Ajans Bakırçay
2021-03-04 11:14:40

İlerleyemedik!

Utku Beycan

04 Mart 2021, 11:14

AKP Kayseri Milletvekili Hülya Nergis, hükümetin acil durumlarda sürekli kullandığı, en işlevsel silahını bir kez daha kullandı; Bugünkü Türkiye’nin, eski Türkiye’ye kıyasla gelişmişliğini. Şöyle söylemiş bir programda; "Türkiye gerçekten çok değişti çok gelişti. Şehirdeki standart çok yükseldi. Artık ev sahibi olmak araba sahibi olmak hiç zor değil. Hayat standardı çok değişti."

Birileri hükümete, yirmi yıl öncesine göre daha gelişmiş ve müreffeh olmamızın övünülecek bir şey olmadığını anlatmalı. Ne olmalıydı? Yirmi yıl öncesinden daha ileride olmanız, başarı değildir. Zamanla Dünya gelişir, teknoloji gelişir, bilim gelişir, insanlık gelişir. Siz yalnızca Dünya’nın gelişen koşullarına ayak uydurmakla yetinseniz bile, Dünya sizi ileriye taşır. Tersinin gerçekleşmesi için bilerek ve isteyerek geriye doğru hareket etmeniz gerekir. Başarılı olup olmadığınıza yirmi yıl öncesine göre daha iyi olup olmadığınıza değil, nerede olabilecekken, şu anda nerede bulunduğunuza bakarak karar verirsiniz. Ne kadar gelişebilecekken, ne kadar geliştiniz?

Doğru soruyu kendimize bir soralım; ne kadar ilerledik? Cumhuriyetin ilk yılları, sefalet içinde geçti. Atatürk, 1930 yılında çıktığı bir yurt gezisinde halkın durumunu bizzat gözlemledikten sonra Rıza Nur Soyak’a şöyle söylemişti; "Bunalıyorum çocuk. Büyük bir ıstırap içinde bunalıyorum. Görüyorsun ya, her gittiğimiz yerde dert, şikayet dinliyoruz. Her taraf derin bir yokluk, perişanlık içinde. (1)"

İsmet İnönü, 1 Kasım 1942’de, TBMM’de yaptığı konuşmada şöyle dedi; "Şuursuz bir ticaret havası, haklı sebepleri çok aşan bir pahalılık belası, bugün vatanımızı ıstırap içinde bulunduruyor. Bulanık zamanı, bir daha ele geçmez fırsat sayan eski batakçı çiftlik ağası ve elinden gelse soluduğumuz havanın ticaretini yapacak gözü doymaz vurguncu tüccar ve bütün sıkıntıları politika ihtirasları için büyük fırsat sanan ve hangi milletin hesabına çalıştığı belli olmayan birkaç politikacı, büyük bir milletin bütün hayatına küstah bir surette kundak koymaya çalışmaktadır. (2)"

Öyle kolay kolay muhalefet de yapamazdınız cumhuriyetin ilk yıllarında. Takrir-i Sükun’lar, tevkifatlar, Tan baskınları… Eski Cumhuriyet Gazetesi yazarı, İsmet Paşa’nın da damadı Metin Toker, cumhuriyetin ilk yıllarında mecliste hakim olan havaya dair şunları yazmış; "Bu ortamda ancak mezar sessizliği hakim olacaktı. Hiç kimse yapılanları tartışmayacaktı. Yapılanlar sadece övülebilecekti. Gazi’nin, İsmet Paşa’nın ve etraflarındaki mebusların memlekete müsaade etmeye niyetli bulundukları hürriyet bundan ibaretti. (3)"

Metin Toker’e katılmak için, Atatürk düşmanı olmaya gerek yok. Zaten kendisi de bunları Atatürkçü bir yayında yazmıştı. Atatürk, sadece her ilerici adım atılırken, halk üzerinde geçici bir süreliğine mutlaka kurulması gereken baskıyı kuruyordu.

Bugünkü atmosfer, ne kadar farklı? Sefalet meselesiyle başlayalım. Aralık ayında Türk-İş, dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının 8.436 lira olduğunu belirtti. Net asgari ücret ise 2825 lira. GENEL-İŞ’in, Kasım 2019’daki "Türkiye’de Gelir Eşitsizliği ve Yoksulluk" raporuna göre o yıl, 16 milyon kişi yoksulluk içinde yaşıyordu, 18 milyon kişi ise yoksullukla karşı karşıyaydı.

Aralık 2020’de, DİSK’in her yıl geleneksel olarak hazırladığı asgari ücret raporu, "Salgın Günlerinde Asgari Ücret Gerçeği Araştırması-2021" başlığıyla verildi. Rapora göre 1 milyona yakın işçi, asgari ücretin yarısından daha az ücretle çalışıyordu. Asgari ücret ve altında bir ücretle yaşamını sürdürmek zorunda olan işçilerin sayısının 7,5 milyon civarındaydı. ASgari ücretin yüzde 20 fazlası ve altında ücret alan işçilerin sayısı da 9,7 milyondu.

