Ajans Bakırçay
2020-07-02 10:10:46

Sakallı Celal’den Doğan Hızlan’a…

Recai Şeyhoğlu

recaiseyhoglu1952@gmail.com 02 Temmuz 2020, 10:10

Sol siyaseti benimsemiş çevrelerde 27 Mayıs’la ilgili sığ değerlendirmeler, 27 Mayıs’ı faşist 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinden farklı görmeme eğilimi, bir feylesofumuzla bir edebiyatçımıza daha fazla kulak vermemiz gerektiğini anlatıyor bana.

Ortaokul ve lise yıllarımda 'Hürriyet Ve Anayasa Bayramı' bildiğim 27 Mayıslarda okulumuzun önündeki top sahasına çıkar coşkulu yürüyüşler yapar, şiirler okurduk. O coşkulu 27 Mayıs günlerim darbeci bir generalle son buldu.

Türkçe okunan ezana ses çıkarmayan, 18 yıl Türkçe okunduktan sonra tekrar Arapçaya dönüşen ezana itiraz etmeyen halkım, coşkuyla kutladığı 27 Mayıs’ın da yasaklanmasına itiraz etmemişti.

Sağcıların/ demokrat olmayanların 27 Mayıs karşıtlığını anlamak zor değil. İçlerine sindiremediler.

Ya Sol’un karşıtlığına ne demeli…

Darbeci diyecekler/ postalcı diyecekler fobisi, kendine güvenmeme ve 27 Mayıs’ı sağlıklı değerlendirememe… İşin özeti bu!

12 Mart, 12 Eylül gibi faşist darbelerle 27 Mayıs’ı aynı görmek aymazlığı olsa olsa Sakallı Celal’in (Celal Yalınız) sözünü doğrular:

"Türkiye’de aydın geçinenler Doğu’ya doğru seyreden bir geminin güvertesinde Batı yönünde koşturarak Batılılaştıklarını sanırlar."

****

Türk nihriri/ feylesofu Sakallı Celal’in asıl iz bırakan sözü ise: "Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur."

O Sakallı Celal ki, 2. Abdülhamit Dönemi Bahriye Nazırı Amiral Hüseyin Hüsnü Paşa’nın oğludur ve Galatasaray Lisesi mezunudur. Paraya pula hiç önem vermemiş biridir. Öyle ki, Galatasaray Lisesi’ndeki öğretmen vekilliği döneminde öğrencilere askıdaki ceketini göstererek "Parası biten cebimden alabilir." demiş bir öğretmendir.

****

Sol cenahta siyaset yapan, sol kültürle donanmış olanların 27 Mayıs’ı 12 Mart ve 12 Eylül ile aynı görmeleri ya da birbirine karıştırması öteden beri canımı sıkan bir konu.

Darbeci Kenan Evren, bu ülkenin en yiğit gençlerini ipte sallandırmış, ülkeyi işkencehaneye çevirmiş bir general değil miydi?

Neden kaldırmış olabilir 27 Mayıs’ı diye düşünmek gerekmez mi?

İşçi haklarını budayan, otel işçisinin aldığı ücretin kendi maaşından çok bulduğunu söyleyen, "Asmayalım da besleyelim mi" sözüyle tiksinti uyandıran bir darbeci değil miydi o ?

Onun demokrasisi yok etmemiş miydi 27 Mayıs’ı?

Sağ’ı anlıyoruz da Sol’un 27 Mayıs karşıtlığı neyin nesi oluyor?

****

27 Mayıs 1960 İhtilali sonrasında özellikle 'Sol' ideolojinin kuramsal kitapları Türkçeye çevrilmeye başlanmamış mıydı?

60 İhtilalini meydanlarda kutlayan gençler, hızla ve sayı olarak da çokça çevrilen kuramsal kitaplarla Marksizmi/ Sosyalizmi tanımaya başlamamış mıydı?

Nazım Hikmet’in etkisi o yıllarda biraz daha gelişmemiş miydi?

