Ajans Bakırçay
2020-05-30 14:42:36

Dr. Niyazi Altunya

Recai Şeyhoğlu

recaiseyhoglu1952@gmail.com 30 Mayıs 2020, 14:42

Memur sendikacılığının yüzakı olarak belleklerimizde iz bırakan EĞİTİM- İŞ, 28 Mayıs 1990’da kurulmuştu Dr. Niyazi Altunya ve arkadaşları tarafından…

Yasadaki bir boşluktan yararlanarak o gün girişimde bulunarak eğitim çalışanlarını örgütsüzlükten kurtarmışlardı. Eğitim çalışanları onlara şükran borçlular…

TÖS ve TÖB-DER deneyimi yaşamış eğitim çalışanları TÖB-DER’in kapatılmasından sonra uzun süre örgütsüz kalıp ekonomik kayba uğramışlar / sosyal hakları tırpanlanmış ve mesleki saygınlıkları zedelenmişti. Darbeci generallerin hışmına uğramış olan öğretmenler ve diğer eğitim çalışanları EĞİTİM-İŞ ile bir anda memur sendikacılığının gözbebeği oluvermişti.

Üye sayısı bekleneni karşılamadıysa da örgütlü olmanın güç demek olduğu o günlerde bir kez daha anlaşıldı. Öğretmenlerin istekleri/ önerileri toplum katında yer buldu ve EĞİTİM- İŞ, gerek veliler gerekse de öğrenciler tarafından da kabul gördü. Etkinlikleriyle, eylemleriyle ses getiren bir sendika oldu.

Dün, eski genel başkanım Dr. Niyazi Altunya’yı aradım.

Niyazi Hocam, eğitim çalışanlarına güven veren/ çalışkan, üretken bir eğitimcidir. İlerlemiş yaşına karşın hâlâ üniversitede ders veren önemli bir akademisyendir.

Sendikacılık yaşamında da onu hep pırıl pırıl düşünceleriyle/ eylemleriyle yanı başımızda bulduk.

Kurulan diğer kardeş sendikanın da saygı duyduğu örgütçü kimliğiyle gönüllerde yerini aldı.

Hep saydık, hep sevdik onu.

Genel Merkez binasında yıllar önce onunla yaptığım röportajı anımsıyorum. Sendikayı kurduğu günlerde gösterdiği yiğit tavrı dillendirince şöyle bir geriye yaslandı ve itiraz edercesine "Yok canım" der gibi bir tavırla "Zaloğlu Rüstem değiliz biz." dedi.

Koşulların ona böylesi bir görevi dayattığını, bunun abartılmaması gerektiğini söylemişti o gün.

O günler, zor günlerdi. Sindirilmiştik. Sesimiz çıkmıyordu. Sivri solculuk yapanlar ise aramızda değildi…

Niyazi Hocanın ve arkadaşlarının yüreği ve bilinciyle sendikaya sahip olmuştuk.

Çağdaş insan örgütlü insandır diyordu hoca.

Pek tabii ki bizler de hiç düşünmeden, bahaneler aramadan omuz verdik hocamıza.

28 Mayıs’ta aradım kendisini. Hal hatır sordum. Gene aynıydı ses tonu… Diri, öğretmenimsi ve samimi… Merakımı yenemeyip sordum: "Yılların örgütçüsü olarak bugün sizi kaç kişi aradı hocam?"

Biliyorum ki her yıl her 28 Mayıs’ta hocamı arayan var. Halini hatırını soran çok…

Eğitimciler ordusunun önderiydi çünkü o. Sayılan sevilen…

Verdiği yanıt '9' idi.

****

Firdevsi’nin, Ömer Hayyam’ın, Feridüddin-i Attar’ın, Hafız’ın, Şirazlı Sadi’nin, Şehriyar’ın ve daha nice şairinin, devlet adamının, bilim insanının mirasına sahip çıkan İranlıların onları her şehirde büstleriyle/ heykelleriyle yaşatıyor olmalarının tek bir açıklaması var.

Binlerce yıllık Pers Uygarlığı kültürü…

Yönetimin mollalar elinde olmasına karşın bilim- sanat- edebiyatı ötelemeyen derin Pers kültürü…

Birbirine saygılı insanlar ülkesi…

Sokaklarda / caddelerde ellerinde fırçalarla duvarlara resim yapan kapalı kadınların ülkesi…

Felsefeyi, tıbbı, matematiği, edebiyatı ve özellikle şiiri baştacı yapan Acem kardeşlerimizin ülkesi…

Selam verdiği yabancıyı hemen evine, akşam yemeğine davet eden konuksever insanların yurdu…

Pırıl pırıl müzeleriyle, dolu dolu sinema ve tiyatrolarıyla, rengarenk çiçeklerle bezeli parklarıyla, devasa heykelleriyle, güleryüzlü insanlarıyla, eşi benzeri zor bulunur zengin kütüphaneleriyle yaşamıma renk katan 'Renkler Ülkesi İran' kültüründe ulusal değerleri unutmak/ ihmal etmek yok.

Kadirşinaslık dedikleri 'değerbilirlik' duygusu bizde biraz zayıf gibi…

Düne kadar adı havaalanlarında / meydanlarda yaşayan bir kurucunun adını kaldırmaya cüret etmenin adının 'nankörlük', 'vefasızlık' olduğunu eğitimciler bilir.

Yıllarca, öğrencilerimize not verdik. Başarılı olduklarında iyi / pekiyi verdik. Başarısızlıklarında da kırık not…

Arada bir de olsa kendimizi 'vefa' dersinden sınav yapmalıyız diye düşünüyorum.

Vefasızlık hiç yakışmıyor biz eğitimcilere…

Hocanın aranıp sorulmaya gereksinmesi yok/ buna muhtaç da değil…

Ama… Vefa diye bir şey var. Değerler eğitimi altında söz konusu yaptığımız bildiğimiz bir konu…

Hasan Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç, Ferit Oğuz Bayır, Vedat Günyol, Mehmet Başaran, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Fakir Baykurt, Gültekin Gazioğlu…

Dr. Niyazi Altunya da onlardan biri…

Unutmayalım, unutturmayalım.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.