Ajans Bakırçay
2019-08-12 10:34:04

Bergama Kaymakamları

Recai Şeyhoğlu

recaiseyhoglu1952@gmail.com 12 Ağustos 2019, 10:34

1980’de Bergamalı oldum ben. Doğasına, insanına olan sevgim taa o günlerden…

Nikâh şahidimin cumhuriyet savcı yardımcısı olması nedeniyle kaymakam beyi de yakından tanıma olanağı elde etmiştim. İzin, rapor gibi konularda hep yardımlarını gördüm.

 A.Hami Arıtürk’ten sonra sırasıyla Bergama’ya Mustafa Kazak, Osman Badranlı, Oğuz Berberoğlu, Temel Koçaklar, Ali Şanlıer, Hüseyin Eren, Ahmet Ertan Yücel, Uğur Kolsuz, Osman Nuri Canatan ve son olarak da Mahmut Kaşıkçı geldi kaymakam olarak.

Bildiğim kadarıyla Bergamalıların hiçbir kaymakamla sorunu olmadı.

Eurogold’a karşı verilen mücadelede de aktivistlere herhangi bir zarar verilmediyse bu o dönemde görev yapan kaymakamların barışçı tutumundan kaynaklandı. Polisle vatandaş karşı karşıya geldiyse de hiç şiddet yaşanmadı.

Sayın Arıtürk ve Ali Şanlıer’den sonra gelen kaymakamların her biriyle dostane ilişkilerim oldu. Bürokrat- vatandaş olarak değil de hep abi- kardeş olarak sürdü dostluğumuz onlarla. Hiç unutamadığım bir anımı ise Ali Şanlıer döneminde yaşadım.

İzmir’de öğretmenlik yapmaktayım. Teneffüste arkadaşlarla birlikte bahçede çay içmekteyiz. Bir telefon: “ Recai Bey, müsaitseniz kaymakam bey sizinle konuşmak istiyor.”

“ Recai Bey, ben Bergama Kaymakamı Ali Şanlıer. Panzeri kaldırdık efendim, bilginiz olsun. “

Ne diyeceğimi bilemez oldum. Şaştım, heyecanlandım, mutlu oldum.

Neden mi?

O günlerde Bergama’da yayımlanan Kuzey Ege gazetesinde yazılarım yayımlanmakta haftada üç gün. Eğitim, bilim, siyaset ve edebiyat konulu yazılar yazmaktayım. Kaymakamlık binasının önüne konulan panzerin Bergama’nın kültürel dokusuyla uyuşmadığını ve derhal kaldırılması gerektiğini dillendirmiştim. Gazeteyi okuyan Ticaret Odası Başkanının kaymakam beye bilgi vermesi, yazımın doğruyu yansıttığını söylemesi üzerine Ali Şanlıer de yazımı okuyor ve panzeri kaldırıyor, sonra da bana bilgi verme inceliğini gösteriyordu.

Çok özlüyorum doğrusu onu.

İlk kütüphanemizi 19 Ekim 2002’de onunla açmıştık. Bana ve konuklarıma yaptığı incelikleri anlatamam. Manisa’da vali yardımcısı olduğu günlerde de gösterdi o inceliklerini… Buz gibi bir havada Koldere’de 15. Kütüphanemizi açmaktayız. Törende edebiyatçı dostlarımız konuşma yapmaktalar… İshakçelebi Belediye Başkanı gelip yanımda oturan Ali Beye, “Sayın valim, hasta olacaksınız sizi götüreyim.” dedi. Elleri, yüzü ve burnu kızarmış olan Ali Bey, o başkana ne mi dedi : “ Rasime Hanımla Recai abiyi burada yalnız bırakamam.”

Gözlerimi yaşartmıştı. Sarılıp kucaklayasım gelmişti.

Daha başka jestleri de oldu ama burada anlatmak gerekmiyor şimdilik.

Hüseyin Eren ona keza… 6, 7 kütüphanemizi onunla açtık. Hüseyin Bey, beni hep milletvekilliğine / belediye başkanlığına aday gibi gördü o günlerde. Vali yardımcısı Fahir Işıksız’a öyle demiş. Bize hep sahip çıktı, ilgilendi sağ olsun.

Uğur Kolsuz ise sanki annemin beşinci oğlu gibi göründü bize. Ortak projeler hazırladık, yaptıklarına tanıklığım oldu. Fırsatını buldukça hep İzmir’den Bergama’ya gidip görüştüm kendisiyle. Tam bir proje adamıydı o. ODTÜ mezunu Uğur Kolsuz, geleneklerimizin- örf ve adetlerimizin/ etnoğrafik değerlerimizin yaşatılması adına kültür politikaları ve projeleriyle sadece Bergama’ya değil Erzincan’ın Kemaliye’sinde de unutulmaz izler bırakmış bir bürokrat. Düşünebiliyor musunuz, köylere etnoğrafya müzesi açıyor. Çok kısa süre kaldığı Bergama’da da böylesi bir imzası var. Kozak Yaylasındaki Türkmen köyü ( mahallesi) Demircidere’ye özel etnoğrafya müzesi kazandırdı. Türkiye’nin hangi köyünde etnoğrafya müzesi var ki…

Müzeciliğinin yanı sıra bir kitap kurdu. Okumakla kalmıyor, okuduklarını da dostlarıyla- arkadaşlarıyla illâ paylaşıyor. Sümer atasözündeki gibi öğrendiklerini illâ başkaları da bilsin istiyor. Bitmedi… Sadece Türkçe okumuyor. Yabancı dilden çevirip Türkçesiyle herkese de öğretmek istiyor öğrendiklerini. Odasına gidin, masasında farklı konularda kitaplara tanık olacaksınız. Arkasındaki mini kitaplıkta da… Su gibi İngilizcesiyle bilinmezleri bilinirleştiriveriyor. İzmir’deki Milli Kütüphane’nin sanırım en sadık müşterilerinden(!)

