Ajans Bakırçay
2021-07-20 17:19:58

İnşaat İşleri

Recai Şeyhoğlu

recaiseyhoglu1952@gmail.com 20 Temmuz 2021, 17:19

Geç vakitte yediğim günlerde nedense hep kötü kötü, ürkütücü rüyalar görüyorum.

Eskidenmiş o titreyerek uyandığım ve beni banyoya koşturtan rüyalar…

Şimdi sürekli terliyorum, ürperiyorum ve kaçmaya çalışıyorum rüyalarımda.

Bazen birileri "Ne demek istedin o sözlerinle?" deyip esip gürlüyor, bazen de balkonun ışıklarını yakıp söndürdüğüm için "Yaşına başına yakışıyor mu Allahaşkına?" diyen komşulara verdiğim yanıt nedeniyle yaşadığım gerginlikler, zaman zaman da sosyal medya paylaşımları yüzünden kapımı çalan görevlileri gördüğümde yaşadığım korkulu- endişeli ruh hali, iyice psikolojimi bozar oldu.

Bazen de kullandığım otomobilin freninin tutmadığı oluyor rüyalarımda.

Artık Türkan Şoray dudaklı kadınları öpemiyorum rüyalarımda. Tam öpmek üzereyken ya kadın geri çekiliyor ya da uyanıveriyorum. Öpmek eylemine bile yabancı kaldım.

Akşamları erken yemem bundan…

Bugünlerde ise hep Maryam‘la Bahman çağırıyor Tahran’dan. Belçika’dan Oktay "Ne zaman geliyorsun Recai abi?" diyor.

Uzun uzun onlarla konuşuyorum. Sabah uyandığımda da zinde hissediyorum kendimi. Mutlu rüyalarım nedeniyle…

Son günlerde ise, neyin etkisi bilmiyorum. Uzaklarda bir ülkede yaşıyorum. Yaşamaya başlamışım daha doğrusu… Biraz Afganistan gibi, biraz Suriye, biraz İran gibi, insanına yabancılık çekmediğim bir coğrafya… Kitapçı dükkânı çalıştırıyorum.

Dükkâna gelen kimse "Hayırlı işler!" demiyor burada.

"İnşaatçı gene neler yapmış duydun mu?" oluyor ilk sözleri.

İnşatçı dedikleri de ülkenin başkanı… Giren çıkan herkes ya Charles Bukowski kitapları soruyor ya da Ömer Hayyam kitapları… Nereden öğrendilerse Şair Eşref’in de Farsça ve Arapça’ya çevrilmiş kitaplarını ekmek su gibi alıp okuyorlar. Argo, mizah ve küfrün bulunduğu kitaplar yok satıyor burada.

Buradaki insanların ağzından hiç güzel sözler çıkmıyor dersem mübalağa olmaz. Küfrün alfabesini yazacak kadar ustalıkları var bu konuda.

Kapıdan içeri giren Abdülsamet’in, "Bu kez yurtdışında başlamış, duydun mu?" sözüyle ne demek istediğini anlamamış olmalıyım ki, "Ne yurtdışı!" deyivermişim.

"Şimdi de yurtdışında başlamış inşaatlara" dedi. "Hımm" dedim. Anlamıştım.

Belli ki başkandan söz etmekte…

Üretime yönelik değil de sürekli tüketime yönelik/ pazarlaması yapılan evler, gökdelenler, bahçeler, yollar, parklar ve koca koca mağazalar…

Ülke şantiyeye benziyordu. İnşaatın olmadığı kent yoktu. Hafriyat kamyonları, toz toprak ve çökmüş yollar…

Başkan, çocukluğunda mimar olmak isteyen biri falan da değilmiş aslında. Müteahhit olmak da istememiş. Çevre düzenlemesi konusunda bir eğitim de almamış.

Ondaki inşaat işlerinin tek açıklamasını dükkana gelen bir emlakçı anlatmıştı bana. Daha doğrusu emlakçıların kralı bilinen birinin şoförü.

"Ortaokul - lise de okumamış bizim başkan ama Allah için pazarlamadan iyi anlar. Çocukluğunda, gençlik yıllarında emlak ve oto alım satım işlerinde çalışmış hep. Onun bildiği tek iş, alandan ve satandan komisyon almaktır."

"Bakanlığa getirdiği kişilerden yüzde 20 aldığını duymadın mı sanki?" dediğinde afallamıştım.

Dünyanın dört bir köşesinde Emlakları, otelleri ve altınları olduğu söylenen biriydi buranın başkanı.

"Gazeteleriniz bunları yazmıyor ama…" dediğimde aldığım yanıt "Bilmiyor gibi konuşma!" oldu.

Nereden bilebilirdim ki… Ne bilebilirdim ki…

"Onun en yakın arkadaşları ne yardımcıları ne de televizyonun anlı şanlı meşhur kahramanlarıdır."

Ya kimler, deyivermişim.

Özel uçaklarıyla yurtdışı gezilerine gittiğinde hep dört müteahhiti taşır. Bir de iki gazetenin sahibini…

"Bilmiyor musun sanki?" demişti.

Doğru ya… Gazeteler nasıl yazsındı ki…

"Afrika’nın kuş uçmaz kervan geçmez dağlarında, ovalarında yapılan tüneller, yollar ve köprüler kimin eseri sanıyorsun?" dediğinde anlamıştım gerçeği.

Baba doktor olur da çocuğunun tıp fakültesinde okumasını ister ya…

Anne, konservatuvarda hocadır da çocuklarının şan ya da opera eğitimi almasını ister ya…

Başkan da tüm çocuklarını pazarlamacı yapmış burada. Fransa ve Almanya’daki üniversitelerde okutarak… Tek bir çocuğu ne doktor ne avukat ne mühendis ne de sanat eğitimi almış biri…

Ben işime bakıyorum. Çerez gibi Bukowski satıyorum burada.

Uyandığım vakit, akşam haberlerinde bizim başkanın haberlerini dinlediğim vakit canım sıkılmıyor değil…

Aklıma gelenleri dile getirdiğimde eşimin hallerini bir göreceksiniz siz…

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.