Ajans Bakırçay
2021-06-08 10:27:22

Rüya

Recai Şeyhoğlu

recaiseyhoglu1952@gmail.com 08 Haziran 2021, 10:27

Garip garip rüyalar gördüm dün gece.

Ülkenin birinde; dizi oyuncuları, mankenler, akademisyenler, futbolcular ve siyasiler arasında "En şık ve pahalı giyinen kim?" yarışmasının jürisine davet edilmiştim. Benim oyum, o coğrafyada ve komşularında fenomen olan bir yarışma programını sunan oyuncuyaydı.

Oylamanın sonucunda kim çıktı dersiniz?

O ülkenin Cumhurbaşkanı!

Benim bilmediğim meğerse ne çok şey varmış.

Cumhurbaşkanının her gün iki kez elbise ve kravat, üç kez gömlek, iki kez de ayakkabı değiştirdiğini nereden bilebilirdim?

Gardrobunda 754 ipek kravatı ve yaşadığı köşkte sadece ayakkabıları için 40 metrekarelik bir oda bulunduğunu nasıl bilebilirdim?

Ne bileydim ben o kişinin bu denli lüks düşkünü biri olabileceğini…

Sonuçta borç harç içinde kıvranan bir ülkeydi jürisi için davet aldığım yakın komşumuz.

Estet olarak davet edilmiştim oraya.

Zaman zaman televizyonda izliyordum o cumhurbaşkanını… Yoksulu/ fakiri kolladığını bildiğim, garip/ yoksul denilebilecek bir aileden gelen esnaftı sonuçta. Muhafazakâr kesimin oylarını alarak iktidar olmuş bir Katolikti.

Ne bileydim sonraları haraminin teki olabileceğini…

***

Beni kâh güldüren kâh kızdıran ikinci rüyama gelince…

Somurtkanlar ülkesinin başbakanı, vatandaşlarının gülmeyi öğrenmesi için üç yanı denizlerle çevrili bir ülkeye gitmesi için açıklama yapıyordu kentin en önemli meydanında.

Özgürlük Meydanı’nda.

Kanıma dokundu ve bir mektup yazdım başbakana.

"Ne demek istiyorsun sen?" diye… "Ülkemizi mi kastediyorsun yani!" diye efelendim.

Somurtkanlar ülkesinin başbakanının kendisine yapılan her eleştiriyi olgunlukla karşıladığını dedemden duymuştum. Ağzıma geleni söyledim de yazdım da…

10 gün geçti geçmedi, bir yanıt geldi. Hemen fırladım bir çeviri bürosuna… Hem de başbakanın ağzıylaydı mektup…

"Ey üç tarafı denizlerle çevrili cennet ülkede cehennemi yaşayan aziz vatandaş! Geçen yıl kendi ülkenizin çiftçisine 22 milyar lira destekte bulunmuşken Rus- Kanada- Arjantin- Ukrayna- Brezilya çiftçisine kendinize ödediğinizin üç katını ödeyen siz değil misiniz? Kendi çiftçisini el âlemin çiftçisinden daha az düşünen siz değil misiniz?"

"Kendi ülkenizde sağlık sorunları diz boyuyken binlerce kilometre uzaklıktaki ülkelere sağlık malzemesi gönderen siz değil misiniz?"

"Kendi ülkenizde cehalet almış başını gidiyorken çok uzaklardaki ülkelerde okullar açan siz değil misiniz?"

"Vatandaş henüz aşısını yaptıramamışken 'üçüncü aşıyı yaptırdım, antikor seviyem de çok iyi' diye konuşan başkan sizin başkanınız değil mi?"

"Her sıkıntılı dönemde milletin gazını almak için 'doğalgaz bulduk' diye sabah akşam müjdelerde bulunan, Ay’a çıkıyoruz diye milletini kandıran siz değil misiniz?"

"Müşteriyi kazıklamayı ticari zekâ, halkı sürekli kandırmayı siyasi zekâ, ambulans arkasına takılmayı pratik zekâ, şike yaparak kazanmayı sportif zekâ, iyi niyeti suiistimal etmeyi kıvrak zekâ diye yutturmaya çalışan siz değil misiniz?"

"Kendisine verilen 1243 parça armağanın 1243’ünü de devlete bırakan, kendisine tahsis edilen ödeneğin harcayamadığı bölümünü iade eden Cumhurbaşkanını tukaka eden/ sevmeyen, 14 makam aracını ise 'suyla çalışmıyor bunlar' deyip geri veren o kişiyi saymayan siz değil misiniz?"

"Uyandırılmak için mafya liderinden medet uman siz değil misiniz?"

"Yağmurun yağacağını meteoroloji açıklamışken yağmur duasına çıkan siz değil misiniz?"

"Kurucu önderlerine saygısızlık edip ayyaş diyen siz değil misiniz?"

"Açlıktan ve işsizlikten intihar edenleriniz çok çok iken sağıra yatan siz değil misiniz?"

"Emeklisine 100 lira zam verip de caminin çevresine 2 milyon liralık gül suyu dökenler siz değil misiniz?"

Tepem atmıştı.

Geri kalanı okumadım. Öfke dağına dönmüştüm. Kan dolaşımım hızlanmış olsa gerekti ki tüylerim diken diken olmuştu. Gidip aynaya baktım.

Kimyam bozulmuştu.

Somurtkanlar ülkesinin her ciddi eleştiriye yanıt veren başbakanına mı bizimkilere mi anlayamadım.

Sonuçta tansiyonu fırlayan bendim.

Mafya liderinin her ay bir siyasiye 10 bin dolar gönderdiği ülke bizim ülkemizdi.

Her vatandaşın birer vergi mükellefi olduğu ülkemizde durduk yerde 245 milyar liralık vergi borcunu yapılandıracak sicil affının mecliste kabul edildiği ülke bizim ülkemizdi.

Ağır vergiler koyup da tahsil edemeyince af çıkarmak ciddiyetsizlik değil mi?

2017 yılında Tunceli’de şehit düşen pilot Albay Dilaver Karsavuranoğlu’nun Çankırı’daki cenazesine sırf Kemal Kılıçdaroğlu katıldı diye bir parka şehit albayın adının verilmemesi güldürü konusu değil miydi?

Türkiye, eğer yüzde 7 büyüdüyse ataması yapılamayan binlerce öğretmen neden hâlâ boşta geziyor diye gazetelerde konu olan ülke biz değil miydik?

Düşündükçe öfkem rölantiye düştü.

Eğer gelenlerden birine rastlarsam somurtuk bir fotoğrafımı göndereceğim o başbakana…

"Gülünecek çok şeyimiz var ama bizim hiç güldüğümüz yok", diyeceğim altına da…

Üçüncü rüyam ise…

Anlatasım olmadığı gibi yazasım da yok. O daha da berbat!

Estetim ya… Arada bir komşu ülkelere gidip resim- heykel- edebiyat üzerine konuşuyor, seçici kurul üyeliği yapıyoruz ya…

Bir arkadaşımın yaptığı heykele biri 'ucube' dedi diye tepkiler göstermiştik ya…

Birileri o günlerde kapımızı çalmıştı ya…

Çok etkisinde kalmış, korkmuştum ya…

Korkudan kötü kötü rüyalar görür olmuştum ya…

***

Geceleri tıka basa yedikten sonra yattığım da yok ama bu kâbus dolu geceler, kötü kötü rüyalar neyin nesi anlamış değilim bir türlü.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.