Ajans Bakırçay
2022-05-13 16:04:15

Vasiyet

Recai Şeyhoğlu

recaiseyhoglu1952@gmail.com 13 Mayıs 2022, 16:04

Çocukluğumda izlediğim filmlerden anımsıyorum. Yaşlı adam ya da kadın ölürken vasiyetinin ne olduğunu açıklıyordu çocuklarına ve yakınlarına.

Hep ağlardım öylesi sahnelerde…

Dedem ya da ninem ölmüş gibi…

***

Vasiyet sözcüğü ta o günlerden kalma benim belleğimde.

Ben vasiyetimi açıklayacak olsam neler derim acaba?

Aklıma geldi birden ve düşünmeye başladım. Yakınlarıma ne derdim acaba?

Ölen Alevi kişilerin ya da ateist birinin cenazesinin camiden kalktığına tanık olunca hep o sahne geliyor gözümün önüne.

Demek ki vasiyette bulunmuyorlar cenazelerinin nasıl kaldırılması gerektiği konusunda…

Anlatmıştır da çocukları mı dinlemiyor yoksa…

Eşi, çocukları, komşuları, arkadaşları tarafından ateist ya da Alevi olarak bilinmiş birinin cenazesi için camide toplanan insanların bu konuda sessiz kalışı düşündürücü değil midir?

Zaman zaman yakın arkadaşlarımın bu konuda İnstagram da yazıştıklarına tanık oluyorum.

Bir sorun değil mi bu?

Ben, cenazemin camiden kalkmasını istemem örneğin. Hele hocanın birisi başımda dua etsin, hiç!

Ölüm anında kimseler de düşünemiyor bunu ve toplumun genel anlayışı doğrultusunda İslami ritüeller çerçevesinde toprağa veriliyoruz.

Doğru mu diye düşünmek gerekmez mi?

Eşitsizliklerin/ savaşın ve her türlü haksızlıkların egemen olduğu bu dünyaya veda ederken ne camiden ne de cemevinden kalkmasını isterim cenazemin.

En yakın tıp fakültesi hastanesine kadavra olarak teslim etsinler beni.

Asla bunun için tören mören de istemem. Tıp fakültesi öğrencileri için cesedimin bir eğitim aracı olarak kullanılması beni mutlu eder.

Zaten, annem DEHTFH’de yatıyorken ben buna benzer bir girişimde bulunmuş, organlarımı bağışlamıştım. Unutulmasın/ ihmal edilmesin diye yinelemeyi gerekli görüyorum.

Babamın cenazesinin camiden kaldırıldığı gün içim yanmıştı. Babam, Alevi- Bektaşi kültürünün yaygınlaştırılması adına emekler harcamış biriyken ve bu bilinip dururken camiden kaldırılmıştı.

İlk ölümüz olduğu için bunun muhasebesini yapamamıştık aile içinde. Oysa ekonomist abim vardı. Tarihçi eniştemiz vardı. Onlar yaşça benden büyük olduğu için ben de çıkıntılık (!) yapmaya cesaret edememiştim.

Sonraki günlerde annemle bunu çok konuşmuş ve de üzüntü duymuştuk.

Onu etkilemiş olmalıyım ki "Bana bir şey olursa beni Cemevi’nden kaldırın sarı kuzum!" demişti.

Nitekim, öyle de yaptık. Güzelbahçe Cemevi’nden kaldırdık annemi.

Aile fertlerinin her birine bu konuda nutuk çekmeyi de ihmal etmedim.

Çünkü bizim aile biraz edilgin çatılı. Mülayim, ortama hemen uyuveren…

Alevi olduğumuz gerçeğini bile neredeyse hiç dillendirmeyen…

Örneğin, ne amcam ne de teyzelerim oralı oldu bu konuda. Davasının adamı olmadılar hiç. Hatta teyzem, anneme radyo ve televizyonda Alevi olduğunu söylememesini tembih ediyordu...

Annem, açtığımız kütüphanelerle ilgili TRT, SKY TV, EGE TV ve benzeri kanal ve radyolarda konuşurken teyzem hep uyarıda bulunurdu.

Annem, davasını sonuna kadar sürdüren bir kadındı. Kütüphane açılış konuşmalarında da gösterdi bunu. Pir Sultan Abdal’dan, Hatayi’den deyişler ve şiirler okuyarak…

Koca yürekli, davasına inanmış bir kadındı.

Sol kültürü, yardımseverliği, türküleri aşk derecesinde benimsemiş biriydi.

Son derecede de inançlı biriydi. Çok duydum ondan şu sözü. "Ya Allah, ya Muhammet, ya Ali, Pirim Hacı Bektaşi Veli!"

Onun Sarı Kuzusu olduğumu bilen sevdiklerimiz-yakınlarımız, beni bu nedenle onun yanı başına defnetmek isteyebilir.

Bu konuyu konuşmadığımız sürece olabilir bu.

Hayır!

9 Eylül Üniversitesi ya da Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne…

Ya da herhangi bir tıp fakültesi hastanesine…

***

Çok acılar yaşamadan, hastalıklarla uğraşmadan, yoksulluk çekmeden yaşadım bugüne değin…

Herkes biliyor ki doğum varsa ölüm de var. İnişin yokuşu, çirkinin güzeli misali…

Ölmekle yer değiştirmiş oluyoruz sadece. Hatta üzerimizde belki de mis gibi kokan çiçeklerle ikinci yaşamımıza başlayacağız. Etten kemiktenken şimdi de yeşil, kırmızı, pembe bir başka canlı olarak…

Şekil ve yer değiştirmiş olacağız sadece…

Sözlerimizle, yazılarımızla, fotoğraflarımızla yine var olmaya devam edeceğiz.

Adres değiştirirken törene/ telaşa hiç gerek yok!

Dingin/ sessiz bir adrese göçüyor olmak, çok da korkutucu değil aslında…

Kim istemez gergin olmayan/ huzurlu bir sonsuzluk uykusunu…

Kim çivi çakmış ya da çakacak ki gezegenimize?

Bu gerçeği bilip dururken demek ki ölenin başında çırpınmaya da gerek yok!

Gerçekçi olmalı…

Özetin özeti…

Camide ya da Cemevinde törenin olmadığı, direkt olarak tıp fakültesi hastanesine…

Sevgili tıp fakültesi öğrencilerinin ellerine…

Bu kadar!

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.