Ajans Bakırçay
2024-03-31 11:16:31

Sarışın, Mitoman ve ikinci emeklilik                                                       

Recai Şeyhoğlu

recaiseyhoglu1952@gmail.com 31 Mart 2024, 11:16

Okumuş ya da işitmişsinizdir; AKP’nin Aydın Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı Mustafa Savaş’a Kuşadası’nda Avcılar Kulübü’nün kahvehanesinde bir yurttaş "Emekli aç!" diyor. Savaş ise yurttaşa "Akşam başımızı yastığa koyduğumuzda huzur içinde uyandığımız cennet vatanımız var" diye karşılık veriyor.

8 Şubat 2024 tarihli Cumhuriyet haberi ise şöyle: "10 günde 10 işçi öldü."

***

Sahibi olduğu gayrimenkulleri nedeniyle toplumun dilinden düşmeyen Turgut Altınok, 2 dönem MHP ve FP’den aday olmuş, şimdi de AKP’den Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı. 1 Nisan’da onu acı bir sürpriz bekliyor olmalı.

105 diş hekimliği fakültesinin 13’ünde tek bir profesörün olmadığını biliyor muydunuz bilmem…

85 milyonluk Türkiye’nin toplam uzman hekim sayısı 7 bin 72.

***

Bilgi yarışması programında zevkle izliyorum Kenan İmirzalıoğlu’nu. Nerden buluyor bilmem, o incelik kokan güzelim soruları. Keşke bir de dört seçenekli şu soruyu sorsa da öğrensek işin doğrusunu: "Dünyanın en büyük mitomanı şu aşağıdakilerden hangisidir?"

Yanıtını bilmek istemez miydiniz?

Ya da "Yahudi Üstün Hizmet ve Cesaret Madalyası, dünyada kaç kişiye verilmiştir, bu madalyayı alan ilk Müslüman kimdir?"

Yakışmaz mı Ramazan ayında böyle bir soru?

Geçelim…

RTE, İstanbul’da bir miting düzenliyor, Murat Kurum İstanbul’a Başkan olsun diye. (Bu ne biçim tarafsız cumhurbaşkanlığıysa…)

Mitinge katılanları tek tek saymış olmalı ki "Şu an karşımda 650 bin kişi var. Biz bu meydanda 1,5 milyona alıştık, bugün ise 650 bin kişi. Ama durmuyoruz" diyor.

Bunlar, dikkatimi çeken haberler.

Dikkat çeken bir başka konu: Sarışın kadın adaylar!

Muhafazakar partilerin belediye başkan adayları bilindiği gibi genellikle erkekler oluyor.

Anadolu’daki kadın başkan adaylar arasında başı açık sarışınlara pek rastlamadım.

İzmir’de ise tercih edilenler özellikle güleç yüzlü sarışın kadınlar…

Konunun yorumu sizlere ait olsun!

***

Geçtiğimiz hafta içinde varsıl mart ayının bereketini yaşar gibi oldum.

Bornova’daki Edebiyat Müze Kütüphanesi’nde Ümit Yaşar Işıkhan, dünyanın en küçük kitabı ve Türkiye’nin ilk uluslararası sanat dergisi olan Homeros’un hikâyesini anlattı. Selmina Melikoğlu, kil tabletten dijital tablete yolculuğu, Tülay Pırlant da kitaptan sinemaya yolculuğun serüvenini anlattı. Kendi kitabının film oluş sürecini paylaştı bizlerle.

Cem Seyhun Ünbay ve adlarını anımsayamadığım şiir dostları/ şairler de 'Kitabın içindeki aydınlık' başlıklı şiir dinletisi bölümünde şiirleriyle programa renk kattılar.

Kütüphane müdürü Yılmaz Baran’ın organizasyonuna liseli öğrencilerin katılması da ayrı bir güzellikti.

Aynı günün akşamı Karşıyaka Ziya Gökalp Kültür Merkezi’ndeki tek perdelik oyun olan 'Bilge Çınarlar Ailesi' oyunundaydım. Bilge Çınarlar Sağlıklı Yaş Alma Merkezi Tiyatro Kulübü Üyelerinin oyunu, profesyonellere taş çıkartacak türdendi doğrusu.

Yadırgadığım bir konu varsa o da şuydu, sunucu da oyuncular da 'Dünya Tiyatrolar Günü' dedi durdu. Bunun doğrusu Dünya Tiyatro Günü değil mi?

