Ajans Bakırçay
2020-08-25 08:42:51

Nâzım Hikmet

Baha Akıner

baha.akiner@mersin.edu.tr 25 Ağustos 2020, 08:42

Peyami SAFA, şöyle tanımlar Usta'yı:

"Nâzım HİKMET;
Dünya edebiyatında,
Kendine has bir nev’in yaratıcısı olmuştur...

O ne bir fantazi heveslisi,
Ne bir garipperest,
Ne de,
Yeni moda müptelası bir edebiyat züppesidir...

O sadece;
Ağlamayan,
Haykıran zekâsının malzemesini,
Eski insanlıktan aldığı halde,
Çatısını yeni bir teknikle kuran,
Ona müstakbel dünyaların rengini veren,
Büyük bir kalfa mimârıdır...

En yeni binalarda kullanılan taşlar da,
Bu dünya kadar eskidir...
Nâzım bilir…”

Gün, herhangi bir Nâzım ertesi dostlar...
Gün Pazar,
Edebiyat Köşesi...

Bugün Pazar!.
Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün;
Bu kadar benden uzak,
Bu kadar mavi,
Bu kadar geniş olduğuna şaşarak,
Kımıldamadan durdum...
Sonra saygıyla toprağa oturdum,
Dayadım sırtımı duvara.
Bu anda ne düşmek dalgalara,
Bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak, güneş ve ben...
Bahtiyarım...

Usta'nın;
1951 yılında,
Fransız ressam Henri Martin'e yazdığı,
Bir Sovyet gazetesinde yayınlanan,
Yıllar sonra bulunan kayıp Şiir'i:

"Sen buradasın Henri Martin.
Türkülerle ve bayraklarla karşıladık seni.
Arkamızda bütün Berlin.
Türkülerimiz gençliğin türküsüydü;
Yaşamın türküsü,
Barışın türküsü,
Alnına çizgi, saçına ak düşmemişlerin türküsü...

Güvercinler havalandı,
Bayraklarımızın gösterdiği yoldan gökyüzüne.
Sen önümüzdeydin; yakışıklı ve yürekli.
Deniz gibiydin, deniz misali güneşin ışıltısında.
Bizse kıyıydık, dağlardık;
Fırtınalı ve güçlü bir rüzgâr gibi haykıran,
Sesinle gürleyen bir ormandık...

Konuştun bizimle!.
Biliriz sesini biz senin.
Yüzünü bildiğimiz gibi en yakın dostumuzun,
Biliriz sesini Henri Martin...

Sesin dedi ki bize:
“Fırsat vermeyin kardeşlerimizi öldürmelerine,
Çekip çıkarın onları hapisane duvarlarından...”

Biliriz sesini biz senin kardeşim,
O ses...

O ses öyle bir şeydi ki!.
Ölüm hakimlerinin yüzüne inen bir tokat gibiydi...

Ve hükümden sonra sevdalın senin;
Bir tüy gibi narin,
Başladı ağlamaya.
Senin erkekçe sesin;
Okşadı onu şefkatli bir sitemle,
Süngülerin arasından,
Demirden çember örmüş olan süngülerin...

Dedi ki sesin senin:

“Tut gözyaşlarını asker karısı,
Gösterme düşmana...”

Biliriz sesini biz senin Henri Martin!.
Biz ki doğruya kulak verenlerdeniz.
Biz ki hakkımız var sevdalanmaya;
Çocuklar doğurmaya, yaşlanmaya.
Huzurlu bir ihtiyarlığa,
Yanıbaşımızda oynayan torunlarla...

Biz ki; ne öldürmek, ne öldürülmek isteriz!.
Biliriz sesini biz senin Henri Martin, Avcumuzun içi gibi...

Sen buradaydın Henri Martin!.
Burada; Berlin’de, herkesin gözü önünde.
Ağustos’un beşinde,
Bu bin dokuz yüz elli bir yılının...

Biz siyahı, sarısı, beyazı,
Yüz dört ülkeden delikanlı ve kız,
Dinmeyen alkışlarla karşıladık seni!...

Türküler ve yükselen bayraklarla,
Sana çiçekler sunduk...

Ve iki kat daha fazla sevdik biz Fransa’yı;
Anaların nice bahadırlar doğurduğu,
Senin gibi..."

5 Ağustos 1951, Berlin...

Bugün Pazar!...

Ve yüreğimizde,
Sevgi'mizde tüm dostlar...

Ve deniz kokuyor buralar halâ.
Hiç bitmeyen, bitmeyecek Umut'la;
Mersin sabahından,
Tüm dostlara,
Gününüz aydın ola...

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.