Ajans Bakırçay
2024-05-02 15:32:25

Defter ve Dürme

Recai Şeyhoğlu

recaiseyhoglu1952@gmail.com 02 Mayıs 2024, 15:32

Avcı olan Helim amcamın eşinin adı Düriye idi.

Çarşıya inince zaman zaman dürüm yeme arzusu depreşir bende.

Yaş, 70’i ay hesabıyla biraz geçti ya… Gençlik kitabının sayfaları biraz dürülmüş gibi sanki ya da bana öyle geliyor.

Derlemek, defterin dürülmesi, Düriye derken ne demek istediğime gelince…

Sabredin son satıra kadar, ne demek istediğim orada.

***

İnsanın kendisini anlatması biraz zor. Zor olduğu kadar pek şık da değil.

30’unda 40’ında olsam asla yapmazdım bu işi ama yaş 70 olunca okurlar da hoş görür düşüncesiyle başlıyorum hikâyemize.

Genel seçimler bittiğine, yerel seçimler için de adaylar belirlendiğine göre tartışmalara artık son vermekte yarar var.

Milletvekilliği, Başkanlık, meclis üyeliği ve muhtarlık gibi hayallerim olmadı hiç. İkinci sınıf rollerin adamı olduğum için herhalde…

O zaman konuya girelim.

***

Çalıştığım okullarda Eğitim- Sen işyeri temsilciliği için canla başla aday oluyordum. Mesleki saygınlığımız için, ekonomik ve sosyal haklarımız için mücadele etmeyi eğitim çalışanları açısından zorunluluk bildiğimden mücadelede hep ön saflarda yer aldım. Arkadaşlar da seviyor sayıyor olmalıydı ki omuz veriyorlardı bana. Hele bir örnek var ki benim için çok gurur verici!

Hüseyin Akdağ İlkokulu’ndan A. Ragıp Üzümcü İlkokulu’na tayinim çıkmıştı.

Ben yeni okulumda henüz göreve başlamadan işyeri temsilcisi arkadaş, ben geliyorum diye temsilciliği bırakmış. "Recai geliyorsa…" diyerek espri de yapmış. Düşünün ki okula daha yeni tayinim çıkmış ve göreve başlamadan hemen işyeri temsilcisi oluyorum.

Filiz Gündüz öğretmen bilir bu konuyu…

Biraz mahcubiyet biraz da gurur yaşamıştım okula adım attığım gün.

Sendikalı olmak, sendikaya gidip arkadaşlarla görüşmek, sendika adına etkinlikler düzenlemek, verilen görevleri yerine getirmek bana mutluluk veriyordu. Herhalde arkadaşlarım da bunun ayırdındaydı.

***

Emekli olur olmaz da hemen Bergama CHP’ye üye olmuştum.

Aylar sonra Konak İlçe Başkanı Tayfun Emre, "Ne işin var Bergama’da, bana gereklisin, kaydını aldırıyorum hemen" deyince partinin Konak üyesi olmuştum. Başkanın verdiği görevler nedeniyle partide kültür sanat söyleşileri düzenliyordum.

Yönetim ve üyelerle içli dışlıydım o günlerde.

Eğitim komisyonunun sadece başkanı belirleme amaçlı toplantısında arkadaşlar eğitim komisyonu başkanlığını bana vermek istediklerinde mahcup mahcup ayağa kalkarak şunları söylemiştim: "Arkadaşlar teveccühünüze çok teşekkürler. Ben evimde eşimi ve kızımı yönetmekte bile dirayetsiz biriyim. Eğitimci olan siz arkadaşlarımı yönetmeyi ise hiç beceremem, beni mazur görün. Bu görevi kabul edemem."

Gülüşmüştü arkadaşlarım. Benimki, aslında tevazu/ alçakgönüllülük falan değildi. Yöneticiliği yapamazdım, bunu bildiğim için kabul etmemiştim başkanlığı.

Sokrates’in "Kendini Tanı" sözünü pusulam bilirim çünkü.

