Ajans Bakırçay
2020-02-07 10:45:43

Görünmez Adam Tahsin Yücel

Recai Şeyhoğlu

recaiseyhoglu1952@gmail.com 07 Şubat 2020, 10:45

Maraş denince aklıma ilk gelen Faruk Nafiz Çamlıbel’in Han Duvarları adlı şiiri, şiirde geçen ‘Ey Maraşlı Şeyhoğlu satılmışım ben’ dizesi ve Şerif Cırık oluyor. Şerif Cırık’ı hepimiz Âşık Mahzuni Şerif olarak biliyoruz. Mahzuni, Afşin doğumlu.

Tahsin Yücel ise bir başka Maraşlı. Elbistan doğumlu.

Öyküleri, romanları, denemeleri ve çevirileriyle bilinen, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili Ve Roman Filolojisi mezunu, aynı okulda yıllarca hocalık yapmış bir edebiyatçı.

Mutfak Çıkmazı, Bıyık Söylencesi, Komşular, Peygamberin Son Beş Günü, Yalan, Kumru İle Kumru, Haney Yaşamalı adlı kitaplarıyla bilinen Tahsin Yücel’i, Kaan Özkan “Görünmez Adam” olarak betimlemiş. Neden Görünmez Adam?

“Birtakım sakıncaları olsa bile ben görünmezliğimden hoşnutum” diyen biri Tahsin Yücel. Öne çıkmayı sevmeyen biri…

****

Çok sayıda feylesofu okumuş, özellikle Fransız edebiyatını yutmuş bir bilgi küpü Tahsin Hoca.

Bazı sözleri var ki feylesofça… “… Hiçbir usta, bir genç yazarı tek başına yönlendirecek ölçüde büyük değildir.”

Yıllar öncesinden bugünün üniversite hocalarının yetersizliğini görmüş de konuşuyor gibi geldi bana.

Şöyle demiş: “Ülkemizde, insan ve toplum bilimleri alanlarında çalışan ve sayıları hiç de az olmayan birtakım öğretim üyeleri, yasak savmak için yaptıkları çalışmalarda, başkalarınca üretilmiş hazır bilgileri toplayıp yeniden sunmakla yetiniyorlar; kimileri olduğu gibi, kimileri kendi bulguları ya da yorumları söz konusuymuş izlenimini yaratmak amacıyla değiştirilerek yapılmış alıntılar art arda getirilerek bilimsel bir çalışma kurulabileceğini sanıyorlar.”

Bir saptaması var ki, üzerinde düşünmeye değer…

“Okumadıkları kitaplar üzerine ahkâm kesen, bunu böyle yaptıkları kanıtlanınca yüzü kızarmayan yazarlar bile var”

20-25 yıl önce, yazdığı kitabı bana getirip değerlendirmemi rica eden bir müfettişe, kitabını bir gazetede yazan arkadaşa götürmesini söylediğimde aldığım yanıt gibi…

“O, okumadan yazıyor. Bir başına bir sonuna bakıp öyle yazıyor.”

Ne kadar da şaşalamıştım bunu söylediğinde.

Orhan Kemal’le ilgili sözlerine gelince…

“Orhan Kemal’in gerek dil gerek kurgu açısından benzerine az rastlanır ve büyük bir birikimin ürünü olan yalınlığı, görünüşte yerel ama temelde evrensel konuları, en acı olayları anlatırken bile duygusallıktan uzak kalabilmesi, kişileri konuşturmadaki ustalığı onun başlıca özellikleri. Bu denli usta yazarların sayısı sanıldığı kadar çok değil.”

Beğeniyle okuduğu öykücü ve romancılarımızı sıralarken belli ki Orhan Kemal onun için bir başka…

Özellikle şiir yazmaya meraklı ülkemiz insanı. Duygularını romanla değil de şiirle dile getirme çabası yaygındır gençlerde. Tabii ki yanılmıyorsam…

Ben, böylesi arkadaşların çabalarını önemserim. Teşvik anlamına gelen sözlerle konuşmayı tercih ederim. İşin aslını Tahsin Hoca söylüyor : “Yazmak; hem belli bir yazın bilgisi hem belli bir yaşam deneyimi hem de gözlem birikimi gerektirir.”

