Ajans Bakırçay
2022-08-19 10:03:35

Tıbbiyeli Hikmet - 2  

Recai Şeyhoğlu

recaiseyhoglu1952@gmail.com 19 Ağustos 2022, 10:03

18 Ağustos’taki Karşıyaka Çarşısı girişindeki ASBESTLİ GEMİ İSTEMİYORUZ eyleminde konuşan Dr. Cemil Tugay’ı dinleyince gözümün önüne Tıbbiyeli Hikmet’in Sivas Kongresi’nde söyledikleri geldi ister istemez:

"Paşam, murahhası bulunduğum tıbbiyeliler beni buraya istiklâl davamızı başarma yolundaki mesaiye katılmak üzere gönderdiler. Mandayı kabul edemem. Eğer kabul edecek olanlar varsa, bunlar her kim olurlarsa olsunlar şiddetle red ve takbih ederiz."

İnanç, kararlılık ve yürek kokan o konuşmayı yapan genç, henüz 18 yaşındaki tıp öğrencisi Hikmet’tir. Daha sonra Hikmet Boran olarak tanıyacağımız Dr. Hikmet Bey… Orhan Boran’ın babası olan Hikmet Bey…

O yaşta anti-emperyalist mücadelenin en öndeki neferlerinden olan Hikmet Bey’in anti- emperyalist ruhuna ve enerjisine, 18 Ağustos 2022’de Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’ın konuşmasında tanık olduk.

"Yıllar öncesinin Fransız savaş gemisi Sao Paulo, taşıdığı tonlarca asbest, kurşun, ağır metal ve radyoaktif madde ile sökülmek üzere Brezilya’dan Aliağa’ya doğru yola çıkmış durumda.

Asbest, gemilerde bulunan en yaygın ve en tehlikeli maddelerden biridir. İnsana, doğaya, bütün canlılara ölüm saçan toksik maddedir. Eninde sonunda kansere yol açar. 22 gemi söküm atölyesi olan Aliağa’da, gemi sökümleri kapalı alanlarda/ önlem alınarak değil açık alanda yapılmakta ve göz göre göre çevreye zehir saçılmaktadır. Havaya, suya ve toprağa karışarak yaşamımızı tehlikeye sokan bu tehlikeye karşı İzmirliler olarak tepki göstermeliyiz. Aliağa’ya kadar gidip tonlarca asbest taşıyan bu gemiyi protesto etmeliyiz."

Başkan, Karşıyakalıları açık açık eyleme davet ediyordu konuşmasıyla…

Tıp doktoru olmanın sorumluluğuyla, duyarlı yurttaş olmanın sorumluluğuyla, anti- emperyalist bilinçle haykırıyor.

Ölüm gemisi Sao Paulo’nun topraklarımıza adım atmasına izin vermememiz gerektiğini dile getiriyor.

Brezilya’daki mahkemenin Sao Paulo hakkında verdiği karara karşın yola çıkan geminin eylül sonlarına doğru Aliağa’ya geleceğini söyleyen Başkan, "Sadece Aliağa’daki işçiler değil, soluduğu hava nedeniyle Aliağalılar da bizler de tehlike altındayız. Buna karşı çıkmak zorundayız. İzmirliler olarak/ Karşıyakalılar olarak o gün tepkimizi haykırmak zorundayız.’"

Fransız emperyalizmine hizmet etmek amacıyla yapılmış ve sonrasında Brezilya’ya satılmış olan bu savaş gemisinin pisliğini temizlemek Çevre, Şehircilik Ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın işi olmamalı. Ölüm gemisine geçit vermek bu ülke insanının onurunu hiçe saymaktır.

Ülkeyi ve ülke insanını satılık gören sömürgeci kafalara "Bu ülke, bu halk satılık değildir!" diye tepki göstermek vazgeçilmez görevimiz olmalıdır.

İnsan ister istemez merak ediyor…

Aliağalıların zehirlenmesi pahasına ölüm gemisinin Aliağa’da sökülmesini isteyen gemi söküm atölyesinin sahibi kimdir, kimlerle işbirliği içindedir?

Bunu öğrenmeliyiz.

AKP’li siyasiler işin içinde midir sorusunun yanıtını önümüzdeki günlerde öğrendiğimizde öyle sanıyorum hiçbir kişi düş kırıklığı yaşamayacak. Hiç kuşkunuz olmasın ki karşımıza yabancısı olmadığımız işadamları ve siyasetçiler çıkacak. Bunun için kâhin olmaya gerek yok!

"Bugün değilse iki yıl sonra, değilse on yıl sonra illâ kanser yakamıza yapışacaktır. Bugünümüz/ geleceğimiz tehlike altında. Ölüm gemisinin Aliağa’ya girmesine engel olmalıyız" mealinde konuşan kişi ne mahalle bakkalı ne mühendis ne de işadamı...

Tıp fakültesinde dirsek çürütmüş bir hekim.

Dr. Cemil Tugay.

Sesine / uyarısına kulak verelim.

