Ajans Bakırçay
2022-01-14 12:18:43

Enes Kara’nın Ardından

Recai Şeyhoğlu

recaiseyhoglu1952@gmail.com 14 Ocak 2022, 12:18

'Ekonomist' olarak mezun olduğu fakültesinin adını söyleyemeyen/ kanıtlayamayan Cumhurbaşkanı, anayasal suç işlediğini bile bile Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturmaya devam ediyor ama bir türlü Cumhurbaşkanlığının hakkını veremiyor.

Öğrenim farkı olsa gerek…

Diplomasını gösteremediği için de inandırıcılığını yitiriyor. İnandırıcılığını yitirdiğini anladıkça da sinirleri bozuluyor olmalı ki bir Cumhurbaşkanının ağzına yakışmayan sözcüklerle bağırıp çağırıyor. Anırmaktan, havlamaktan söz edip duruyor.

Yakışıyor mu?

Pazarda taze, güzel meyve ve sebze satanların bağırıp çağırdığına hiç tanık olmuyorum ben.

Cumhurbaşkanı hiç sakin değil, hep öfke içinde…

Partisi 20 yıldır iktidarda.

Yalanları ayyuka çıkan bir iktidar…

"Eylemciler camiye girip bira içti" demişlerdi. Bira kutusu dedikleri kola kutusu çıktı.

"Eylemciler bir polisimizi şehit etti" demişlerdi. Polisin köprüden düşüp öldüğü ortaya çıktı.

"Taksim Gezi Parkı’ndaki çadırları eylemciler yaktı" demişlerdi. Yakanlar zabıta çıktı.

Bir gazetemiz, bu yalanları 'Ak Yalan' olarak nitelemiş.

Yalan mı yanlış mı?

AK Parti ile birlikte 'En güçlü pasaport' liginde 50. Olduk.

Düştükçe düştük yani…

Şu işe bakın ki siz, İçişleri Bakanlığı vatandaşları uyarmak zorunda kalıyor gönderdiği iletilerle.

"Telefonda kendisini polis- asker – savcı olarak tanıtıp 'Adınız Fetö/ PDY/PKK vb. terör örgütü soruşturmasına karıştı' diyerek para ve altın isteyenlere inanmayın" diyorlar.

Japonya’da, İsviçre’de anlatsan bunu, eminim kahkahadan kırılırlar.

Vah vah!

20 yıldır vatan-millet, din-bayrak-ezan diye ülkeyi yönetenlerin toplumu ne hale getirdiğine bakın hele… İçişleri Bakanlığı bizleri dolandırıcılık olaylarına karşı korumaya çalışıyor.

Parklardaki "Çiçekleri koparmayınız!"a benzer bir uyarı…

N’oldu onca zorunlu din dersleri, din- ahlak nutukları ve yerden pıtrak gibi çıkan imam okulları da toplumu hırsızlıklara / dolandırıcılıklara karşı koruyamıyor AK İktidar.

Ne Cumhurbaşkanı güven veriyor ne de iktidar…

Meral Akşener, bir zamanlar bu ülkede içişleri bakanlığı yaptı. Bilmez mi ne konuşup ne konuşmayacağını… Bakınız ne diyor Cumhurbaşkanı için: "Belediye başkanlığında: sokakta aç kalan çocukların imdadına koşardın. Şimdi vatandaşı aç gezerken, lüks içinde sefa sürebilen, vicdansız bir adam oldun. Kendi hatasını göremeyecek kadar kör, doğruları duyamayacak kadar da sağır sağır bir adam oldun."

Doğru söze ne denir derler ya, o hesap…

Cumhurbaşkanının ve adamlarının konuşmalarını dinledikçe gözümün önüne hep Osman Bölükbaşı geliveriyor. Şöyle demiş yıllar önce: "Uzun siyaset hayatım boyunca bütün sektörleri tetkik ettim ve şunu gördüm ki, en kazançlı sektör din ticareti ve din sömürüsüdür."

AK Parti’nin ve Başkanının sabah akşam yaptığı bu.

Menderes’in yaptığı gibi… Demirel’in, Çiller’in, Türkeş’in, Erbakan’ın, Mesut Yılmaz’ın, Kenan Evren’in, Turgut Özal’ın yaptığı gibi…

Bir farkla…

AK Parti, bu konuda doktoralı.

Yoksullaştırma, cahilleştirmeyle atbaşı giden bir din sömürüsüyle karşı karşıyayız.

"Bir velet öldü diye cemaatleri mi kapatacağız? Bir ayyaş öldü diye meyhaneleri mi kapatacağız?" diyene hangi sıfatın yakışacağını ise sizler bulun lütfen. Ben, dilimi bozmak istemiyorum.

"Siz siz olun gazetecilerin olduğu bir ortamda samimiyetlerine güvenip latife yapmayın" diye, o zat sözlerini yadsır gibi oldu ya… O kıvırma işine de bir sıfat bulabileceğinizden endişem yok.

Sizlere güveniyorum.

Çünkü toplum olarak, dangalaklık -kıvırtma- yalan gibi konularda bazı vatandaşlarımızın yüksek lisans yaparcasına bir maharet sahibi olduklarını gözlemliyorum.