Bir gün sonra Basmane’de Estet Tufan Erbarıştıran, kent doktoru olarak bilinen ve Basmane konusunda bir numaralı kalem olan Orhan Beşikçi, Belgeselci- Yazar Mehmet Sait Tunç ve diğer iki değerli arkadaş ile birlikte olduk. Orhan Bey’in yeni basılan kitabını da raflara çıkmadan önce görmüş olduk bu arada. Konumuz; kitaplar, İzmir ve Basmane’ydi. Öğrendim ki tarihi Emniyet Oteli de artık Büyükşehirin olmuş.

Mardinli olan Mehmet Sait Bey ile keşke daha önceleri tanışsaymışız. Meğerse Mardin’de bir zamanlar 8 dil konuşulmaktaymış.

Bu arada telefonuma düşen bir sosyal medya bilgisinden öğreniyorum ki kaçak elektrik kullanım oranı; Peygamberler şehri Urfa’da yüzde 70, Sahabeler şehri Diyarbakır’da yüzde 67, "Gâvur" denilen İzmir’de ise yüzde 6’ymış.

Çok dilli, çok dinli, çok kültürlü Mardin’in 'kaçak' listede bulunmayışının anlaşılır bir nedeni olmalı.

Urfalı pek masum sayılmaz bu konuda ama neden buna ihtiyaç duyulduğu da dillendirilmeli bence. Çünkü asıl sorun orada! Yoksulluk ve cehaletin iç içe yaşadığı o topraklardan neden bir bilim insanının değil de peygamberlerin çıktığını merak edip öğrenmekte de yarar var.

***

Türkiye’de sefalet özellikle 2018’den beri artmakta.

2023 verilerine göre; Türkiye’de en zengin 13 milyarderin serveti 38,5 milyar dolar. Nüfusun yarısının toplam serveti ise 38,5 milyar dolar. Bu gidişle, AKP İktidarı her ilimizi Urfa yapacağa benziyor.

Merak ettiğim bir konu da şu; neden vergi rekortmenleri isimlerini gizliyor?

Neden Matild Manukyan kadar olamıyorsunuz diye sorasım geliyor o rekortmenlere.

***

Basmane, İzmir’in görülmesi ve sokaklarında kaybolunması gereken muhteşem bir semti. Mimarisi, demografik yapısı, kültürü ve tarihsel ve arkeolojik zenginliğiyle beni mest eden bu semte her fırsatta gelir, sokak sokak dolaşır, kendime dostlar edinmenin yoluna bakarım.

Bendeki Basmane aşkına bakın ki, günlük gazetelerden biri için iki günlük dizi yazı hazırlamıştım. Ne var ki İzmirlilerin bu semti yeterince tanıdığını/ bildiğini söyleyemeyeceğim.

Tufan ile o gün yine sokak sokak dolaştık. Fersuden Sahaf ile tanıştırdım onu.

60. Kütüphane Haftası’ndayız ya…

Alaybey’deki Ahavat Şalom Sinagogu’ndaki 'Kent içinde kütüphane, kütüphane içinde kent kültürü' konulu söyleşide Profesör Doktor Mehmet Ali Akkaya ile Dr. Tolga Çilingir’i dinledim. Çok da yararlandım doğrusu. Karşıyaka Şehircilik Kitaplığı’nın bu sinagogta olduğunu da dile getirmiş olayım. Sinagogun önündeki Attila İlhan heykelinde bir eksiklik olduğunu acaba kaç kişi dile getirmiştir merak ediyorum.

***

Bu hafta en mutlu kütüphaneci herhalde bendim.

Sözcü gazetesi’nde Saygı Öztürk’ün 26 Mart’taki 'İşte bu öğretmenin eli öpülür' yazısında konu olan öğretmen bendim zira. İtiraf edeyim, dört kez okudum o yazıyı. Ne de güzel anlatmış beni, annemi ve kütüphanelerimizi…

Sahi, niçin gazetelerin köşe yazarları kütüphane haftasına hiç değinmediler?

Bu konuda sadece gazeteciler değil, onları bilgilendirmeyen kütüphaneciler, yayınevleri ve kültür bakanı da aynı derecede suçlular.

Bugünlerde yaşadığım bir başka mutluluk da öğrencim olan Prof. Dr. Tanju Çelik’in Bergama Belediye Başkanı Adayı olarak Bergamalılarla kaynaşması, Bergamalıların da onu bağrına basması.

