Ajans Bakırçay
2020-07-25 09:42:31

Sansür, Abdülhamit, Hitler

Recai Şeyhoğlu

recaiseyhoglu1952@gmail.com 25 Temmuz 2020, 09:42

2019 yılı Boşanma İstatistiklerine göre; şiddet sebepli boşanma hızının en yüksek olduğu il, binde 2,95 ile İzmir’miş. İzmir’i, Antalya ve Muğla takip ediyor.

Şiddete dayalı boşanma hızının en düşük olduğu il ise binde 0,25 ile Hakkari imiş.

Hakkari’yi izleyen iki il, Siirt ve Muş…

Bu gibi konularda şiddete başvuran kişinin yükseköğrenim görmüş olması düşündürücü.

Eski Başbakanlardan Tansu Çiller’in oğlu, Temmuz 2019’da iki çocuğunun annesi Zeynep Çiller’i dövdüğü iddiasıyla mahkemelik oldu. Zeynep Çiller, kaburgaları kırılana kadar dayak yemiş kocası Çiller’den…

Bunlar, maalesef Türkiye’nin gündemden hiç düşmeyen konuları…

Her gün en az bir kadının öldürüldüğü Türkiye’de kadınları korumak amacıyla çıkarılmış bir sözleşme (İstanbul Sözleşmesi) 2020’nin Temmuz’unda iptal edilmeye çalışılıyor. 53 kadın milletvekili olan AKP tarafından…

Üstelik Türkiye, bu sözleşmeyi yıllar öncesinde ilk imzalayan ülkelerden. 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da gerçekleşen Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu Toplantısında Türkiye’nin öncülüğünde imzaya açılmış olan İstanbul Sözleşmesi nedeniyle Türkiye, bütün Avrupa’ya kadına yönelik şiddetin ve ayrımcılığın son bulması için çağrıda bulunmuştu.

Sözleşme, yine AKP Hükümeti tarafından 11 Kasım 2011’de Meclis’e sunulmuştu. 22 Kasım 2011’de de AKP milletvekili Azize Sibel Gönül başkanlığındaki Kadın- Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu tarafından kabul edilmişti. 24 Kasım 2011’de ise AKP Milletvekili Volkan Bozkır başkanlığındaki Dışişleri Komisyonunca da oybirliği ile kabul edilmişti. 24 Kasım, saat 22.50’de başlayan meclis görüşmesinde AKP’nin teklifine de muhalefetin tamamı destek vermişti.

Saat 23.16’da oturum bittiğinde sonuç şuydu: Meclisteki 247 vekilden 246’sı sözleşmeye kabul oyu vermişti.

Türkiye’nin başını çektiği bu sözleşmeyi bugüne kadar 46 ülke imzalamışken şimdi bizimkilerin İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkıyor olmalarının Türkçe meali nedir bana bir anlatır mısınız lütfen?

Şimdi, "Yeterince milli ve yerel değil/ oyuna geldik/ aldatıldık." diye itirazlar var.

Komediye bakın siz…

İmzamızı geri çekelim diyen yerli ve millicilere bir anket yapılmış. Sözleşmenin ne olduğunu bilen sadece yüzde 8!

Mehmet Metiner adındaki eski AKP milletvekilinin şu sözleri herhalde kulaklara küpe cinsinden: "Evet oyu verdiğim için pişmanım. Vekiller neyi oyladıklarını bilmeden el kaldırdılar."

Konu, RTE’nin emri gibi olunca demek ki konunun ne olduğunu anlamaya bile gerek kalmıyor.

Yıllar önce imzalanan sözleşme şimdi "Kadını maskülen, erkeği feminen yapıyor, toplumu çökertiyor." yorumuyla RTE’ye rapor olarak sunuluyor.

Abdurrahman Dilipak’ın "İstanbul Sözleşmesi, İstanbul depreminden bile daha tehlikeli." deyişi gibi komik...

Kadınlar erkeğin her dediğini yapmıyorlarmış, boşanmaya kalkışıyorlarmış ya…

İstanbul Sözleşmesi aile yapımız çatırdıyormuş ya… Eşcinselliği teşvik ediyormuş ya…

****

Bu arada ilginç şeyler yaşandı ülkemizde.

