İstanbul’da 15 yaşında bir çocuk, 7 yıl boyunca babası, amcası, kuzenleri, babasının arkadaşları ve öğretmenlerinin tacizine uğruyor. Savcının talimatıyla 27 sanık gözaltına alınıyor. İstismara uğrayan başka çocukların da olduğu söyleniyor 'Çocuk İstismarı İle Mücadele Derneği Genel Başkanı Saadet Özkan' tarafından…
Böylesi vakalar anlaşılan bir hayli çok ki baksanıza dernekleri bile var.
20 yıl öncesine kadar böylesi rezillikler yer almıyordu basında.
Böylesi babalar/ amcalar kuzenler ve öğretmenler yoktu bu memlekette.
Zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersleriyle demek ki iyi ahlak sahibi olmuyor insanlar.
Bu ders zorunlu değilken de böylesi rezillikler yaşanıyor muydu bu ülkede merak ediyorum. Bildiğim şu ki ahlaksızlığın böylesi şimdiye kadar ne görüldü ne duyuldu.
Birkaç yıl önce küçük çocuklara musallat olanların kimler olduğunu ve bu olayların hangi yurtlarda yaşandığını öğrenmiştik. Bu bir virüs olmalı ki şimdi de başka başka adreslere bulaşmış.
Türkiye’de çocukların korunmadığı/ kollanmadığı bu örneklerle daha net görülüyor.
***
Bir yazar düşünün… Romanlarıyla edebiyat dünyasında fırtına gibi esiyor. Çok okunan ve sevilen bu yazar, 20’yi aşkın kadına tacizde ve cinsel saldırıda bulunuyor. Çok centilmen olduğu da bir gerçek…
Pişman olmuş belli ki, özür diliyor:
"İnsan eril failliğin ne olduğunu anlayana kadar karşı tarafta ne büyük yaralar açtığını bilmeden, düşünmeden hatalar yapabiliyor. Bilmeden, farkında olmadan yaptığım davranışlar nedeniyle kırdığım/ üzdüğüm/ yaraladığım bütün insanlardan samimiyetle özür diliyorum."
Hasan Ali Toptaş ve Necip Fazıl Kısakürek…
İki güçlü kalem… İki sevilen yazar… Okuru çok olan iki edebiyatçı.
"Ben, özel yaşamındaki dengesizliğe bakmam, yazdıklarına bakarım." demek mümkün mü?
Bu konunun değerlendirmesinde ben Doğan Hızlan iyimserliği taşımıyorum. Şiiri, romanı harikulade olabilir. Okuyor olmaktan zevk alabiliriz ama kumarbazlığını/ yalancılığını/ örtülü ödenekten geçindiğini/ tecavüzcülüğünü görmezden mi gelelim yani böylesi yazarların.
***
Rezillikler sadece tecavüzle kalsa iyi… Daha başka rezaletler de yaşanıyor. AKP’li 3 milletvekili, bedelli askerlik yaparken milletvekili maaşı almaya da devam etmişler.
Densizliği, terbiyesizliği kimileri de sulandırmakta yarar görüyor olmalı ki, komik sözlerle gündeme girmeyi başarabilmekteler. Bakınız şu yaşanan komediye:
AKP’li Mamak Belediye Başkanı Murat Köse, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın, eski başkan Melih Gökçek’in 3 katrilyonluk yolsuzluk yaptığına ilişkin sözlerine Biz kısık sesleriz. Minareleri sen ezansız bırakma Allah’ım…" diye yanıt veriyor.
Ortada 3 katrilyonluk bir yolsuzluk var. Bunu ortaya çıkaran Mansur Yavaş’ı alkışlamak varken birileri yolsuzluklar kralını kutsallarımıza sarılarak savunuyor. Kutsal ezanı buna alet ederek…
Minareler sanki ezansız kalmış gibi…
Şimdikiler, bu yolun kapısını aralayan Menderes’i de solladılar.
***
Avrupa İstatistik Kurumu Eurostat verilerine göre en pahalı işyeri elektriği Türkiye’de tüketiliyormuş. Ev elektriğindeki pahalılıkta da dünya dördüncüsüymüşüz.
Tüketici Hakları Derneği de son 70 yılın en ağır yoksulluk ve açlık dönemini yaşadığımızı açıkladı.
Merkez Bankası rezervleri tarihinde ilk kez eksiye düşmüş. 128 milyar doların kime gittiği belli değil. 2 yılda milli gelir 157 milyar dolar erimiş.
***
Ekonomi, paranın yönetimi demek ki ehillerin elinde değil. Bu nedenle felç olmuş bir ülkede yaşamaktayız. Böyle olunca da ahlaksızlıklar artıyor demek ki…
2009’da 562 olan cinsel suçtan cezaevine giren kişi sayısı 2019 yılında yüzde 932 oranında artarak 5 bin 758’e ulaşmış.
***
Ejder meyveli smoothie, liçi meyvesi eşliğinde efuli, starex meyvesi eşliğinde aloevera, bahçe naneli limonata, orman meyveli speciali; pataşur içerisindeki Çerkez tavuğu, zencefilli somonlu suşi, susamlı levrek simidi, Aydın usulü kuzu çöp şiş eşliğinde içenlere ülke teslim edilirse sonuç böyle oluyormuş demek ki…
Bunu hâlâ anlamayanların dikkatine…