Ajans Bakırçay
2021-12-10 16:54:00

Kavala Meselesi

Utku Beycan

10 Aralık 2021, 16:54

Kavala’nın hapsi 15 Temmuz’da parmağı olduğu gerekçesiyle devam ediyor, fakat bununla ilgili bir kanıt bulunamadığı için daha çok Sorosçulukla suçlanıyor. Birisi neden hala kanıt olmaksızın Kavala’nın hapiste tutulduğunu sorarsa "çünkü o Sorosçu" deniyor. Soros’un sosyalizmi "barışçıl yollarla tarihe gömme" maksadıyla kurduğu Açık Toplum Vakıfları’nın Türkiye’deki kurucularından. Bir dönem TESEV’in de yönetimindeydi.

Soros’u açık toplum fikrinin vitrin mankeni olarak biliyoruz. Reisle yan yana çekildikleri, ikisinin de ağızlarının kulaklarına vardığı fotoğraflarda görüyoruz. Bir de Soros’un Türkiye’deki temsilcileri olan Can Paker, ve Mehmet Uçum isimlerine aşinayız. İkisi de TESEV üyesi. Hele Can Paker TESEV eski başkanı. Soros’un fonladığı Açık Toplum Vakfı’nın da birkaç yıl öncesine kadar yönetim kurulu başkanıydı. Fatih Vural’ın Can Paker biyografisine göre "2001 yılında TESEV’e destek vermeye başlayan George Soros, Can Paker’den Türkiye’de Açık Toplum Enstitüsü’nü kurarak başına geçmesini istemişti. İshak Alaton ve Osman Kavala da bu süreçte Paker’in yanında yer aldı." Aktaran, Barış Terkoğlu(1). Uçum ise bugün Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı.

Yani Osman Kavala’nın tutukluluğunu hukuksuz yapan şey, Soros’la bağlantıları olmaması değil. Anayasa’ya göre Sorosçuluğun bir suç olmaması.

Soros’u Yaratan Adam; Popper

Bu isim, Türkiye’de Soros kadar tanındık bir isim değil. 20. yüzyılın(belki de tarihin) en etkin filozoflarından biri kabul ediliyor. Hem bir bilim, hem tarih, hem toplum filozofu. Marksizmin en büyük 3, 5 düşmanından biri olsa da başka bir tanınmış filozof Magee, hakkında yazdığı kitapta onun Marx’a ayrı bir saygısı olduğundan bahsediyor.

Popper, Marx’ın tarihsel ve diyalektik materyalizmini tarihten silmek için öylesine "kendine has" argümanlar üretiyor ki bir gün, meseleyi daha fazla kıvıramayıp bilimde ilerleme yasasına inanmadığını itiraf etmek zorunda kalıyor(2). Fakat bizi burada daha çok, onun tarih ve toplum felsefesi ilgilendiriyor. Popper, toplumları "açık toplum (Soros’un vakfı ismini buradan alır)" ve ‘’kapalı toplum’’ olarak nitelendiriyor. İkincisini tamamen kehanete dayalı, bağnaz toplum modelleri(marksizmi bu kategoriye ekliyor) olarak tanımlarken, birincisini doğru toplum modeli olarak tanımlıyor. Kısaca açık toplum reformizmin, liberal piyasanın ve şeffaf demokrasinin ortasında bir yerde duruyor. Klasik kapitalizmin altın çağı dönemindeki Batı modeli.

Bir şekilde, Soros’la ya da Soros’suz bu çağa dönüş mümkün mü? Bu soru konumuzun dışında. Şimdilik sadece Dünya Bankası eski baş ekonomisti Milanoviç’in bile bunu mümkün görmediğini söylemekle yetinelim(3).

Popper’ın İletişim Yayınları’yla İmtihanı

Yasalarda Sorosçuluk diye bir suç yok, fakat bir anlığına olduğunu hayal edelim.

Soros’un topluma dair tamamen kendine has bir bakış açısı yoktu. Kendisini Popper’ın açık toplum modelini hayata geçirmeye adadı. Bir piyondan fazlası olsa da şah Popper’dı ve o devrildiğinde oyun biterdi. Dolayısıyla Popper’ın tarih ve toplum felsefesine yapılan bir saldırı, Soros’a yapılan bir saldırıydı.

Popper’ın tarih/toplum felsefesi, şimdiye dek ona vurulan en büyük şamarı E. H. Carr’dan yedi. Carr, kendi sözleriyle "Popper ve lsaiah Berlin gibilerinin tarih hakkındaki aptalca sözlerine yanıt vermek için fırsat kolluyordu(4)."