Çok genç yaşta eline kalem alan arkadaşlara bundan sonra Tahsin Yücel gibi konuşacağım.

Okumak- yazmak denince onun çok güzel bir sözünü de paylaşmak gerek:

“Bana sorarsan, ‘okumuş’ adam diploma almış adam değil, ‘roman okumuş’ adamdır.

Kendisi de zaten hep ilk gençliğinden beri roman yazmayı düşlemiş.

 Anlatı, terimini ülkemizde ilk kez kullanan kişinin Tahsin Yücel olduğunu ‘Görünmez Adam’ı okuyunca öğrendim ben. Tanımını yaparken de anlatının romanla öykü arasında bir tür olduğunu belirtmiş. Anlatı konusundaki düşüncesini şöyle dillendirmiş : “Yanılmıyorsam anlatı terimini ülkemizde ilk kez ben kullandım; bir kitabını tür olarak anlatı diye niteleyen ilk yazar da benim.”

Önümüzdeki günlerde Favori Yayınları’ndan bir kitabım çıkıyor. ‘İsimsiz Mezar’

Yayınevi, türünü ‘Anı/ Anlatı’ olarak yazmış kapağında. Bu kitap elime geçtiğinde o gece bir de Tahsin Yücel adına kaldıracağım kadehimi. Onun ‘Vatandaş’ı kadar ilgi görmeyecek de olsa kendimi anlatı yazarı olarak görme hevesim var doğrusu.

Genç kızlar herhalde hoşlanmayacak şu sözünden: “Ben, kişisel olarak öyküyü, romanı ve denemeyi şiire yeğlerim. Onlar bana daha doyurucu gelir; ama bu benim kişisel yeğlememdir.”

Şiir konusunda unutulmaması gereken bir sözü de şu: “Bana göre bir şiirin yorumunu ozanından beklemek yanlıştır.”

Şairin şiirini yazıp işini bitirdiğini söylüyor. Sonrası okurun ve eleştirmenin… diyor.

Tahsin Yücel’i ne gördüm ne de dinledim. Şu var ki doğru bildiğini söyleyen, bundan da çekinmeyen biri… Ve de çok net!

“Kimi aydınlarımızın yere göğe sığdıramadıkları Kemal Tahir’in en önemli yapıtı saydıkları Devlet Ana, tarihsel yanlışlıklar açısından tam anlamıyla bir gömü ve tam anlamıyla bir güldürüdür.”

Derken bunu kanıtlamıyor mu?

Doğrudan politikanın kendisine hep itici geldiğini söylüyor. Belli bir düşüngünün içinde yer almak istemediğini belirten Sayın Yücel, bağlanmış yazarlığa karşı çıkıyor. Siyasetle ilgilenmiş ama hep dışında kalmaya özen göstermiş.

“Öykülerimde ve romanlarımda bile duygusallıktan kaçarım. Düşünce, mantık daha önemlidir.” Diyen Yücel, gazete kültürünün kitaba duyulan ilgiyi azalttığını da dillendiriyor Görünmez Adam’da.

Eleştirinin bir yazar için olmazsa olmaz olduğunu da şu sözleriyle açıklıyor. “Yazarın/ düşünürün işlevi, iççağrısı hatta varlık nedeni öncelikle budur; şu ya da bu şekilde eleştirmektir. Neden dersen, adına yaraşır her yazar, gözünü olması gerekene /kendince daha iyi - daha güzel olana diker. Gözünü diktiğiyle çevresinde gördükleri arasındaki çelişki onu rahatsız eder. Böylece, ister istemez eleştiriye yönelir. Her gerçek yazar aynı zamanda bir eleştirmendir.”

Tahsin Yücel; öykücü, romancı, eleştirmen, çevirmen kimlikleriyle biliniyor.

