Ajans Bakırçay
2022-04-17 19:09:39

Botoksçu Başkan

Recai Şeyhoğlu

recaiseyhoglu1952@gmail.com 17 Nisan 2022, 19:09

“Başkan gene botoks yaptırmış, fark ettin mi?

“Ayol, bizim başkan Seda Sayan ve Ajda Pekkan’la yarışıyor sanki. Bu kaçıncı?”

“Geçen hafta da Termal Otel’de masaj yaptırmış.”

“Senin haberin yok, her hafta orada zaten.”

***

Basın ve Halkla İlişkiler Odasındaki sekreterler erkenden başlamıştı o gün ‘güzellik’ dedikodularına. Son yıllarda neredeyse her gün bir fırsatını buluyor, aralarında kaynatıyorlardı. Ben de kulak misafiri oluyordum ister istemez. Fısıltı gazetesi de durmaksızın çalışıyordu çünkü.

“Ben burada çalışmaya başlamadan önce kapımızı çoğunlukla köylülerin, işçilerin, emeklilerin çalacağını düşünürdüm,” diyordu Aysel.

“Sen çok geride kalmışsın hayatım,” diye karşılık veriyordu Belgin. “Ben babamdan biliyorum öyle olmadığını.”

“Bizim partinin de diğerlerinden farkı kalmadı. Hele Süslü Başkan’dan sonra.”

Böyle derdi hep babam.

Ardından söz başkan yardımcısının Milano’dan aldığı ayakkabılarıyla köylere gidip demokrasi/kalkınma ve eşitlik üzerine yaptığı konuşmalara kadar gidiyor, yan masalardan lafa karışanlar da oluyordu.

Kapının açılmasıyla hepsi birden ayağa kalktı. Başkan yardımcısıydı hışımla içeriye giren. Bir yandan üstünü başını silkmeye çalışırken bir yandan da homurdanıyordu.

“Her şeyin bir adabı var, öyle değil mi ya! Adam iş istemeye gelmiş, üstü başı toz toprak içinde. Ağzı da leş gibi! Kusacaktım neredeyse!”

Dayanamayıp söze girdim: “Sakin olun başkanım!” dedim. “Dertli olanlar geliyor buraya. Kimsenin üstüyle başıyla ilgilenecek hali kalmamış. Biz ne insanlarla karşılaşıyoruz, bir bilseniz...”

Başkan yardımcısı yüzüme bile bakmadı. Sekreterlere döndü: “Her gelene yüz vereyim demeyin kızlar. Yoksa burası İş Bulma Kurumu’na döner. Herkesin iş sahibi olduğu nerede görülmüş ki!”

Kimse bir şey diyemedi. Beyefendi de kendisi için hazırlanmış olan notları alıp çıktı. Arkasından bakakaldık. Öğleden sonra yerel kanallardan birinde ‘İşsizliğin sosyo kültürel sonuçları’ konulu bir söyleşiye katılacaktı.

***

Son sekiz ayda altüst oldu psikolojim. Garibanların partisi olduğumuz tabelada yazılı ama burada yaşadıklarımla ilgisi yok doğrusu. Hele Gürova Mahallesi’nden Ensari abimizin başına gelenler iyice keyfimi kaçırdı. Merak ediyorsunuz tabii ki… Anlatayım:

Ensari Bey, Gürova mahallesinin emeklilerinden… Partimizin de eski bir neferi… Oğlunun attığı bir imza nedeniyle elindekini avucundakini kaybeden dertli bir baba. Yaşadığı olumsuzluklara boyun eğmeyip itiraz eden, bizim gibi susmayan yürekli bir abimiz…

Evinin önünde bir aydan beri kapanmayan çukur için geçtiğimiz günlerde başkanlığa çıkmış. Muhtara söylese hemen çözüm bulamayacaklar nasılsa, bari gidip ben konuşayım demiş. Başkan yurt dışında bulunduğundan onu başkan vekiline yönlendirmişler.

“Efendim, evimizin önündeki çukur bir aydır kapanmadı. Çoluk çocuk için, araçlar için sorun oluyor. Kapatılması için yardımcı olur musunuz?”

Aldığı yanıt çok komik: “Başkan yurt dışında. Geldiğinde iletiriz.”

Daha önce de buna benzer şeyler duymuştum. Kimse üstlendiği görevi yapmıyor, topu bir başkasına, mümkünse de kendisinden üst konumdakine atıyordu. Kültürden sorumlu müdüre işi için giden bir eğitimciye de benzer yanıt verilmişti: “Başkana danışayım, size daha sonra döneriz.”

Ben de kendi kendime mırıldanmıştım o gün: “Her şeyi başkana soracaksanız, siz ne diye müdürsünüz o halde?”

