Ajans Bakırçay
2020-11-27 12:52:28

Özetin Özeti

Recai Şeyhoğlu

recaiseyhoglu1952@gmail.com 27 Kasım 2020, 12:52

Durduk yerde kimse kimseyi istifaya çağırmaz.

2020’nin Temmuzundan bu yana ülkemize ve dünyaya karşı şeffaf olmayan iktidar, Ekrem İmamoğlu’nun bulaşıcı hastalıktan ölüm sayılarını duyurmasının ardından vaka sayısını açıklamak zorunda kaldı. Bakan Koca, "168 kişi yaşamını yitirdi. Vaka sayısı 28 bin 351" dedi Kasım’ın 25’inde.

Türk Tabipleri Birliği ve İstanbul Tabip Odası "Gerçekleri saklayarak pandeminin yayılmasına neden oldunuz." diyerek Bakan Koca’yı istifaya çağırdı. Gel gör ki, hastanelerde boş yatak bulmanın mucize olduğunu her birimiz biliyorken sağlık bakanının istifa etmek gibi bir niyeti olmadığı da bilinmiyor değil.

Sağlık Bakanı da eğitim bakanı da pul pul dökülüyor.

Çocuğu özel okulda okuyan velilerin devlet okuluna geçiş yapması özel okulcu patron Bakan tarafından istenmiyor. Veliler haklı olarak, özel okula boşu boşuna para vermek istemiyorlar. Çünkü okullar kapalı… Bakan, veliyi değil de özel okul sahibini korumakla/ kollamakla yükümlü gibi, buna yanaşmıyor.

Özel hastaneci, özel okulcu iki bakan pandemide sınıfta kaldı.

İkisi de istifa etmeli. Belki de etmek istiyorlar ama kendi başlarına karar verebilecek gibi görülmüyorlar.

***

4 Temmuz 2003’te Irak’ta Türk askerinin başına çuval geçirilmişti. Başına çuval geçirilen özel kuvvetler mensubu üç subay ve sekiz astsubayın psikolojilerini bilmem ama dönemin genelkurmay başkanının o günlerde istifa etmemesini çok yadırgamıştım.

Dönemin özel kuvvetler komutan yardımcısı tuğgeneralin "Silah kullanma hakkımız olsa ABD’li askerlere o çuvalları yedirirdik." demesi ise gülünç!

Olaydan iki ay önce genelkurmay başkanının verdiği talimatla silah kullanma yetkilerinin kalktığını bilmiyordu sanki…

Tuğgeneral, sözleriyle tribünlere oynuyor. Şov yapıyor kısaca.

Silahlı kuvvetlerin prestijini sarsan bir olaydı bu. Ben o günlerde başbakan olsam istifa ederdim utancımdan. Milli Savunma Bakanı olsam, koltuğumda bir dakika bile oturmazdım.

Libya’ya silah sevkiyatını engellemeyi hedefleyen AB misyonu Irini’de görevli bir Alman savaş gemisi, Türk bayraklı Roseline A adlı Türk yük gemisini uluslararası hukuka aykırı şekilde durduruyor. Alman askerler Türkiye’nin onayını almadan zorla gemide arama yapıyorlar. Hatta kaptanın başına silahlı asker dikiyorlar. 23 Kasım 2020’de yaşanan bu olayın 4 Temmuz 2003’tekinden farkı ne?

Deniz hukukuna göre gemilerde bayrağını taşıdığı devletin rızası olmadan arama yapılamayacağı gerçeği ortada duruyorken bu aramaya karşı bizimkilerin tepkisi neden "Ey NATO, Ey Almanya! Ey Merkel!" şeklinde olmadı, şaştım doğrusu.

Elin oğlu, "Sen Libya’ya silah mı taşıyorsun?" saikiyle yapıyor bu aramayı. O da başka bir muamma…

Almanya’ya bir gün faşist, bir başka gün Nazi diye kükreyenler neden 23 Kasım’da kükremediler anlayamadım.

O geminin kaptanı olsam bir gün bile durmazdım. Kaptanlığı bırakır evime dönerdim.

Sorumlular, o gün utançtan yerin dibine girmişler midir dersiniz?

"… Geleceğimizi Avrupa ile birlikte kurmayı tasavvur ediyoruz." dediği için mi kükremedi Recep Tayyip Bey acaba?

Sahi…

Ben, Yazgülü Aldoğan’ın yalancısıyım.

