

Benim gözümde ve gönlümde bambaşkasın!

Bağışçılar, belediyelere ve kütüphanelere genellikle ansiklopedi ve yıpranmış kitaplar vermeyi tercih ediyorlar. Yıllardır tanığım buna.

Avram’ınkilerde tek çizik bile yok.

2 Haziran’da yine aynısı…

Duygularımı sadece senin bilmen yetmez, tüm okurlarımız da bilsin!

Gönlü olan sadece ben de değilim üstelik. Demirci’dekiler, çok yakında Güzelbahçe’dekiler ve daha kimbilir neredekiler…

Avram’ın okuduklarıyla onlar da güzelleşecekler, onlar da mutlu olacaklar…

Gönlü güzel arkadaşıma bin teşekkür ile…

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.