***

Genel seçimler bitti. Yerel seçimler de…

Partisince CHP’de aday gösterilemeyenlerin bir kısmının tavrı hiç de hoş değildi. Yıllarca partisinin başkanı olarak kabul görmüş kimileri aday gösterilmedikleri için başka partilerde siyasi ikbal peşine düştü. Hiç hoş değildi bu!

Önseçim olsa bunların hiçbiri olmayacaktı ama ne yaparsınız ki tüm partiler önseçime miyop bakıyor. Demokratik kültür konusunda biraz sorunluyuz çünkü.

Önseçim yoksa ben bu yarışta yokum demek varken 400’ün üstünde CHP’li aday adayı bunu bilerek yarışa girdi. Sonuçta 30 aday belirlenmişken 370’in üstünde aday adayı elenmiş oldu.

Oyunun kurallarını bilerek yarışa girenlerin bir kısmı feryat figan eder oldu. Oysa Kazansaydılar mutlu olacaklardı. Demokratik mekanizmaların çalıştırılmadığı düşüncesi, aday belirleme sonucundan sonra konuşulur oldu. Samimiyetsizlik değil midir bu?

Aday olamayanların tepkilerini anlamak zor değil. Yenilgiden kimse hoşlanmaz, bu bilinen bir durum. Elenmiş olmanın psikolojisini tahmin edebiliyoruz.

Onlar, şimdi CHP’nin yeni küskünler ordusunun neferleri olarak karşımızdalar. Ne var ki partinin genel merkez ekibinin tercihlerinin de doğru olup olmadığının muhasebesinin yapılmasında da yarar var. Efeler Belediye Başkanı kaybedilmemeliydi bence…

Gittim, yerinde gördüm Mehmet Fatih Atay’ın yaptıklarını. Cafe kütüphaneler- hem de sıfır kitaplarla- psikolojik danışma merkezleri, aile eğitimi merkezleri, kadınlara özel ofisler, matematiği sevdiren sayısal içerikli oyun bahçeleri vs. bugün İzmir’in hangi ilçesinde var?

Efeler’de var!

Mehmet Bey küstürülmemeliydi bence. Partisine küsüp başka bir partiye geçmesini bu nedenle kınayamıyorum.

Ne var ki, milletvekilliği yapmış/ belediye başkanlığı yapmış Mehmet Bey’in başka bir partiden aday olmak yerine köşesine çekilip anılarını yazması daha doğru olurdu diye de düşünmüyor değilim.

Belediye başkanlığı; hekimlik/ öğretmenlik gibi bir meslek değil. Başkalarının sizden daha başarılı başkanlık yapabileceğine de inanmanız gerekir.

Bunu bilmeyen başkanlar AKP’de çok ama CHP’ de de yok değil!

***

Yerel seçimler sonrasında gördüğümüz kaybeden başkanların yaptıklarına ülke olarak tanık olunca önümüzdeki olası bir seçimde AKP’nin nal toplaması kaçınılmaz görülüyor.

Gün, CHP’li belediyelerin yanlış yapmama günüdür.

Gün, CHP’li başkanların halkın gönlünde taht kurma günüdür.

Gelecek güzel/ güneşli günler ellerimizdedir tümcesini akıllardan çıkarmama günüdür.

Yolsuzluk, usulsüzlük, yalan ve talana bulaşmış belediyelerin hangi belediyeler olduğunu burada bir kez daha yinelemekte yarar yok. AKP’li Başkanlar, lüks ve şatafatın tutsağı olmuşçasına bir yaşam sürmüşler. Din diyerek, bayrak diyerek, ezan diyerek…

Tarikatları, cemaatleri artık belediye bütçeleriyle besleyemeyecek olan AKP’lilerin öfkeleri bundan!

Artık gün AKP’nin defterinin bir daha açılmamak üzere dürülmesi günüdür.

Yerel seçim sonuçları muhafazakar seçmeni de uyandırdı çünkü.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.