Ajans Bakırçay
2020-11-23 15:55:26

Örnek Devrimci: Alpaslan Berktay

Recai Şeyhoğlu

recaiseyhoglu1952@gmail.com 23 Kasım 2020, 15:55

İzmirli üç doktora olan sevgim başkadır.

Alpaslan Berktay, Veli Lök, Yasin Peker…

Sadece üçü mü?

Yasemin Kabasakal, Handan Tuncay, Arif Yılmaz, Emrah Şeyhoğlu, Suat Çağlayan da diğer sevdiğim doktorlar…

Ama ilk üçü bir başka…

Veli Lök, babam gibidir/ abim gibidir bana. Yasin de beyefendiler beyefendisi Vedat amcamın ve hanımefendiler hanımefendisi Ülkü ablamın bu dünyaya armağanı olan kuzenim…

Benim doktorlara olan sevgim galiba CHE’den bu yana…

***

Güzelyalı İlköğretim Okulu’nda öğretmenlik yaptığım yıllar…

100’e yakın öğretmenin çalıştığı okulumda, eğitsel kollar seçiminin yapıldığı gün, oybirliğiyle kültür edebiyat kolu başkanı seçilmiştim. Öğretmen arkadaşlarımın bildiği ya da tahmin ettiği bir gerçeklik vardı ve ben onların tahminlerinin ne olduğunu biliyordum.

Tahminlerinde de yanılmadılar. Çalıştığım süre içinde okulumuza ve sınıfıma adlarını sayamayacağım kadar sivil toplum önderi, şair, yazar, gazeteci, bilim insanı konuk oldu.

Onlardan biriydi Dr. Alpaslan Berktay.

Etkinliklerimizi okulun salonunda ya da ‘Söz, şiir ve Müzikle Buluşma Gecesi' adı altında okulumuza beş dakika uzaklıktaki eski As Sineması olan Konak Belediyesi Kültür Merkezi’nde gerçekleştiriyorduk. Bazen de öğretmenevinde…

O yıl İnsan Hakları Günü’ndeki konuğumuz Alpaslan Berktay’dı. Yıl 1999

Öncesinde de sınıfımı Alpaslan Berktay’la ilgili bilgilendirmek için hazırlamıştım. Bir Türkçe dersini ona ayırmıştım. Örneğin Türkçe/ Dilbilgisi’ndeki yazılı sorularımdan biri şuydu:

"İnsan Hakları savunucusu Dr. Alpaslan Berktay, aynı zamanda öykü yazarıdır. O, 75 yaşında bir delikanlıdır. Demokrasi mücadelesinin yılmaz bir neferidir.

Alpaslan Berktay kimdir? Yazıda kaç sözcük var?"

Öğrencilerim Alpaslan Bey’le bir araya gelmeden onu etraflıca tanımışlardı.

İnsan Hakları konusunu da öğretmenevinde işlemiştik. Okulun öğrenci korosu şarkılar söylemiş, öğrencilerim de şiirler okumuştu o gün. Velilerim de bizi yalnız bırakmamışlardı.

"İnsan haklarının da cumhuriyetin de temelindeki aynı hümanizmdir. Ne var ki daha düşünceyi öğrenememiş çocuklar hâlâ düşünce suçundan yargılanıyorlar." diyen Alpaslan Hoca, o gün uzun uzun konuşmuştu öğrencilerimle.

Zaman zaman bir araya gelip söyleşiyor, anılarını dinliyordum. Onunla konuşuyor olmaktan haz alıyordum. Abi kardeş gibiydik.

Kimliği konusunda soracak olursanız hemen söyleyeyim:

1924/ İzmir doğumlu. Giritli anne ve babanın oğlu. İstanbul Kabataş Erkek Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu. Göğüs hastalıkları uzmanı.

1961-68 yılları arasında Türkiye İşçi Partisi saflarında yer almış biri. İzmir’de Demokratik Devrim Derneği’nin kurucularından. Hatta Başkanı… 12 Mart’ta 8 ay cezaevinde kaldı. İzmir’e dönünce İnsan Hakları Derneği’ni kurdu, başkanlığını yaptı. Türkiye İnsan Hakları Kurumu (TİHAK) kurucu üyesi… Sosyalist Birlik Partisi kurucusu… Türkiye Yazarlar Sendikası üyesi.

Bu, özetin özeti bir özgeçmiş.

Anlatılası özellikleri çok olan Alpaslan Hoca’ya her biraraya gelişimizde "Biz de sizin gibi dört erkek kardeşiz." derdim. Babasının ateist ve çok yiğit bir adam olduğunu söylerdi. Hiçbir şeyi dikte etmediğini, davranışlarıyla model olduğunu dile getirirdi. İşçi temsilcisi olarak Birinci İktisat Kongresi’ne katılmış bir babanın oğlu olduğunu söylemişti. Okuma zevkini babasından aldığını söylerdi hep. Tevfik Fikret’i de çok severmiş. Hep ezilenlerden yanaymış.

Girit’te iki siyasi parti varmış: Karavanacılar ile Yalınayaklar… Babası ve dedesi yalınayaklardanmış.

Tıbbı bitirdikten sonra baba parasıyla uzmanlık eğitimi yapmayı kendine yediremeyip iki yıl Ayvalık’ta ve Altınova’da doktorluk yapıyor. Muayene ücreti iki buçuk lira. Evlere gidecek olursa 5 lira. İki yıl boyunca muayenehanesinde yatıp kalkmış. Ayvalık’ta kendi ifadesiyle tam bir halk doktorluğu yapmış.