CHP’nin adaylarına omuz vermek varken DEM, TİP, TKP gibi partilerin ayrı aday çıkarması ise çok yadırgadığım ve üzüldüğüm bir başka konu.

Onlara hiç mi 'Faşizme Karşı Birleşik Cephe’yi okumadınız' diyesim geldi hep.

Çuval çuval yiyecek- içecek ve para dağıtan birileri varken en güçlü olan muhalif partinin adaylarına omuz vermek gerekmez miydi?

Anlayamadığım bir başka konu da partisi tarafından aday gösterilmeyince istifa edip bir başka partide ikbal arayan siyasi portrelerin varlığı…

Ninemin deyişiyle "Allah akıl fikir versin onlara!" diyorum.

***

Gelelim Latife Hanım Köşkü’ndeki Mehmet Atilla Kitaplığı Söyleşileri’ne…

2,5 yıldır burada düzenli aralıklarla yapılan söyleşilerin moderatörlüğünü (kolaylaştırıcılığını) yapıyorum. Başkan Cemil Tugay’dan onaylı olarak…

Bugüne değin burada kimler kimler konuşmadı ki…

Veli Lök, Şerefettin Canda, Feyza Hepçilingirler, Veysel Çolak, Nevzat Süer Sezgin, Gönül Çatalcalı, Oğuz Tümbaş, Muammer Toprakçı, Nevzat Çakmak, Hidayet Karakuş, Öcal Uluç, Hüseyin Yurttaş ve niceleri…

29 Mart’taki 'Kadın ve Siyaset' konulu söyleşide konuşan Sosyolog Derya Tüzen, niçin bir siyasi parti tarafından milletvekili ya da belediye başkanı olarak değerlendirilmez anlamış değilim. Birikimi ve hitabetiyle tam bir Amazon ruhu taşıyan Derya Tüzen, özgeçmişiyle insanı büyülüyor adeta.

Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği Başkanı Şair Ümit Yaşar Işıkhan, Nurgül Ekeke ve Nüket Hürmeriç de okudukları şiirlerle programın ayrı bir rengiydi.

Program, benim bir jübilemdi aslında. Bu, düzenlediğim son etkinlikti.

Nedenine gelince… Benim yaşım 70. Bu söyleşileri benden daha genç, benden daha birikimli birinin yapmasında sayısız yarar var diye düşündüğümden… İşin özeti bu!

***

Etkinlik biter bitmez doğruca Çarşı Kültür Merkezi’ne koştum. Osman Bolulu’yu anma programına…

Yıllar önce derslerime konuk olarak aldığım, bir kitabıma önsöz yazan değerli Osman Hocamın meğerse ne çok seveni varmış İzmir çukurunda.

Zeki Büyüktanır, Hidayet Karakuş, Muhittin Bilgin, Mazhar Alpan, Gülseren Mungan, Osman Akbaşak, Aydın Şimşek, Metin Soydeveli, Vicdan Efe, Hasan Efe, Abdullah Bolulu ve daha niceleri…

Salonda boş koltuk yoktu.

Saat 20.00 olmuştu.

Sabah, 'Kadın ve Siyaset's öyleşisi için hazırlattığım afişin çoğalttığım fotokopilerini Mehmet Atilla Kitaplığı’na gidip asmıştım uygun yerlere. Bir de iki kahveye…

Öğle vakti ise bir arkadaşımı Gazete Karşıyaka’ya götürüp Suavi Yardımoğlu ile tanıştırmıştım.

Öğleden sonra ise iki etkinlik…

Günüm dolu dolu geçmişti.

Eve döndüğümde saat 20.30’du.

***

Öğretmenlikten emekli olduğumda yaşım 50’ydi.

O günden bugüne örgütlülük ve çağdaşlık adına koşuşturmayı görev ve sorumluluk bildim.

Karşıyaka Kent konseyi Eğitim Çalışma Grubu Başkanlığı, Gazete Karşıyaka yazıları, CHP İzmir İl Başkanlığında kültür sanat koordinatörlüğü - Salı Söyleşileri-,CHP Bergama İlçe Örgütü’ne kültürel destek, Ajans Bakırçay, Yenigün gazetesi, Medya Ayvalık, 9 Eylül gazetesi, Bolmedya, açılan Rasime Şeyhoğlu Kütüphaneleri ve Aydınlanma Evleri…

Emeklilikten bu yana ben meğerse yine çalışmışım. Hem de 7/ 24!

Galiba yorulmuşum…

İzninizle…

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.