Kulak vermenin ötesinde avuçlarım kızarana kadar alkışladım doktorumuzu.

Tıbbiyeli Hikmet’in kararlılığını ve heyecanını gördüm onda.

Yaşadığım kentin belediye başkanının tıp doktoru olması, bana gurur veriyor. Sağlığım, sağlam ellerde diye düşünüyorum.

Karşıyaka sokaklarını dolaşın, sorun lütfen. Benim gibi konuşanların sayısının hiç de az olmadığını göreceksiniz. Bu konuda sizlere özel bir bilgi vermiş olayım. Pandemi nedeniyle dolaşmadığım tek sokağı kalmadı kentimin.

***

Babam, şımarmasınlar diye bizleri açık açık sevmez, öpüp koklamazdı.

Oysa köpeğine bile milli piyango bileti alan insan ve hayvan dostu biriydi babam.

Ben, babama değil anneme çekmişim. Sevdiğimi belli ederim. Bildiğimi de herkesin bilmesini… Bendeki Sümer geni olsa gerek…

Karşıyaka Belediye Başkanını çalışkan, ağırbaşlı, beyefendi ve barışsever bulduğum için seviyorum. Doktor olduğu için de ayrı bir sevgim var tabii ki…

Doktorlara olan aşkım bir başkadır. Yakınlarım bilir bunu. Çünkü ilkokul yıllarında belli olmuştu benim mesleğim: Göz doktorluğu!

Olamadım diye olsa gerek, nikâh şahidim göz doktoru, biliyor muydunuz?

Buradan nereye mi geleceğim…

İşini iyi yaptığı için çok sevdiğim iki tanıdığım var. Biri grafiker İlhami Güler, diğeri apartmanımızın kapıcısı Şakir Uçak.

İkisine hayran olmamak ne mümkün! Tek kusurlarını görmedim bugüne değin…

Son yıllarda bu ikiliye biri daha eklendi. Ulvi Puğ!

Sağ olsun Avram Ventura! O tanıştırmıştı.

Şiiri okurken, konuşurken ve sahneye çıkmışken kendinden geçercesine kendini işine veren / bildiğim bir başkası yok.

CHP İzmir İl Başkanlığı’nın düzenlediği 'Salı Söyleşileri'nin üçüncü konuğu oydu geçtiğimiz Salı…

'Atatürk’ü Anmak ve Anlamak'tı konu.

Televizyona çıkan ünlü ünsüz stand upçıların hiçbirinde ondaki başarıyı göremiyorum ben. Cem Yılmaz dışında…

Atatürk’ü anlatırken ne de güzel tümceler kurdu, görecektiniz.

"Enkazdan devlet, ümmetten millet, istibdattan cumhuriyet" çıkaran bir Atamız olduğunu söylerken nasıl da etkileyiciydi.

Sözcükleri ardı arkasına sıralaması değil, sözcükleri inanarak/ coşkuyla dile getirmesiydi beni etkileyen. Atatürk sevgisi biraz da bunu gerektiriyor. Mustafa Kemal’in çocukluğunda karga çobanlığı yaptığını söyleyenlerin Atatürk sevgisini çok yapmacık bulmuşumdur.Çok da kuru…

Avukat Ulvi Puğ, konuşurken de yazarken de sözcüklere ruh katıyor.

9 Eylül gazetesindeki köşe yazılarının sıkı takipçilerindenim. Okudukça gülüyor, güldükçe bağrıma basasım geliyor onu. Nedenine gelince, yazılarıyla suya sabuna dokunuyor çünkü. Kendisine köşe verilmiş her yazar, yapmıyor bunu. Ulvi Puğ’un yazılarında mizah var, politika var, eleştiri var, yol göstericilik var. Köşe yazanların bir kısmı siyasete girmemeye yemin etmiş gibi. Muhalif bir kimlik taşıyor görünüyorsa da muhalifliğini gardroba/ sandığın en dibine koymuş gibiler.

Ulvi Puğ, yürekli!

"Gerçekleri söylemekten korkmayınız!" diyen Ata’sı gibi…

CHP’de Ulvi Puğ gibi siyasilerin çoğalmasını diliyorum. Sahi… Neden belediye başkanı ya da milletvekili değil o?

Meclis üyeliği bence dar geliyor ona.

Dedim ya…

Sevdiklerimi illâ anlatmalıyım. Kendime engel olamıyorum bu konuda. Mehmet Atilla ile Avram Ventura’yı da akşam sabah anlatsam bıkmam örneğin.

İlhami ve Şakir Bey’den sonra gözümde en çok büyüyen portre Ulvi Bey.

Bir şey daha…

Karadeniz fıkralarını onun kadar güzel anlatan, yeni yeni Karadeniz fıkraları üreten bir başka İzmirli ya da Trabzonlu var mı çevrenizde bir bakın bakalım…

Sözlerinde ve yazılarında bir sahicilik görüyorum onun.

Tıbbiyeli Hikmet 2 de olduğu gibi…

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.