Ajans Bakırçay
2021-01-18 10:14:29

Demirel’i Neden Özlüyorum!           

Recai Şeyhoğlu

recaiseyhoglu1952@gmail.com 18 Ocak 2021, 10:14

Henry Ford, otomobil yapma düşüncesini bir Fransız yazarın makalesinden almış.

Ampulü icat eden Edison, kitap okumak için gecesini gündüzüne katmış. Uçağı icat eden Wright Kardeşler, bu fikri bir kitaptan esinlenerek ortaya atmışlar. Elektriğin dehası Faraday, okuduğu kitaplardan esinlenerek elektriği bulmuş. Walt Disney, ünlülerin yaşam öykülerini okuyarak, onlardan esinlenmiş. Charles Dickens da...

Jack London, sokakta bulduğu bir kitaptan etkilenerek yazarlık serüvenine başlamış. Maksim Gorki, fırında çırak olarak çalıştığı yıllarda Tolstoy'un bir öyküsünden esinlenmiş. Telefonu icat eden Alexander Graham Bell, Alman yazar Helmholtz'un 'ses' hakkında yazdığı bir eserden esinlenmiş.

Muzaffer İzgü, çocukluğunda ısınmak için girdiği bir kütüphanede tanışmış kitaplarla.

***

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün…

Tokat'ın Erbaa'sındaki müftünün, aşı ve CHP ile ilgili sözleri ile Cumhurbaşkanının, kayyım rektöre karşı protesto gösterisi yapan öğrencilerle ilgili olarak CHP İstanbul İl Başkanını elinde hiçbir mahkeme kararı olmadan DHKP-C Militanı olarak suçlayıcı konuşmasını bir araya getirince her ikisinin yaşamları boyunca ne kadar roman ve şiir okuduğunu düşünüyor insan ister istemez. Çünkü bu sözlerde bir olgunluk yok.

Nedenine gelince…

Okumak insana olgunluk verir.

Sahte diplomayla üniversiteye kayıt yaptırmış bir pehlivanın, gerçek ortaya çıkmış olmasına karşın hâlâ diretiyor olması, seçimlerde hile olmamasına karşın Trump'ın ortalığı velveleye vermesi ve abuk sabuk konuşması gibi hamlıkların altında ne var derseniz, bu soruyu 'kitapsızlık' diye yanıtlarım.

Hitler'in, Mussolini'nin, Franko'nun, Salazar'ın, Kenan Evren ve benzerlerinin konuşmalarında hep kitapsızlığın izini bulurum.

Ürpertim de bundan !

Dünyayı yıllarca Pinochet ve Sukarno benzeri kitapsızlar yönetmiş hep.

Diplomasızların, okumamışların elinde kalmış gezegenimizin dört bir yanı…

***

Saray'a yakın / trilyonlarca vergi borcu silinen bir müteahhit, "Milletin a..... koyacağız." dedi ya…

Bu sözün altında ne var diyorsunuz?

Bence saygısızlık!

Bir başkası ya da sizler saygısızlık yerine daha başka sıfatları da kullanabilirsiniz tabii ki… Paşa gönlünüz bilir.

O müteahhit, hangi şairimizi / hangi yazarımızı ya da hangi ressamımızı tanıyordur dersiniz?

Gerçi, merak ettiğim de yok. İncelik nedir bilmeyen bir para delisi sayın müteahhitimiz… Okusa, incelecekti zaten…

Bir şiir oku deseniz, ne okur acaba?

Evrim teorisi ne deseniz komşusu Evrim Hanımın bahçesindeki kameriyenin güzelliğinden söz edecek büyük olasılıkla…

İmamın konuşması, yaşamı boyunca felsefeyle / tarihle ilgili konularda Fransız kaldığının kanıtı.

Tarih okumuş olsa bilgili olacak.

Matematik okumuş olsa, daha dikkatli olacak çünkü. Neden derseniz?

Çünkü okunan kitaplar insanın benliğine işler.

Dostoyevski, çok çok okuduğu için çok çok büyük bir yazar olmadı mı?

Ömrünün son günlerini ailesine ve yakınlarına üzüntü vererek yaşayan/ yaşatan darbeci Kenan Evren'in "Asmayalım da besleyelim mi?" sözünde bir matematik/ bir şiirsellik ya da bir tarihsellik var mı hiç?

Ya idam sehpasında "Kahrolsun Amerikan emperyalizmi!" diye haykıran mangal yüreklide?

Tarih var, matematik var, edebiyat var, felsefe var dediğinizi duyar gibiyim.

Yanılmıyorsunuz!

Tarih okuyan, şiir okuyan, felsefeyi bilen biri olunca insanın konuşması da güzelleşiyor. İdam sehpasında bile bilimin izleri görülüyor.

***

Yazmak daha başka...

Güzel yazmak bir sanat. Yetenek ve çok çalışmak isteyen bir konu... Daha çok derken, okumak, okumak, okumak...

