Ajans Bakırçay
2022-05-16 16:04:09

Ortaçağ’da Kahkaha ve Karnaval

Recai Şeyhoğlu

recaiseyhoglu1952@gmail.com 16 Mayıs 2022, 16:04

Tufan Erbarıştıran imzalı bir araştırma kitabı. Red Kitap basmış. Ocak 2022 basımı.

134 sayfalık bir kitap okuyorsunuz ve bu kitabın nasıl ortaya çıktığını kaynakçayı gördüğünüzde anlıyorsunuz.

Tufan’ın tükenmez merak ve arayışları, araştırmacı ruhu…

İstanbul’un / pardon Türkiye’nin Doğan Hızlan’ı varsa İzmir’in de Tufan Erbarıştıran’ı var dedirten türden bir kitap bu.

Resim, heykel, roman, öykü gibi yazınsal konularda ve plastik sanatlarda söz sahibi birinin kitabıyla karşı karşıyayız.

Estet Tufan Erbarıştıran’ın, estetliğini bir kez daha duyumsuyoruz satır aralarında.

Kuramsal konular, araştırma ve inceleme gerektiren yazınsal konular için İzmir’deki tek adres.

Suzan Samancı’nın öykülerini gözümüze sokmuştu bir ara… Şimdi de Ortaçağ’da günlük yaşam, o dönemdeki din ve saray baskısı, gülmenin neden günah ve ayıp sayıldığı, karnavalın ortaya çıkışı ve etkisi üzerine kafa yorup imza atmış bir kitaba.

"Kahkaha, iki insan arasındaki en yakın mesafedir" sözünden (Victor Hugo) hareketle yola çıkan Tufan Erbarıştıran, bizleri de bu yolculuğunda hem bilgilendiriyor hem de eğlendiriyor.

Düşündürüyor, şaşırtıyor da tabii ki…

Ortaçağ’da din ve kral, bilindiği gibi toplum üzerinde çok etkili.

Kitaptaki bir tümce üzerinde düşünmeye değer bir konu.

"İnsanlar, seçme özgürlüğü olmadan, hatta araştırmadan/ anlamadan körü körüne Hıristiyan oldular."

Sanki diğer dinlerin mensupları araştırarak/ sorup soruşturarak bir dini seçmişler gibi…

Teolojiye de kafa yoran Tufan Erbarıştıran’ın Kılıç Müslümanlarının kimler olduğunu açıklamaması, inceliğinden/ polemik yaratmak istemeyişinden… Çünkü daha önce Erdoğan Aydın imza attı böylesi bir konuya. Gerek görmemiş olmalı.

4. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlık devlet koruması altına alınıyor ve devlet dini oluyor.

Ve o Ortaçağ, gülmeyi yasaklıyor. İlginçtir, Aristoteles’e göre "Gülme eylemi, belirli bir seviyede olmalıdır."

Dikilili Aristoteles böyle demiş.

Gülmeyi insani bir davranış olarak gören eski filozoflar/ varsıllar/ soylular/ krallar, bunu kendilerine yönelik bir itiraz, bir isyan bir alay olarak kabul etmişler.

Gülün Adı, romanındaki Keşiş Jorge’un şu sözleri de her zaman anmaya değer: "Gülmek korkuyu öldürür ve korku olmadan inanç olmaz."

Biliyor musunuz bilmem, İsa hiç gülmüyormuş ve insanları da güldürmüyormuş.

Vatikan bu nedenle olsa gerek, gülmeyi bir tehdit olarak görüyor.

Oysa, "İnsanın gülmesini sağlayacak politikalar üretmek, insana değer vermek, beraberce gülmek ve eğlenmek, gülen insanların birbiriyle iletişim kurması toplumu özgürleştirir, barışı daha sağlam hale getirir."

Öyle değil mi?

Sokrates ise, "İnsan gülmediği günü hayat defterine kaydetmemelidir" diyormuş.

İsa’nın hiç gülmediği, insanları güldürmediği, bu nedenle de gülmenin yasak ve günah olduğunu savunan dönemin din adamları toplumu büyük bir baskı altına alıyorlar.

Gülmek, saray ve Vatikan için bir tehdit oluyor.

Oysa doğaya ters bir düşünce bu. Aristoteles’e göre bebek, doğumdan kırk gün sonra gülerek insan oluşumunu tamamlıyor zira. Ve devam ediyor: "İnsan dışında hiçbir canlı gülmez."

Tökezleyen, yere düşen, ayağı kayan birine herkes gülmüş. Çünkü insanın olduğu yerde gülme ve kahkaha hep var olmuş.

Tarihsel süreç içerisinde insanın ve toplumun gülmesine en çok engel olanlar din adamları. Dinsel baskı!

Karnavala gelince…

Ortaçağ’ın kendine özgü tüm yapısına doğrudan bir karşı çıkma!

Karnaval, tüm baskılara karşı bayrak açan, muhalif duruşun ete kemiğe bürünmüşlüğü…

Karnavallar, hiç sorgulanmamış olan ve akıl arasındaki perdeyi aralar, hiç düşünülmemişi düşünülür kılar ve kişiye daha önce fırsat bulamadığı yeni bir deneyim olanağı sunar, diyor Tufan Erbarıştıran.

Ortaçağ’ın baskıcı yapısını aşmak isteyen toplumların tek sığınakları karnavallar… Karnavallarla hem merkeziyetçi sisteme karşı çıkıyorlar hem de yarattıkları bir tür sanal görüntülerle bugünün dünyasına ışık oluyorlar.

Kahkaha ve karnaval ikilisi sayesinde Avrupa toplumları dinsel ve siyasal baskılardan kurtuluyorlar.

Öte yandan…

Postmodern edebiyatın ve sanatın da doğuşuna öncülük ediyorlar.

"Çünkü" diyor Tufan Erbarıştıran "Postmodern edebiyatın temelinde hiyerarşik düzenin bozulmasını sağlayan karnaval vardır."

Yayılması da zaten Rönesans ile oluyor.

***

Kitabı okuduktan sonra gözümün önüne birden Bülent Arınç’ın kadınların kahkahayla gülmesini kınayan sözleri geliverdi. Sonra da asık suratlı, gülmeyen mollalar…

Aziz Nesin, gülmenin devrimci bir eylem olduğunu söylüyordu.

Einstein ne güzel gülüyordu.

Nasreddin Hoca hem güldürüyor hem düşündürüyordu.

Asık suratlıların iktidarında, ülkemiz Ortaçağ’ın karanlıklarına doğru sürüklenip gitmekte.

Tufan Erbarıştıran, sosyal ve kültürel etkinlikler denince illâ akla gelmesi gerekenlerin paneller/ konferanslar olmadığını, yeni yeni karnavallara gereksinme olduğunu söyler gibi.

Kitap, boşuna hazırlanmamış.

Bir iletisi var: Gülün/ gülelim ve eğlenelim!

Ekmek kadar, su kadar gereksinmemiz var buna!

Yorumlar (1)

Mehmet Can GÜRBÜZ 2 Yıl Önce

Ve gülmek hem insanın kendine hem de karşısındakine pozitif etki ediyor. Her ne kadar "bana niye güldün" diyerek ya da "Ne gülüyorsun" diye kavga çıkartanlar bu pozitifliğin diğer yüzü. Olsun olsun bol olsun kahkamız hiç eksik olmasın...

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.