Yetki kullanmak diye bir haktan/ hukuktan mı yoksun bizimkiler acaba diye düşünür olmuştum o günlerde. Başkan sizi müdür olarak atadıysa, sorunu sizin çözmenizi istiyordur, öyle değil mi? Her şey başkana sorulur mu? Bostan korkuluğu musunuz siz?

Gel gör ki bizim belediyede başkan yardımcıları da, kimi müdürler de hep böyle yapıyor nedense. Zaman zaman düşünüyorum; bu kişiler bizim güler yüzlü başkanımızın altını mı oyuyorlar acaba? Seçimlere bir yıl kaldı ya… Başkan yerine bir başkasının mı adı geçiyor da başkanımıza zarar vermek için çalışıyorlar acaba?

Neyse, biz dönelim Ensari Bey’e. Adamcağızın tepesi atmış ama diyabet hastası olduğu için tepki göstermek yerine başını öne eğip kapıya yönelmiş. Başkan vekili doğru dürüst ilgilenmemiş bile… Bu arada kendi kendine de konuşmaya başlamış:

“24 yılımı bu partiye verdim. Mahallemdeki insanların çoğunu partimize üye yapmaya çalışırken, en küçük bir işi kendim bile çözemiyorum. Biz gariban dostu, halkçı parti değil miyiz Allah aşkına!”

Kendi kendine konuşmak bir yana parti kimliğini de oracıkta yırtmak istemiş hatta. Bereket versin ki belediyemizin yüz akı bir gencimiz Ensari Bey’in kendi kendine konuşmalarını fark edip yaklaşmış yanına, “Bir sorununuz mu var beyefendi?” demiş. Ardından da sakinleştirmiş. Beti benzi atmış Ensari Bey’e çay ısmarlamış, derdini dinlemiş. Bununla da yetinmemiş, yakınlığına güvenerek bir mesaj göndermiş başkana:

“Uzun yıllar partimize emek vermiş Ensari Bey, şu an mahallenin sorunu nedeniyle çok üzgün. Ben de tesadüf eseri öğrenmiş oldum durumu. Kendisini de yeni tanıdım. Bilgi vermek istedim.”

Yurt dışındaki başkan, konuyla hemen ilgilenmiş. Bizim delikanlıdan aldığı telefonu arayıp Ensari Bey’in halini hatırını sormuş.

“Yaşadığınız sorun, maruz kaldığınız durum nedeniyle sizden özür diliyorum. Hemen talimat veriyorum, sorununuz çözülecek.”

Ensari Bey öyle etkilenmiş ki bundan, kendisine yardımcı olmaya çalışan bizim delikanlıyı aramış hemen: “Böylesi küçük bir konu için sizleri meşgul ettiğim için çok mahcubum. Başkanımız beni yurt dışından aradı. Çok duygulandım doğrusu. Kendimi değerli hissettim. Partimizin vatandaşı sahiplenmesi işte böyle olmalı. Sizlere çok teşekkür ediyorum.”

Öğrendik ki Ensari Bey, pandemi nedeniyle işini kaybetmiş bir vatandaş. Ailevi sorunları da varmış. O gün kendisi için değil, mahallesi için belediyeye geldiği her halinden belli. Nitekim bir saat kadar sonra bizim delikanlıyı bir daha aramış:

“Çukur sorunumuz çözüldü. Tekrar teşekkürler!”

Ama böyle mi olmalıydı? Bir çukur sorununu yurt dışında olan Başkan mı çözmeliydi? Bizim acar delikanlı durumu fark etmeseydi ya da sırtını dönseydi, ne olacaktı?

Durun, bitmedi daha. Bu ne menem iştir bilinmez, ilerleyen saatlerde başkan vekili, Ensari Bey’e mesaj çekiyor: “Sorununuzla ilgileniyoruz. Ekiplerimiz sorunu yarın çözecekler.”

Oysa sorun çoktan çözüldü! Günaydın!

Bu durumda ister istemez düşünüyor insan. Vatandaşın sorununu “Başkana aktaracağız, başkanıma danışayım” diyerek öteleyenlerin nasıl bir hesabı var? Kimden yanalar, hangi alevere dalaverenin izini sürüyorlar? Başkana çelme atma günlerinin provası mı olup bitenler diye düşünmüyor değilim.

Kısaca, buraya girdim gireli bu türden şoklar yaşıyorum. Her şeyi anlatayım desem, Münafık Osman’ın gazetesi bana herhalde 'Demokrasiye Kanat Gerenler' ödülü verir. Onu da kendime yakıştıramıyorum.

Tez elden emekli olsam da ayrılsam şuradan.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.