Türkiye’ye yapılmış bu ikinci 'kafaya çuval geçirme' olayı için karşı tarafın savunması da çok vahim. Bizim yük gemisini durdurup mürettebatını gözaltına almışlardı ya…

Diyesilermiş ki, "Haber verildi ama saatlerce yanıt gelmedi. Müdahaleden sonra durdurun denildi."

Doğruysa utanç verici! (Yazgülü Hanım, aynen böyle diyor)

Sonuç… Mahcup olan/ istifa eden yok.

***

İstanbul için beklenen 7,5 şiddetindeki depremle ilgili olarak İBB Meclis gündemine sunulan ve kenti depreme hazırlayacak 'Çatı' düzenlemesinin AKP ve MHP oylarıyla reddedilmesine ya ne demeli?

İstanbul’daki Marmara Üniversitesi Ortadoğu Ve İslam Ülkeleri Araştırma Enstitüsü, araştırma görevlisi almak için sınav açıyor. Ön değerlendirme sınavına 7 aday giriyor. 1 kişi kazanıyor. O da Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi Rektörü Muhammet Fatih Andı’nın oğlu Ahmet Fatih Andı.

Oğul Andı’nın notları kendinden sonra gelen 2 adaydan daha düşük üstelik. Oğul, bir yıl önce iki sınava girmiş, ikisini de kazanamamış.

Yaptığı yanlış ya da usulsüz işler nedeniyle utanıp istifa edenin olmadığına hepimiz tanığız. Kimseyi zor kullanarak istifa ettirecek de değiliz ama Sayıştay’a topluca ödül verebiliriz bence. Bütün sivil toplum kuruluşları bence 2020’nin Demokrasi ve Onur Ödülü’nü Sayıştay’a vermeli…

Ortaya çıkardıkları usulsüzlüklerin havada kuş kadar çok olduğuna tanık olunca böyle düşünür oldum.

2019 yılı denetiminde bakanlıklardan 6,2 milyar liranın vakıflara aktarıldığını ortaya çıkardı.

Dernek, vakıf, cemaat gibi kâr amacı gütmeyen kuruluşlara aktarılan bu 6,2 milyar liranın keşke bir de hangi vakıf ve dernek olduğunu ortaya çıkarabilselerdi…

Kuşkusuz iktidar yanlısı, doymak bilmeyen vakıf ve cemaat bunlar… Adlarını da ah bir bilseydik…

Bunca yolsuzluğun yaşandığı Türkiye’de yoksulluk günden güne büyük artış gösterirken devletin uçak filosu da birçok gelişmiş/ zengin ülkeden daha fazla.

Örneğin, bu sayı Almanya’da 12. Fransa’da 14. İtalya’da 11.

Bizde… Cumhurbaşkanlığının hava filosundaki uçak sayısı 16.

Saray’ın çok iyi beslendiği de şu rakamlardan belli.

Sayıştay’ın 2019 raporuna göre mal ve hizmet alımlarına 1,7 milyar lira, beslenme ve mutfakta kullanılan tüketim malzemelerine ise 3,8 milyon lira harcanmış. Sadece içecekler için 1,3 milyon lira harcanıyor. Yani eski parayla 1,3 trilyon lira…

Elektrik faturasını ödeyemeyen, elektriği kesilen hanelerin sayısı günden güne artarken Saray’dakilerin içtiği su bile içtiğimiz sudan farklı olmalı ki içeceğe verilen para bile trilyonlarca… Pardon milyonlarca…

Su, Tokyo’dan geliyor olmalı.

İktidar, cahilleştirdiği/ iyiden iyiye dinselleştirdiği milyonların rantını yiyor deyip duruyoruz ya…

Buna örnek verelim ki sözümüz havada kalmasın.

Geçtiğimiz hafta sonunda sokağa çıkma yasağı konulmuşken iktidar, bu yasaktan da nemalandı. Cahilleştirdiği vatandaşları sayesinde… Yasağa aldırış etmeyen/ sağlığını düşünmeyen/ koronanın tehlikesini anlayamayan cahillerin sayısı 9 bin 583 idi.

Ceza parası X 9.583

Kazanan gene iktidardı.

İktidarın en büyük destekçisi sadece holdingler değil, inşaat sektörü değil…

İstifa etmeyenleri 'baba adam' diye alkışlayan binlerce/ milyonlarca cahilleştirilmişler…

Böylesi herhalde Kamerun’da, Zimbabwe’de görülür.

Yorumlar (1)

Ömer Karcı 3 Yıl Önce

Helal olsun.Kalemine ve yüreğine sağlık kardeşim.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.