Carr, bu maksatla yazdığı başyapıtı "Tarih Nedir" kitabında Popper’ın hemen hemen tüm tarih ve toplum savlarına saldırdı. En çok da Marx’a yönelik saldırılarına değindi. Popper’ın, düşünce özgürlüğünün Batı’da gelişeceği savını Sovyetlerin çürüttüğünü ileri sürdü. Popper’ın Marx tarihselciliğini, bir nevi bilerek çarpıttığını itiraf ettiği cümlesinin analizini yaptı. Popper'ın "insan işlerinde her şeyin olabileceği" tezinin faydasız ve yanlış olduğunu gündelik hayattan örneklerle açıkladı. Açık toplumun tamamlayıcısı olarak en önemli nokta olan, Popper’ın savunduğu, ismini "bölük pörçük toplum" olarak değiştirdiği reformizmin, insan aklına çok sınırlı bir rol vermesinden yakındı. Bu modeli haklı olarak, sorgulamadan hükümetlere itaat eden bir memurun durumuna benzetti ve bunların hepsini sağlam alıntı ve argümanlarla destekledi.

Soros’un Sovyet Ülkelerini "Demokratikleştirme" Çabası

Soros, ilk olarak buralarda sosyalizmden arta kalanları temizlemek için Sovyet ülkelerine yoğunlaşmıştı. Bu noktada akla Karl Polanyi geliyor, nitekim Batı’nın Soğuk Savaş yıllarında SSCB karşısındaki uzlaşmaz tavrına karşı en sağlam mücadelelerden birini Polanyi vermişti. Batı’nın bu tavrı, Popper’ın ve Soros’un "özgürlük savaşçıları" olarak kahramanlaşmasını sağlayan en büyük etkenlerdendi. Popper ve Soros, SSCB’ye karşı uzlaşmaz tavrı Batı Bloğu ülkeleri ve liberal iktisatçılarla paylaşıyorlardı.

Polanyi’nin esas amacı bu konuda Soros veya Popper’ı özel olarak hedef almak değildi. Bu uzlaşmaz tavra sahip başka kişileri, liberal ekonomistleri öncelikli hedef seçmişti fakat bu tavrı paylaşan diğer bilim ve düşünce insanlarını eleştirilerin dışında da tutmadı. Savaşı doğrudan bu zihniyetleydi. Bir orduyla savaşırken ilk olarak en yüksek rütbeli komutanlarını hedef almak gibi… "1922’den itibaren Polanyi’nin ekonomik liberalizmin ve anti-komünizmin önde gelenlerinden F. von Hayek ve L. von Mises’e, aynı zamanda da kardeşi Michael Polanyi’ye, Sovyetler Birliği konusunda karşı çıktığını görüyoruz. 1922’de yayınlanan "Sosyalist Muhasebe" adlı yazısı, sosyalist ekonominin tıkanıklarını bağnaz biçimde vurgulayan iktisatçılara karşı yazılmıştı. 1930’larda “Faşizmin Özü” adlı makalesini yazarken de, 1960’lı yıllarda soğuk savaş propagandalarına karşı Co-existence dergisini çıkarırken de, Sovyet sosyalizmine karşı takınılan uzlaşmaz tavırlara karşı olduğunu görüyoruz(5)."

Polanyi’nin başyapıtı, çığır açan "Büyük Dönüşüm" Temel savı; serbest piyasanın insan doğasına aykırı olduğu ve piyasa ekonomisinin, Smith gibi klasik liberal ekonomistlerin söylediğinin aksine insan ilişkilerinin temeli değil, çok yeni bir şey olduğu. Çevirmeni Ayşe Buğra. Önceden bahsettiğimiz gibi Dünya’nın sayılı iktisat tarihçilerinden, Boğaziçi profesörü ve Kavala’nın eşi. Yukarıdaki alıntı, Buğra’nın kitap için yazdığı önsözden. Buğra’nın bu konuda Hayek veya Mises’e değil, Polanyi’ye hak verdiğini anlıyoruz.

Popper’ın açık toplumuna, reformizmine, tarih ve toplum felsefelerine ve sosyalizme/SSCB'ye karşı tutumuna saldıran, dolayısıyla Soros’a da saldıran bu iki kitap da Kavala’nın yayınevi, İletişim’den çıkma. Aynı yayınevinden daha pek çok örnek verilebilir. Bu iki kitap, içlerinde Poppercılar ve Sorosçuların da bulunduğu liberallerin, liberteryenlerin, serbest piyasacıların, emperyalistlerin, sosyalizme saldırma ve sosyalizmi çarpıtma çabalarına karşın, sosyalistlerin en başarılı şekilde kendilerini savunduğu ve gerekli cevabı verdikleri iki müdafaa. Sosyalizmin elindeki en büyük kozlardan ikisi. Sosyalizm düşmanlarının mevziilerine en büyük zararı vermiş silahlardan bazıları.

Kıssadan hisse Kavala, zararlı bir ideolojinin, bir terör örgütünün militanlığını yapmakla suçlanamayacak kadar ufku ve bakış açısı geniş biridir.

---------------------------------------

1. https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/baris-terkoglu/sorosun-fedaisi-1264615

2. Popper; Hayat Problem Çözmektir. (2. Baskı, sayfa 217)

3. https://www.ivmehareketi.com/2021/08/28/kapitalizmin-altin-cagina-geri-donemeyiz-roportaj-branko-milanovic-ceviri-kemal-buyukyuksel/

4. Carr; Tarih Nedir. (14. Baskı, sayfa 20)

5. Polanyi; Büyük Dönüşüm. (15 Baskı. Sayfa 15,16)

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.