Muş’ta eşinin kardeşi tarafından tecavüze uğrayan çocuk annesi Fatma A., 12 Temmuz’da eşi Kazım A. Tarafından başından vurularak öldürüldü. Katil zanlısı eş tutuklanırken kayınbirader Sinan A. İse serbest bırakıldı.

Yargı erkeği koruyor mu yoksa diyesi geliyor insanın…

Bu ülkede yaşanmıyordu böylesi çirkinlikler. Ne oldu da bu kadar bozuldu insanımız anlayamıyorum.

22 Temmuz’da yaşanan olay ise gazetelerde konu oldu. Ankara’nın Çankaya’sında adamın biri köpeğe tecavüz ediyor, sonra da öldürüyor. Volkan Uzun adındaki kişi, köpeğin tecavüz sonrası karakola gidip şikâyette bulunacağını düşünüyor besbelli…

Memduh Bey Korkusuz’da yazmış: "Atatürk, Cumhuriyet, demokrasi ve modern hukuk düşmanı, akıntı çağanozu kılıklı sevimsiz bir adam var dinci medyada… İşte bu insansıya göre Pınar Gültekin cinayetinin sebebi 'Çağdaş yaşam'mış. Eğer kadınlar İslam dinine uygun yaşasaymışlar bu cinayetler olmazmış. Be dangalak, be utanmaz, be arlanmaz! İslam dininde; çocukları kuran öğretme amacıyla kurslara çağırıp orada tecavüz etmek var mı?"

Köşesindeki diğer yazısında da kamunun vicdanı gibi…

"Pınar Gültekin’in öldürülmesi üzerine, ‘Bir kadının evli bir erkekle ne işi vardı?’ diye sorgulayan kafa… Ülen dangalak, bir genç kadının evli bir erkekle birlikteliğini eleştiriyorsun da evli bir erkeğin bekar bir genç kıza musallat olmasını neden eleştirmiyorsun/ Sultan sucuğu kılıklı hergele sen de!"

Muğla’da beş gündür kayıp olarak aranıp dururken Cemil Metin Avcı tarafından önce boğulup öldürülen sonra da cesedi çöp varilinde yakılıp üzerine beton dökülen Muğla Üniversitesi öğrencisi Bitlisli Pınar Gültekin, öldürülmüş olsa da kara beyinli güruh belli ki katil erkek safında… İnsanımız nasıl bu hale geldi, anlamakta zorlanıyorum doğrusu.

Pınar’ın babası cenaze töreninde diyor ki; “ … Vicdanlı bir cumhurbaşkanımız var. Allah razı olsun. Hepsi çok ilgilendiler. Allah razı olsun cumhurbaşkanımızdan. Hakkını yerde bırakmasın. Ben cumhurbaşkanıma güveniyorum.”

Baba Sıddık Gültekin’in bilmediği şu… Kadın cinayetleri, vicdanlı dediği cumhurbaşkanının iktidarında tavan yaptı. 20 yıl ve daha öncesinde yaşanıyor muydu buna benzer olaylar?

 Eminim, 16 Ocak 2019’da patlak veren İslamcı Fıkıh-Der çocuk istismarı konusundan da haberi yoktur o gözüyaşlı babanın… İstismara uğrayan 20’yi aşkın çocuk ve çocuklara musallat olan o yurtlardaki görevlilerden…

Anaokulları dahil, tüm okullardaki kız öğrencilerin başlarını örtmeye özendirildiği günlerde oluyor bu işler. Okul binalarının mescitlerle donatıldığı, yönetici kadroların neredeyse tamamının imam hatiplilerce doldurulduğu, başını kapatmayan kadının/ karısı kapanmayan adamın devlet dairesinde iş bulamaz olduğu günlerde…

GÜNLERDE… GÜNLERDE… GÜNLERDE… GÜNLERDE…

Siyasal İslam’ın iyice kendini hissettirdiği günlerde…

Katar Emiri El Sani’nin annesi Şeyha Moza’nın Kanal İstanbul güzergâhında bir buçuk yıl önce aldığı 44 dönümlük tarlaya turizm-ticaret alanı imarı verildiği günlerde…

