Ajans Bakırçay
2022-02-03 11:12:52

Memleketin Halleri

Recai Şeyhoğlu

recaiseyhoglu1952@gmail.com 03 Şubat 2022, 11:12

Bilirsiniz herhalde, eğitim fakültesi mezunu 140 bin öğretmen atanamazken 2 yıllık mezunu 9 bin kişi derse giriyor. Bakanlıktan alınan sonuçlara bakılırsa ülkemizdeki ücretli öğretmen sayısı 85 bin 513.

Bu tümceden kasap, berber ya da içişleri bakanı ne anlar bilmem ama benim anladığım şu: Yeni kuşaklar, işini bilmez eğitimcilerin eline teslim ediliyor. Bu da bilerek yapılıyor.

Tayyip Erdoğan, torununu bu sözleşmeli öğretmenlerin eline teslim etmez örneğin. Bilir ki o öğretmenlerin elinden geçen öğrenci ne hekim olur ne avukat ne de işadamı…

İktidar bilerek bilgisiz kuşaklar yetiştirmenin ebeliğini yapıyor. Çünkü iktidara cahilleştirilmiş kitleler gerekiyor. Çünkü bir torba kömüre, beş paket makarnaya oylarını satacak insanlar gerekiyor onlara.

Özetle… İktidar bir yandan cahilleştiriyor öte yandan yoksullaştırıyor.

Düşünemeyen/ sorgulamayan, merak etmeyen, sadece biat eden kuşaklar yetişiyor/ yetiştiriliyor.

Halkımıza bu eziyeti layık görenler ne dış güçler ne bölücüler ne de teröristler…

Yerlilik ve millilik edebiyatını dilinden düşürmeyenler…

Kollarına milyon dolarlık ithal çanta, saat takanlar, sofralarında adını bilmediğimiz meyve suları içenler/ mersedesten aşağı inmeyenler, öğrenci andını kaldıranlar, çok yerden maaş alanlar, akşam sabah ekranlarda kafamızı şişirenler, yalan söyleyenler, ağızlarından argoyu eksik etmeyenler…

Varlıklarını sürdürebilmek için dini kullananlar… Dini siyasetlerine âlet edenler…

Çocukları bile…

Evet, şimdi de çocukları kullanmaya başladılar.

7 dil bilen İlber Ortaylı’yı bile çileden çıkardılar. Argo konuşmak durumunda bıraktılar koskoca tarihçiyi: "Andımız kalktığında bu halk sustu. Böyle abdeste böyle peşkir gelir" dedi.

Ardından da "Çocuklarla uğraşmayın, sağlığına, yemesine içmesine, tatil, spor yapmasına dikkat edin yeter" der oldu.

Konuya açıklık getirelim.

Cumhurbaşkanının toplu açılışlar için gittiği Trabzon’da yaşandı bu olay. Babası hapiste olan 10 yaşındaki bir çocuğu kürsüye çıkarıp eline de mikrofonu verip boyundan büyük laflar ettirdiler.

Çocuk, içişleri bakanının cumhurbaşkanına verdiği bilgiye göre "Mecliste çalışan Konyalı K.A. var ya, bu sarı onun torunu."

Bakanın Cumhurbaşkanına yaptığı takdim bu!

"Cumhurbaşkanı amca… Cumhurbaşkanı amca… Bay Kemal kim? O adam hain, hain… En iyi adam burada, ona oyunuzu verin!"

"Arkadaşlar bu Bay Kemal, Cumhurbaşkanı amcamın karşısındaki o adam hain. Buradaki adam en iyi adam… Ona oyunuzu verin."

Çocuk konuşurken kürsüdekiler de sırıtmaktaydı. Sizler bunu 'gülmekteydiler' diye de okuyabilirsiniz.

Ayrıca…

Cumhurbaşkanı çocuğu dürtüp "Mikrofona konuş" diyor.

Zülal Kalkendelen’in deyişiyle "Bu, siyasetin düşebileceği en dip noktadır."

Ve de en çirkin!