Aziz Nesin de boyunu aşan sayıda kitaplara imza attı ama Türkiye onu ‘aydın’ sıfatıyla tanıyor.

G. Bruno gibi, Sartre gibi…

Tahsin Yücel aydın mı?

Bu soruya birlikte yanıt aramalıyız bence. Ama onun bu konuda söylediği sözler paylaşılmaya değer…

“Bir 12 Eylül geliyor, hepimiz sus pus oluyoruz. Sus pus olmakla da kalmıyor, yerimizi koruyacağız ya da bir basamak daha yukarıya çıkacağız diye destek veriyoruz.”

Konuşurken, yazarken sözlerini kuyumcu titizliğiyle seçen biri olduğuna kuşkum yok. Doğru bildiğini illâ söylemek gibi bir huyu olduğu şu sözlerinden belli değil mi?

“Ben bilmediğim konularda konuşmam. Attila İlhan sık sık desteksiz atış yapar ama sevmediğim bir yazar değildir.”

Sona doğru geldiğimizde…

“Deneme, hem biçim hem içerik açısından sınırları çok geniş bir yazınsal türdür. Kimi örnekleri yazınsallığın sınırlarında kalsa bile…”

Bilindiği gibi, 2000’lerin sonuna doğru yayımlanmış ‘Salaklık Üstüne Deneme‘ adlı bir kitabı vardı Tahsin Yücel’in.

Bu kitabıyla ilgili olarak söylediklerini burada şart oluyor paylaşmak.

“… Bildiğimizi sandığımız ya da bilmesek bile bizim için yaşamsal olan konularda konuşup yazabiliriz. Ben de bunu yaptım. Doğrusu da budur. Salaksa, bilmediği konularda konuşmaya bayılır.”

****

Asgari ücret belirlenirken kaynak yok diye üç kuruş zam yapmaya elleri titreyenler Türkiye’de… Tahsin Yücel’in doğduğu- öldüğü topraklarda…

 Ukrayna’nın ordusu için 200 milyon lira vermeyi vaat edenler…

Para yok ya da yetiştiremedik diye Tank Palet’i Katar’a satanlar…

İşsizlikten- yoksulluktan ailece intihar edenler…

Kış kıyamet gününde evindeki elektriği- doğalgazı kesilen milyonlarca insan…

Uçan Saray’da doğmuş gibi sabah akşam kıtalararası yolculuk yapanlar…

Atanamayan öğretmenler…

Yurtlarda tecavüze uğrayan çocuklar…

Katledilen kadınlar…

Akşam sabah gelen şehit haberleri ve ağlayan analar…

İşyeri/ fabrika yangınları…

Belediyelerde yaşanan yolsuzluklar- usulsüzlükler…

Hanfendinin 50 bin dolarlık çantası…

Başkentte, deniz kıyısında ve ovada yaptırılan saraylar…

Çığ kazaları ve çok sayıda ölümler…

Uçak kazaları, ölümler ve yaralanmalar…

Tren kazaları, onlarca ölüm ve yaralanmalar…

Akşam sabah fetva veren, cinsellikle oturup kalkan cüppeli cüppesiz takımı…

****

Dehşet senaryosu değil, yaşanan dehşet bu saydıklarımız…

Deprem mahalline, yurtlara, belediyelere, evlere “İsyan etmeyin/ her şey Allah’tan” diyen hocalar mı göndermeli / iktidarın düşündüğü gibi, yoksa yaşadıklarımızın ne olduğunu düşündüren Tahsin Yüceller’i mi çoğaltmalı…

Ne iyi etmiş Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları ve değerbilir Kaan Özkan…

Yaşasaydı, eminim duygularımızın tercümanlığını da yapmış olacaktı.

Soramadığımız soruları soracaktı malum kişilere…

Yorumlar (1)

salim çetin 4 Yıl Önce

Usta iyi anlatılmış. Kalemine sağlık değerli arkadaşım..

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.