Adamın 'velet' dediği, Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Enes Kara…

2022’nin Ocak ayı başlarında intihara kalkışmadan önce çektiği videoda "… Sabah 06.30’da sabah namazı için kalkıyoruz. Sonra okula gidiyorum. Akşam yurda dönünce 17.00 gibi yemek var. Sonra akşam namazı… Ondan sonra bir saat burada kitaplar okumak zorundasınız. Pazartesi burada cemaat dersleri var. 08.00’de geliyor cemaat. 10.00’a kadar buradalar ve katılmak zorundasınız…" diyen 20 yaşındaki Enes…

Cemaat dediği, Nur Cemaati…

Belleğinizi yoklayın… Fetullah Gülen’in cemaati.

Enes’in kaldığı yurt, Nur Cemaatinin adamlarının söz ve karar sahibi oldukları bir yurt.

Daha doğrusu, Nur Cemaatinin yurda çevirdiği bir apartman katı.

Enes, "Kardeşlerim de aynı durumda. Onlar için de üzülüyorum" diyor videosunda ve mektubunda.

"Duyun beni" diye çığlık atıyor adeta.

Gelelim Enes Kara’nın babasına…

O da çeyrek yüzyıllık Nur Cemaatı mensubu. Doğal olarak çocuğunun kendi cemaatının yurda çevirdiği apartman katında kalmasını istiyor. Oğlu zaten bunu "Daha üniversiteyi kazandığımda bu yurtta kalmaya zorlandım" tümcesiyle doğruluyor.

İstemiyor ama babasının zoruyla yerleştiriliyor.

Şu sözleri de onun psikolojisini anlatıyor zaten: "Tüm yaşama sevincimi ve isteğimi kaybettim."

Şimdi de Enes’in babasının sözlerine kulak verelim isterseniz.

"Ben 25 yıldır Risale-i Nur okuyorum. Bir zararını görmedim. Kaldığı yerde hiçbir sorun yoktu. Sürekli arkadaşlarıyla iletişim halindeydik. Birkaç ay kalır sonra alışır dedim. İçine kapanık birisiydi. Fazla konuşmazdı. Kaldığı yer güzel insanların kaldığı yer. Biz kimseden şikâyetçi değiliz. Olaydan sonra durumunu daha iyi anladık."

Baba böyle konuşuyor.

Olup bitenleri öğrenince iktidarın FETÖ ile mücadelesini samimi bulduğunuzu söyleyebilir misiniz?

İktidar FETÖ ile mücadele ediyorsa ben de çok rahat balerin olduğumu söyleyebilirim. Ya da Greko Romenci…

Dönelim babaya…

Babaların böyle konuşabildiği bir coğrafyanın muhalefet partileri de Enes’in babasından farksız maalesef.

İnsan haykırmaz mı hiç, "İktidar olursak tekkeleri- zaviyeleri kapatacağız. Bu tür yurtların kapısına kilit vuracağız."

Kurucu önderin "Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz" sözünden hiç mi etkilenmemiştir muhalif partiler de derin bir suskunluğa gömülmüşlerdir bu ölüm karşısında anlayabilmiş değilim.

Tarikatlardan gelecek olan oyların hesabı uğruna sessiz kalanlar, yanlış yapmışlardır.

Muhalefet; CHP- İYİ PARTİ, HDP’siyle iyi sınav vermemiştir bu ölüm karşısında.

RTE gibi var yere yok yere konuşan muhalif liderler dut yemiş bülbüle döndü Enes’in ölümünde.

Cemaat ve tarikatları kızdırırsak onların oylarını alamayız düşüncesi, muhalefeti güvenilir olmaktan uzaklaştırmıştır bu ölümle.

Binlerce/ milyonlarca seçmenin oy vereceği parti konusunda netleşmemesinin altında işte bu türden suskunluklar yatıyor. Seçmen güvenmiyor!

Konuşacağı yerde susan, susması gereken yerde konuşan siyasilerin çok olduğu bir ülkenin vatandaşı olmanın ne acı olduğunu, bizden başka kim anlayabilir ki…

Adını andığım üç parti; Türkiye’deki ortalama Sağ oyların yüzde 65 olduğu gerçeğini yüzde 70’e çıkarmak gibi bir amaç mı taşıyorlar anlamış değilim.

Doğru olanı haykırmak, haklının yanında yer almak, kamunun vicdanı olmak varken sessizliğe gömülmek, Yunus Emre’de mi vardı, Şeyh Bedreddin’de mi?

Yoksa Mevlana’da mı?

Mitinglerde, salon toplantılarında Ruhi Su’yun türkülerine, Nazım Hikmet’in şiirlerine eşlik eden CHP’liler hiç mi rahatsız olmaz bu suskunluktan?

Seçim öncesinde cemaatleri küstürmeyelim anlayışı bu üç partinin tüzüklerinde/ programlarında mı yazılı da tabandakiler sessizliği onaylıyor, bunu da anlamak zor.

Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz, Türkiye’nin muhalefet partileri muhalif olmaktan ziyade Recep Tayyip Erdoğan’ın değirmenine su taşımaktalar. İktidar olmak gibi bir niyetleri kesinlikle yok!

Gibi…

Yaptıkları bence car car çene çalmak, muhalif seçmenlerin gazını almak!

Enes Kara’ya teşekkür etmek gerek.

Ölümüyle Nicola Sacco ya da Bartolomeo Vanzetti olamadı ama sol kültüre kayda değer bir katkıda bulunmadı da değil.

Sosyalist Sol’a, Enes’ten sonra daha çok ihtiyaç var!

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.