Yine Aralık 2020’de, CHP İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, İSİG verilerine dayanarak son altı yılda işçi intiharlarının beş katına çıktığını iddia etmişti4. Emecan, "2013 yılında 15, 2014 yılında 25, 2015 yılında 59, 2016 yılında 90, 2017 yılında 89 ve 2018 yılında 73 işçi intihar etmiştir. Son 6 yılda çalışma koşullarına bağlı sebepler yüzünden yaşanan intiharlar 5 katına çıkmış ve 351 kişiye ulaşmıştır (4)." şeklinde konuşmuştu.

6 Mayıs 2020’de de, Şirin Payzın tarafından sunulan "Sözüm Var" isimli programda, Emin Çapa, kaynağıyla şaşırtan bazı bilgiler vermişti. Ayda 835 liradan az geliri olan 17 milyon kişi vardı. Her 1000 kişiden 724’ünün borcu, 396’sının da ısınma problemi vardı ve 100 kişiden 30’u sağlıklı beslenme için yeterli proteini alamıyordu. Kaynak; TÜİK.

İsmet İnönü’nün, "şuursuz tüccarlar" diye bahsettiği sınıfın günümüzde ne kadar şuurlu olduklarına bir bakalım. Emin Çapa’nın aynı programda aktardığı bir başka bilgiye göre yap, işlet, devret modeli yüzünden yediği kazıklara bir türlü doymayan AKP, Mayıs 2020’de 3 milyar 200 milyon lirayı köprülerin ihalesini alan özel şirketlere ödemek zorunda kaldı. Özel sektörün ve devletin, önümüzdeki bir yıl içinde ödemesi gereken toplam dış borç 169 milyar dolardı. Zaten AKP’nin yap, işlet, devlet modeli yüzünden, gösteriş merakından ve sermayedar fetişizminden dolayı attığı ve yediği toplam kazıkların rakamsal ifadeleri akıl alır gibi değil. Gazete için yazdığım ilk yazı (5), AKP’nin madenlerin işlenmesi adına güttüğü politikalar yüzünden yediği kazıklara eğiliyordu.

Başka bir örnekte, yine Emin Çapa, bu sefer 29 Ocak 2021 tarihli Medya Mahallesi programında, beşli çeteye son 10 yılda 128 kez vergi affı sağlandığını belirtti.

Hükümetin saray fantezisi de akıl dışı. Engin Özkoç, 4 Haziran 2020 tarihinde bu konuyla ilgili bir dizi iddiada bulunmuştu. Özkoç’un iddialarına göre yalnızca 2018’de, sarayda tüketilen toplam gıda gideri, 990 milyon liraya tekabül ediyordu. AKP’nin son 14 yılda, hizmet binalarına ödediği kira 5 milyar 862 milyon liraydı. 10 yılda, taşıt kiralaması için, hazinemizden 3.6 milyar lira eksilmişti.

Ya muhalefete tahammülümüz cumhuriyetin kurucu kadrosundan ne kadar farklı bugün? Aklımızdaki en taze hatıra AKP’nin, anayasal haklarını kullanarak kayyım rektörü protesto ettiklerinden terörist olarak tanımladığı 24 gencin gözaltına alınmasından sonra 7 Ocak’ta salınmak zorunda kalınmasıydı. The Economist’in 2020 Ocak tarihli bir haberine göre o tarihte Türkiye, cezaevlerinde en çok gazeteci bulunan 2. Ülkeydi, Çin’in arkasında6. 2020 boyunca Türkiye’de 79 gazeteci gözaltına alındı, 24’ü tutuklandı (7).

Doğru soruyu son bir kez daha soralım; 20 yıldır ne kadar ilerleme fırsatımız vardı ve biz ne kadar ilerledik?

--------------------------------

1. Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Siyasal Hayat, Yordam Yayınları, 3. Basım/ sayfa 255

2. İbid/ sayfa 291

3. İbid/ sayfa 244

4. https://www.birgun.net/haber/isci-intiharlari-5-yilda-6-kat-artti-en-fazla-canina-kiyanlar-ise-beyaz-yakalilar-322515

5. https://www.ajansbakircay.com/mehmet-cengiz-bu-talan-kucuk-talan-makale,778.html

6. https://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2020/01/04/the-economist-tutuklu-gazeteci-sayisinda-turkiye-ikinci

7. https://gazetekarinca.com/2021/01/dfg-raporu-2020de-79-gazeteci-gozaltina-alindi-24u-tutuklandi/

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.