Çağrı

Biliyor musunuz bilmem… Çanakkale Köprüsü’nden geçen ambulanslar ücret ödüyorlarmış. Aynı şekilde polis araçları da…

Günlük 45 bin araç garantili Çanakkale Köprüsü gerçeği böyle…

"Çok iyi gidiyoruz, halkımızı enflasyona ezdirmedik. Avrupa’da raflar boş. Dünya bizi kıskanıyor!" diyen AKP’nin vardığı son nokta.

Daha başka gerçekler de var.

Kaşıkçı elması kayıp. Dolmabahçe Sarayı’nda 92 kg altın vazolar kayıp.

Zeugma Müzesi’nde 9 milyon dolar değerindeki 10 eser kayıp. Mimar Sinan Üniversitesi Müzesi’nde 404 eser kayıp. Resim Ve Heykel Müzesi’nde 250 milyon dolar değerindeki 302 tablo kayıp. Batman Müzesi’nde 20 altın sikke kayıp.

Türkçe meali şu: Ülkemizin tarihi yok ediliyor.

Talan ve yağma yaşanıyor.

İçeride esip gürleyen, dışarıda sus pus Cumhurbaşkanı için Sözcü gazetesinin 1 Temmuz 2022 tarihli başlığı ibretlik türden: "Dış güçlerle Madrid hatırası"

Başlığın altında RTE, dış güçler olarak dile getirmeye çalıştığı ülkelerin devlet başkanlarıyla aynı karede. Onlar gülüyor… RTE de onlarla içli dışlı…

Başta döviz, faiz ve terör olmak üzere pek çok olumsuzluğu dış güçlere bağlayan RTE, Madrid’de o dış güçlerin liderleriyle öyle samimi ki…

"İsveç ve Finlandiya ben başta olduğum sürece NATO’ya giremez" diyen RTE, Madrid’deki NATO zirvesinde ise…

Ben değil de Kemal Kılıçdaroğlu konuşsun bu konuda…

Ne dedi sahi?

"Eeee ne oldu, gittin, bastın imzayı, geldin. Türkiye’nin ağırlığı ne oldu?"

Yılmaz Özdil’in RTE’nin U dönüşlerini anlattığı yazısının sonu şöyle bitiyor aynı günkü Sözcü’de:

"Allah’tan memleketin başında Tayyip Erdoğan var, yoksa Tayyip Erdoğan mahvedecek memleketi."

İnancım şu ki, ülkenin başındaki Cumhurbaşkanı bir fakülte mezunu olsaydı bu olumsuzluklar hiç yaşanmayacaktı.

"Erdoğan zaferle dönüyor", "Türkiye kazandı", "Türkiye masada her istediğini aldı" gibi başlıkları atan gazeteciler de olmayacaktı hiç…

Zavallı gazeteciler! Acınası kalemler…

Koktuk, kokuştuk.

Koktuk deyince aklıma geliverdi.

Zülfü Livaneli’den öğrendim.

İktidar mücadelesi, bugün olduğu gibi dün de çok gergin geçiyormuş demek.

Fatih Sultan Mehmet ölüyor. Yerine kim geçecek tartışmaları öyle heyecanlı ki… Fatih’in cenazesiyle ilgilenmeyi bile unutuyorlar. Odunluğa atıveriyorlar. Sen ben kavgasını sürdürüyorlar. Unutkanlık o derecede ki cenaze kokmaya başlıyor. Ölümünden günler sonra yapıyorlar cenaze törenini.

Koca Fatih’e yapılan utanmazlığa bakın siz!

Böyle bir cenaze töreni bir başka büyüğümüz için de yaşanıyor. Onu da siz öğrenin. Eminim çok şaşıracaksınız.

Ah Demirel!

Bugünkü siyasileri görünce Süleyman Demirel, Turgut Özal, Mesut Yılmaz’ı rahmetle ananlar çoğaldı ya…

Ben, pek öyle düşünmüyorum doğrusu.

İmam hatip okullarını açma rekorunu elinde tutan Süleyman Demirel’in "Evet, biz bu okulları imam yetiştirmek için açmıyoruz. Dindar insanları çoğaltacağız. Müslüman doktor, Müslüman mühendis yetiştirmek için bu okulları kullanacağız" sözünü anımsadıkça, bugünlere gelişimizin sorumlularından en önemlisinin Demirel olduğunu düşünüyorum çünkü.

Oylarını alabilmek için sırtlarını sıvazladıkları kişilerin Türkiye’yi nasıl yönettiklerini mezarından kalkıp da bir görsün!

Platon demiş ya: "Toplumu yönetenler filozoflar arasından seçilmeli."

Çok elitist bir düşünce diyebilirsiniz. Platon da çok seçkinciymiş diye düşünebilirsiniz.

AKP İktidarını ve RTE’yi yakından tanıyınca ben de Platon gibi düşünür oldum.

Müteahhit, Amerikancı, imam hatipli ve kakara kikirici siyasetçilerle Türkiye’nin geldiği son durum beni böyle düşündürür oldu.

Geçtiği köprüye para mı ödemeli ambulansla polis aracı?

Halkımız soyuluyor. Tünellerle, köprülerle, havalimanlarıyla… Müzeler boşaltılıyor. Saygınlığımız yok ediliyor.

İlber Ortaylı, Zülfü Livaneli, Enver Aysever, Merdan Yanardağ, Ercan Kesal, Attila Aşut, Doğan Tılıç, Cem Yılmaz, Ünal Ersözlü, Feridun Andaç, Sultan Uçar, Selim Karyelioğlu, Hidayet Karakuş, Feyza Hepçilingirler, Örsan Öymen, Avram Ventura…

Sözüm sizlere…

Ne güne duruyorsunuz?

Siyaset yapın, ülkeyi yönetmeye talip olun…

Sahaya inin lütfen!