Çocuk istismarı denilen şey, tam da bu!

Vaktiyle, "Altını çiziyorum, modern- dindar bir gençlikten bahsediyorum. Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlikten bahsediyorum" diyen o günlerin başbakanının sözleri bu…

O başbakan şimdi de cumhurbaşkanı olarak 10 yaşındaki çocuğu konuşturuyor "Hain Bay Kemal" diye.

Yakışıyor mu?

Kemal Kılıçdaroğlu, "Lütfen küçük çocuğumuzla ilgili haberi paylaşmayın, kötü söz söylemeyin. O daha çok küçük. Ayrıca tüm örgütlerimizden istirhamımdır, duygularınıza yenilmeden, çocuk pedagojisi ne diyorsa ona uyun" derken MHP Genel Başkanı "Dikkat buyurunuz, henüz 10 yaşında olan bu çocuğumuz Cumhurbaşkanına amca derken Kılıçdaroğlu’na hain diye seslenmiştir. Böylesi bir tercihe zorlayan ve bunu telaffuz ettiren gelişmeler nelerdir" şeklinde açıklamada bulundu.

Biri nezaket dersi verir gibiyken diğerininkini ferasetinize bırakıyorum.

Eline oyuncak kamyon tutuşturulmuş çocuk belli ki her 'Bay Kemal' ve 'hain' deyişinde büyüklerinden alkış ve belki daha da çok oyuncak alacak. Bunu biliyor gibi…

Annesi AKP Kadın Kollarında görevliymiş çocuğumuzun.

Babası da gasp, yaralama suçlarından içeride yatıyormuş.

Çocuğumuz belki de Cumhurbaşkanı amcasından babasının salıverilmesini istedi görevi(!) bitince.

Konuşmasının başında da bu istekte bulunmuş zaten…

Diyanet İşleri Başkanı çocuğun konuşmasıyla ilgili ne düşünüyor bildiğim yok ama Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu "Çocukların temiz yüreğini, siyasetimizin kirli sözleriyle yaralamayın, bırakın onlar saf ve masum kalsın!" derken Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu da "Küçük çocuk, dedesi yaşında bir kişiye hakaret ediyor ve yanı başındaki büyükleri onu gülerek izliyor. Bu mu bizim ahlâkımız? Çocukları siyasete âlet etmeyin. Onların saf ve temiz yüreğini kirletmeyin" şeklinde konuştu.

Her ikisi de alkışlanası türden konuştular.

Çocuğu siyasete alet edenlere hesap sorulabilmeli ki bir daha böylesi çirkinliklere yeltenemesinler…

Bu görev kimlere düşüyor dersiniz?

Trabzonlu anne ve babaların bu çirkinliği onaylamadıklarını seçimlerde göreceğiz zaten.

Çocuk da zaten 61 Medya’daki konuşmasında "Kelimenin anlamını bilmiyorum. Kendisinden de özür dilerim. Söylediğime pişmanım" demiş.

Küçücük çocuk özür dileme olgunluğunu göstermişken onu kürsüye çıkarıp ana muhalefetin liderine hakaret ettirenler de umarız günün birinde o çocuğun olgunluğunu gösterirler.

Çocukluğumda Pollyanna’yı dört kez okuduğum için bu umudumu sürdürüyorum ben.

Necati Doğru ne güzel yazmış köşesinde "Çocuğa hain dedirten sefilden daha sefildir."

***

Pedagoglar, rehber öğretmenler, psikologlar, toplumbilimciler, din adamları Trabzon’daki o kirli sahne için ne düşündüklerini yazıp konuşmalılar.

Günden güne cahilleştirilen ve yoksullaştırılan kitleler için hayırlı bir iş yapmış olurlar.

İllâ muhalif siyasilerin sözleriyle kapanmamalı o konu.

Bu konuda konuşmak toplumsal bir sorumluluğumuz olmalı.

Büyüklerin de küçüklerin de gereksinmesi var buna.

Konuşması gereken yerde susanların coğrafyası olmak artık kabak tadı verdi zira…

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.