Demek istediğimi seziyor olmalısınız. Yazmak; öncelikle birikim, sabır, gözlem, titizlik, istiyor. Örneklerimiz çok bu konuda...

Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Mehmet Zaman Saçlıoğlu, Bekir Yıldız ve onlarcası...

Herkes okuyabilir ama okuyan herkes yazar olabilir mi?

Çok okuyan arkadaşlarım var ama yazmak için hiçbir çabaları yok. Ya canları istemiyor, ya üşeniyorlar, ya da yazmanın sorumluluğundan kaçıyorlar.

Yazmak, bir şeyleri göze de almak demek çünkü… Herkes yaz(a)maz.

Ancak… Şunu da belirtmek gerek, yazmıyor diye de kimsenin yazmayan birilerini yargılama hakkı da yok!

Çok iyi okur olup da yazmayanlara ben şaşarım. Ama kınamam!

Zamanı ve olanağı varken okumayanları ise garipsiyorum. Sorumluluk gerektiren koltuklarda oturanların ise belli konularda bilgili olmasını beklemek hakkımız olsa gerek.

Bir üniversite hocasının karşısındaki doçent olmuş bayana ağza alınmayacak galiz küfürler ettiğine tanık oldum bir videoda. Pis pis küfretmesi bir yana, bir de "Biz senin nasıl doçent olduğunu biliyoruz" diyordu.

Bir bildiği vardı sanki…

Hemen aklıma yıllar önce satılan sorular geliverdi. Soruları çalan hırsız Fetöcüler… Bu konuda örgütlü hareket eden Fetö yandaşları…

Küfreden ve karşısındaki bayanı aşağılayan rektör olduğu söylenen hoca, o çalınan sorular nedeniyle mi bugünlere geldi acaba diye düşünür oldum.

Doçent olan bayan da, "Nasıl doçent olmuşum anlatın o halde?" demiyordu.

Çok enteresan bir doçent ve profesördü gördüklerim. 20 yıl önce yoktu böylesi tipler!

***

Üniversite mezunu olduğuna dair dört yıllık fakülte diploması bulunmayan Cumhurbaşkanımız, Başbakan Ecevit’e "Zavallı, yaşlı, fiziken çökmüş, bitmiş, bakın her tarafı kırılıp dökülmeye başladı." Demişti yıllar önce.

Süleyman Demirel’e "Otur da bey zannetsinler.", Hüsamettin Cindoruk’a "Ulan kendine gel, terbiyesiz, beyni sulanmış, be ahmak!", Deniz Baykal’a "Virüs, düzeysiz, çirkin, dönek, ahlaksız, çamur…", Kemal Kılıçdaroğlu’na "Cibilliyetsiz, yüz karası, bahtsız bedevi, DHKP- C Avukatı…", Devlet Bahçeli’ye de "Vampir, kan emici, kafatasçı, şehit sömürücüsü, eşkıya, adi, alçak, çirkin, bostan korkuluğu, özürlü, çakal, zehirli dil, aile nedir bilmez…" dedi. (Yılmaz Özdil- Sözcü/ 13.01. 2021)

Selahattin Demirtaş’a, Meral Akşener’e, Temel Karamollaoğlu’na, Mansur Yavaş’a, Ekrem İmamoğlu’na da "Vampir, ceberrut, ateist, seviyesiz, çapsız, bu kadın şirazesinden çıkmış, zavallı, sahte senet cambazı, vergi kaçakçısı, Sisi"

Ağza alınmayacak sözler…

Şimdi, Devlet Bahçeli’yle iç içe…

Demek ki konuşurken sonraki günleri de düşünmek gerek. Satranç oyuncusu, bir sonraki hamlenin hesabını yaparak oynar ya…

Cumhurbaşkanımız satrancı bilmiyor olmalı.

Necip Fazıl ve yurtsever Mehmet Akif Ersoy’un şiirleri dışında da şiir bilmiyor. Tarihi gerçeklikler konusunda hep yanlış yapıyor. Yanlış üstüne yanlış yapıyor.

Demirel’i hiç sevmezdim. Turgut Özal’ı ve Vehbi Koç’u da…

Bugünün siyasilerini ve o müteahhiti gördükçe / dinledikçe Demirel’i özler oldum.

Vehbi Koç’u, Turgut Özal’ı da…

Yorumlar (3)

Ömer Karcı 3 Yıl Önce

Döktürmüşsün gene gardaş.Ağzına sağlık.

Nermin Aksakal Barçak 3 Yıl Önce

Uzun yılların iyi anımsanmış, iyi irdelenmiş arşivi değerindeydi yazınız . Ne yazıktır ki unutuyoruz yaşanmışlığı! Kendi payıma sık sık,unutmadan okuyacağım yazınızı. Sağolunuz efendim.

abdullah inaler 3 Yıl Önce

Teşekkürler arkadaşım yüreğine sağlık... çok çok güzel..

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.