Piyangoya ilginin azaldığı ama Katar Emiri’nin annesine piyangonun çıktığı günlerde…

 FETÖ ile mücadelenin tam gaz sürdüğü günlerde 15 Temmuz Darbe Girişimi nedeniyle "Darbe teşebbüsüne karışmış, pişman olmuş, nedamet duyan kişilere de sahip çıkmamız, onları bu toplumun içine dahil etmemiz/ kazanmamız gerekiyor." diyen Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof.Dr. Ahmet Yaramış’ın sözlerine güldüğümüz günlerde…

Kara Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde FETÖ operasyonları yapıldığı günlerde…

FETÖ itirafçısı olan 3 vali yardımcısı, 2 kaymakamın görevlerine iade edildiği günlerde…

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığına soyunup da kaybetmiş olan AKP’li Nihat Zeybekçi’nin 1994’te havlu ve bornoz üretmek amacıyla kurduğu Turkuaz Tekstil’in faaliyet alanında değişiklik yapıp maske/ eldiven/ kolluk/ galoş işine de girdiği günlerde…

Yalova Belediye Başkanlığı görevinden alınan CHP’li Vefa Salman’ın yerine belediye meclisince seçilen AKP’li Başkan Mustafa Tutuk’un Ardahan Belediyesi’ne bir yıllığına tahsis edilen cenaze aracını geri istediği günlerde…

Bir Amerikan ilaç şirketinin, ilacının bakanlık listesine alınması için bir aracı ile 1,6 milyon dolar rüşvet dağıttığının ortaya çıktığı günlerde… Rüşvet, ABD’nin yanısıra Rusya ve Türkiye’de de dağıtılmış.

(Bu arada Sağlık Bakanlığında beş kişinin görevden alındığı haberleri ister istemez düşündürüyor insanı. Deyim yerindeyse deprem yaşanıyor. Bürokratlar istifa ediyor. Neden yandaş medya, sağlık bakanına soru sormuyor acaba?)

Sanki tuz kokmuş gibi.

Halkı cahilleştirirsen, siyasal İslam ile uyuşturur/ kandırırsan, ağır vergilerle anasından doğduğuna pişman edersen ve de yoksullaştırırsan cehennemi cennet diye yutturabilirsin pekâlâ…

Hani bir söz var: "Yeterince hırsızlık yaparsan çaldığın paralarla seni aziz ilan edecek bir kilise satın alabilirsin."

Bunun için de ilk yapacağın iş, yasaklamalara ağırlık vermek!

Abdülhamitleşmek!

132 farklı kitaptan 29 bin 681 kitabı yaktıran o değil miydi? (Fatmagül Demirel’in kitabından)

Basılmadan önce gazetelerin sultanın sansür memuruna götürüldüğü günler Abdülhamit günleri değil miydi?

Şimdi de Twitter, You Tube, Facebook, İnstagram, Netflix ve diğer sosyal medya ağlarını yasaklama aşkıyla yanıp tutuşan Abdülhamit heveslileri…

'Sosyal medyaya Batılı ayar' adı altında…

Milyonlarca cahilleştirilmişin olduğunu biliyorlar ya…

'Almanya örneği' yalanıyla kandırmaya çalışıyorlar cahilleştirilmişler ordusunu.

Biz söyleyelim, Almanya ırkçı Naziler’in nefret söylemi paylaşımlarını engellemek istemişti o internet yasasıyla.

Attığı twittler için, yöneticilere hakaret gerekçesiyle yargılanan Alman duydunuz mu siz hiç?

Yok!

Çünkü Almanların basını susturmaya çalışan yeni Hitlerleri/ Goebbelsleri yok!

İkisinden de utanıyorlar çünkü.

Dünyamızı da o utanç kurtaracak zaten. İngmar Bergman’ın dediği gibi…

Yorumlar (1)

Bedri Karayağmurlar 4 Yıl Önce

Kutluyorum. Dilin güzel. Can alıcı konuları yazıyorsun.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.