Hasta hekim arasına hiç politikayı sokmamış. "Serbest hekimlikten tiksiniyorum. Hastayla hekimin arasına para girmesinden tiksiniyorum." diyen biri Alpaslan Hoca. Ayvalık günlerinde köylere gidiyor, "Arkadaşlar gelin şöyle bir şey yapalım. Hane başına ayda 25 kuruş toplayın. Ya muhtara verin ya da öğretmene. Haftada bir geleyim, sizin hastalarınıza bakayım."

Sonradan adı ‘25 Kuruşluk doktor’a çıkmasın mı? Eminim hem üzülmüştür hem de öfkelenmiştir.

Hastanın "Cezamız ne kadar?" deyişi de üzermiş hocayı.

12 Mart’ta Fethullah Gülen ile aynı koğuşta yatmış. Salya sümük ağlayarak konuşan FETÖ, o günlerde hiç konuşmuyormuş.

"Benim kâbem insandır." diyor Alpaslan Hoca. Hacı Bektaş Veli gibi… Bir başka güzel sözü de "İnsanın en soylu yanı başkaldırma özelliğidir."

En sevdiğim sözü mü? "Sosyalizm kaçınılmazdır."

Aziz Nesin, Uğur Mumcu ve İlhan Selçuk en sevdikleri… Daha da gerilere gidecek olursak, G. Bruno!

Alpaslan Hoca, yiğit bir adamdı. Örnek mi…

Mümtaz Soysal ile 12 Mart günlerinde bir cezaevindedir. Volta atarlarken Vedat Yarbay sataşıyor: "Sözüm ona doktor, sözüm ona profesör."

Komutana yaklaşıp şöyle demiş: "O zaman iş, Sözüm ona albay, sözüm ona yarbay demeye kadar gider."

Düşünün bir kez… Olay cezaevinde geçiyor ve karşısındaki kişi de komutan yardımcısı yarbay.

İzmir/ Gültepe’de sosyalist arkadaşlarıyla TİP için çalışmaktadır. Etkilidir de… O günlerin belediye başkanı Osman Kibar bunun farkındadır. Alpaslan Hoca için şöyle konuşur: "Orada namussuz bir doktor ortalığı zehirliyor. Onun oksijenini keseceğim."

Karşıyaka’da oturduğu dönemde Nergiz’de bir muayenehane açıp halk doktorluğu yapıyor gene fakat sürdüremiyor. Çünkü ne parada gözü var ne pulda.

Merak edip sormuştum bir defasında: "Para/ sağlık / doktorluk?"

"Canlar can pazarında pazarlanmamalıdır!" yanıtını vermişti.

"Çocuğu sevmeden öğretmenlik, insanı sevmeden hekimlik yapılmaz, yapılırsa yüzeysel olur." demişti.

Yıllar önce (1995) "Ülkede din devletinin eli kulağındadır. Şeriatçısıyla, Türk-İslam sentezcisiyle. Sol, ayağını yere basmak zorundadır."

Öngörüsünde hiç de yanılmadı Alpaslan Hoca. Bugünleri dünden görendi o.

Anti- emperyalist kime denir denilse benim aklıma ilk gelen isimlerdendir o.

İHD İzmir Şube Başkanı olduğu günlerde, ABD’nin İzmir Başkonsolosu kendisiyle görüşmek için dört kez randevu istiyor. Alpaslan Hoca da reddediyor. Ardından ABD Ankara Büyükelçiliği insan hakları bürosu ikinci başkanı biri telefon ediyor: "Sizi işyerinizde ziyaret edeceğim." diyor ve geliyor. Büyükelçiye "Biz sivil demokratik kurumlarla görüşürüz" diyor.

Arthur Miller geliyor, onu İstanbul’da karşılıyorlar. Mr. Miller "Ülkenizdeki insan hakları ihlallerini söyleyin" diyor.

Alpaslan Hoca’nın yanıtı sert: "Bizde insan hakları ihlalleri var ama bunları sizin gibi ABD resmi temsilcileriyle konuşmaktan utanç duyarım. 12 Eylül darbesinin arkasında sizin hükümetiniz var, bu durumda sizinle hangi insan haklarını konuşacağım?"

Ödünsüz bir devrimci olduğunu söylemeye gerek var mı…

İP listelerinden Sol Güçbirliği’nin adayı olarak gösterildiğinde, yıllar sonra o günlerin İP’inin şimdi Vatan Partisi olarak AKP destekçisi olabileceğini aklının ucuna nasıl getirebilsindi ki…

Yaşasaydı, herhalde en büyük pişmanlığı da bu olurdu.

Büyüleyici / etkileyici Sol Güçbirliği sözü ile Sol’un toparlanacağını düşünüyor olmalıydı.

Alpaslan Berktay, İzmir’in beyefendisiydi. Güzel insanlarındandı. Örnek yurttaşlarındandı. 12 Eylül’ün en azgın döneminde Aydınlar Dilekçesi imzacısı bir yiğitti.

29 Ağustos 2012’de 88 yaşındayken sonsuzluğa yürüdü.

***

Örnek devrimci Alpaslan Berktay’la ilgili Erol Köktürk’ün hazırladığı İNSAN KAZANACAKTIR kitabını okuyunca aklıma gelenleri paylaşayım dedim.

Onunla ilgili her şeyi Erol Bey anlatmış. Okumakta yarar var.

Yorumlar (1)

Ömer Karcı 3 Yıl Önce

Eline ve kalemine sağlık kardeşim.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.