Enver Gökçe, Arif Damar, Ahmed Arif gibi isimler, ardından da Kemal Özer, Ataol Behramoğlu, Gülten Akınlarla devamı gelmemiş miydi şiirde/ sanatta ilerlemenin?

****

9 Temmuz 1961’de kabul edilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile özgürlüklerin önü açılmamış mıydı?

13 Şubat 1961 yılında kurulan Türkiye İşçi Partisi, 60 İhtilalinin ışığında kurulmamış mıydı?

Edebiyat dünyamızın sevilen/ sayılan yazar ve eleştirmeni, Hürriyet’in köşe yazarı Doğan Hızlan, bugüne değin siyaset yazılarına imza atmadı. Edebiyata adanmış bir yaşamı var Sayın Hızlan’ın.

Yukarıdaki tümcelerin bir kısmı onun 'Yeniden Okumak' adlı kitabında bulunuyor. (Sayfa 92)

27 Mayıs’ı acılı darbelerle aynı potada gören anlayışlara karşı az da olsa yazılar yayımlandı kimi günlük gazetelerde. Ne var ki çok cılızdı o sesler… Oysa çekinmeden 27 Mayıs’ın özgürlüklerin önünü açtığını söyleyebilmeli/ yazabilmeliydik.

****

Evinde yapılan arama esnasında polis duvarda duran Karl Marx portresini sorunca "Rahmetli babam" diye konuşan Sakallı Celal, 1886 yılında doğmuş 6 Haziran 1962’de de aramızdan ayrılmıştı.

Keşke o günlerde bir gazeteci ona 27 Mayıs’ı değerlendirmesini sorsaydı da yanıtını ondan alsaydık. 

Yusuf Ziya Ortaç ve Ahmet Haşim’in yakın arkadaşı, Nurullah Ataç, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Melih Cevdet Anday, Orhan Veli Kanık ile dostluğu olan Sakallı Celal, Nazım Hikmet için de "Öğrencim" diyordu.

"Tanzimat ilan ettik olmadı/ Meşrutiyet ilan ettik olmadı/ Cumhuriyet ilan ettik olmadı / Yahu biraz da ciddiyet ilan etsek!!!" diyen de o! Celal Yalınız…

Yıllarca öğretmenlik yapmış olan Sakallı Celal, gittiği her yerde ilerici düşünceleri nedeniyle siyasal İslamcıların tepkisini çekmiş. Örneğin, görev yaptığı okula futbol sahası yaptırmış, çocuklara top oynatmış. Ulema, durur mu? "Haramdır" diye karşı çıkmış.

Doğru bildiğini söyleyen ve bu konuda hiç çekincesi olmayan biriydi Celal Yalınız. Örneğin hem Atatürk hayranı hem de onu eleştiren biri.

Tevfik Fikret’i örnek almış hep kendine. Abisi bilmiş.

Şu iki söz onun:

"İnsanoğlunda zekâ midyedeki inci gibidir. Hepsinde bulunmaz."

"Bu ülkede ilgililer bilgisiz, bilgililer de ilgisizdir."

****

Yaşasaydı, mali konularda çok başarılı olduğu (!) söylenen Maliye Bakanı ile ilgili söyleyeceği sözler eminim tarihe geçerdi.

27 Mayıs’la ilgili Alev Coşkun, Ataol Behramoğlu okunası yazılara imza attılar.

Fakat ben, 27 Mayısın Sakallı Celal tarafından değerlendirilmesini isterdim.

İkinci bir Sakallı Celal, ikinci bir Aziz Nesin yetiştiremediğimiz için 27 Mayıs konusunda bir savrulma yaşanıyor. Bilgisiz ilgililer nedeniyle…

Oysa Doğan Hızlan’a kulak verilse, lakırdı bitecek. Doğan Hoca, kamu vicdanının sesi olmuş o edebi değerlendirmesiyle.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.