Ajans Bakırçay
2019-11-06 09:42:54

Melek

Recai Şeyhoğlu

recaiseyhoglu1952@gmail.com 06 Kasım 2019, 09:42

Biz kalabalık bir aileyiz. Kardeşler olarak da hepimiz erkeğiz. İki kız kardeşimiz olmuş, onlar da ölmüş. Biri yaz ishalinden diğeri de bilinmeyen bir hastalıktan. Babam öyle diyor.

Annemle babam çok iyi anlaşan bir çiftti. Bunun etkisi olsa gerek, biz kardeşler hiç kavga bilmedik.

Evliliklerle birlikte çıktı sorunlar.

Herhangi bir ihtiyaç gündeme geldiğinde ben gibi diğer kardeşlerim de hemen babama koşuyorduk.”Baba biraz para verir misin?”

Hep böyle oldu. Çocuklar okurken, ev alırken, araba alırken, çocuklar evlenirken…

*

Eşlerimizin ailesinden toplu iğne bile almadık. İstemedik daha doğrusu…

Günler günleri, yıllar yılları kovaladı. Hep ‘ baba ‘ diyen biz kardeşler kendi aramızda sorunlar yaşar olduk. Bana çok verildi, ona az verildi gibi… Zamanla da küskünlükler, dargınlıklar…

Yıllarca çok iyi anlaştığımız abim ve kardeşlerimle şimdi buz gibiyiz. Birbirimize gelip gitmez olduk. Eşim mi… Daha düne kadar doğru dürüst görüşüp konuşmadığımız kayınbiraderler ve baldızlarla iç içe. Sık sık görüşüyorlar, konuşuyorlar.

Evimizin, yazlığımızın, arabamızın her bir kuruşunda katkıları olan babamla da aramız açık. Doğduklarında çocuklarımıza bakıcılık yapan, ilkokuldayken onları okula getirip götüren, torunları üzerinde unutulmayacak hakları olan annemle de arası açık eşimin.

Annem, abimin çocuklarına doğum günü armağanı olarak bizlere aldığının daha pahalısını almış meğerse… Bize de çok sık gelip gidiyormuş…

Kardeşlerimin eşleri de birbirleriyle alıp veremez oldular son yıllarda. Yeni alınan koltuk takımı, değiştirilen buzdolabı, yaz tatilinde Mikonos’a giden küçük yengeme sataşmalar… Türkiye’nin, Marmaris’in oradan ne eksiği var da Mikonos’a gitmiş gibi sözler ve kardeşlerimin sessiz kalması gibi mini mini nedenlerle iç huzurumuz kalmadı gitti.

Annemle babamın eski varsıllığını yitirmesi, eskisi gibi bizlere artık bir şeyler alamaması, onlara gösterilen ilgiyi ve sevgiyi de biraz azalttı sanki.

Annemin ve babamın bunun farkına varması, ilişkilerdeki soğukluk, kasabanın en köklü ailelerinden olan biz Turunçoğullarını inanması zor sonuca sürükledi.

Mandalina, portakal bahçeleriyle, kasabadaki dededen kalma araziler ve evlerle devlete en çok vergi veren dedem ve babamın malvarlığından bugün sadece iki ev kaldı onlara. Bahçeler, evler, araziler bizlerin ev bark sahibi olmamıza, çocuklarımızın iyi okullarda ve yurtdışında gezip tozmaları ve masterları için elden çıktı. Bilerek, severek…

Babam, her torununun iyi eğitim almasını, iyi bir yaşam sürmesini istiyordu çünkü. Ailemizden bir diplomat, bir akademisyen çıkması için varını yoğunu bizler için harcamıştı. Onlar için yapmadığı, yapamayacağı bir şey yoktu.

Eşlerimiz adeta tapıyordu annemle babama… Birbirlerine olan sevgi ve saygıları görülmeye değerdi.

Babamın, attığı bir imza nedeniyle başımıza gelenler yüzünden o şaşalı günlerimiz son buldu. Yok yere elimizden çıktı o güzelim portakal bahçelerimiz.

Huzursuzluklar başladığı gibi, yüzünü görmediğim eşimin akrabaları- yakınları nedeniyle de hiç olmayan kavgalar başladı evde.

Biz dört kardeş, birbirleriyle görüşmez- konuşmaz iken eve gelen baldızlar ve kayınbiraderler canımı sıkar olmuşlardı. Muhafazakâr bir ailenin evlatları olmalarına karşın bize gelince şarap içecekleri tutuyordu. Kayınbirader ise sanki 40 yıllık rakıcı gibi. Oysa evlerine gittiğimizde içilen sadece su ve kola oluyordu.

Hanıma söyledim de bunu. “İçki içmeyi bir siz mi biliyorsunuz koca memlekette?” dedi.

O günden sonra eve ne rakı aldım ne şarap. Bekledim, eşimin ya da eve geldiklerinde kayınçolarımın / baldızlarımın almasını. Tık yok. Kıyma da almaz oldum. Akşamüzeri ekmekle, yeşillik getiriyordum sadece. Hanımda surat beş karış!

Son günlerde eşimin ağzından düşürmediği tek tümce şu:

---- Sen eskiden melek gibiydin. N’oldu sana böyle?

Yorumlar (1)

Adnan gündüz 4 Yıl Önce

Teşekkürler recai şeyhoglu

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.