İş aşkı, görev aşkına kitap aşkını da eklemiş bir projeci bürokrat o!

Okumanın, bilgilenmenin, kitap dünyasıyla iç içe yaşamanın etkisinden midir bilemem, son derece centilmen / ince ruhlu ve saygılı bir yönetici. Bergama köylerinde açtığımız kütüphanelerden kitap alıp okuyan biriydi o.

Bana hep Paris’in, Prag’ın valisi gibi geliyor Uğur Bey..

*

Bergamalılarla 1980’den bu yana sürüyor ilişkilerim. İlk evim, hatta iki evim burada oldu. Arsa almak istediğimde de buradan aldım. Gözüm İzmir’i görmedi nedense… Çok güzellikler yaşadım Bergama’da. Çok güzel dostluklar kurdum. Öğretmeniyle, esnafıyla, siyasetçisiyle…

Pırıl pırıl öğrencilerim oldu. O günlerden kalma Abidin, Tanju, Aydın, Ahmet, Zerrin, Hamza, Zafer, Güngör ile ilişkilerim hâlâ sürüyor. Bir öğrencimin hem nikâh şahidi oldum hem de oğluna isim verdim. Onları gördükçe bazen gözlerim sulanıyor. Yaşlanıyoruz anlaşılan…

MHP’li Fuat Yaramış bir gün yüksek sesle "Bu memlekete katkın unutulmaz hocam, seni sevmeyen ölsün!" demez mi?

Şimdi muhtar olan kahveci Fuat ile ne kadar iyi dostsam ÖDP’lisiyle, AKP’lisiyle, CHP’lisiyle de dostluğum Fuat’ınkinden farklı değil. Bu toprağa âşığım ben. Bu toprağın insanına kanım kaynamış. Kalbini kırdığım tek kişi olmamıştır herhalde. Beni kıran da olmadı.

Düşünebiliyor musunuz son kitabımın adı: AŞKIM BERGAMA’M ( Heyamola Yayınları- İstanbul- 2019 )

Bergamalı güzel olduğu kadar barışsever! Barışsever olduğu kadar da mücadeleci. Mücadeleci kimliği kadar da eğitimli…

Bergamalı anne ve babaların çocukları için ne kadar çaba harcadıklarının yakın tanığıyım. Üniversite sınav sonuçlarına bakın, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Çalışkan, barışsever, güzel insanların yurdu Bergama!

Devlet, bunu bildiği için gönderdiği kaymakamları da özenle seçiyor anlaşılan…

*

Tavşanlı/ Kütahya doğumlu Osman Nuri Canatan’ı 2015’de tanıdım. Demircidere’deki Rasime Şeyhoğlu Anı Evi’ni İzmir Valisi Mustafa Toprak açtığında tanışmıştık kendisiyle. Ardından da Tepeköy’deki iki kütüphanemizin ve Aydınlanma Evimizin açılışına katılmıştı.

Çocuksu özelliklerini yitirmemiş bir büyük… Bilmediğini soran, danışan ve her daim güleç yüzlü. Bir başka özelliği ise aslında kimliğinin aynası. Kedisever! Kedisinin resimlerini/ fotoğraflarını paylaşan, çiçek ve doğa âşığı biri olarak tanıdım Sayın Canatan’ı.

Daha önce Karaman/ Ayrancı, Muş/ Korkut, Uşak/ Sivaslı, Afyon/ Bolvadin’de kaymakamlıklar yapmış, Mardin ve Burdur vali yardımcılıklarında bulunmuş.

Yanına geleni gideni öyle çok ki… Görev yaptığı yerlerden, memleketinden…

Sevilmiş ki arayanı soranı çok. Kendisiyle barışık/ herkesle barışık biri olduğu çok belli.

Facebookta denize bakan bir pozunu paylaşıyor. Altına da şu notu düşüyor: "Düşünen adam körfeze bakıyor!"

Kedisini de benzer şekilde konuşturuyor kimi fotoğraflarda. Espriyi seviyor.

Bergama’da bugüne değin hiçbir kaymakamın gerçekleştiremediği bir halk adamlığına imza attı Sayın Canatan.

Ayrım yapmaksızın bir gün fırıncı, bir gün lokantacı, bir başka gün kahveci ziyaretlerinde bulundu. Sivil toplum kuruluşlarıyla, bilinen- bilinmeyen Bergamalıları işyerlerinde ziyaret etti hep. Buna tanık olunca ben de öneride bulundum: “Çevre Platformu Sözcüsü Erol Engel’i de unutmayın ama.” Ne var ki 3 yıl 4 ay 14 günlük kaymakamlık süresinde Erol, bu ziyaretlerin dışında kaldı. Kim bilir belki de birlikte yapacağız o işi…

Sadece merkezdekileri değil, köyleri de ziyaret etti. Kapıkayalılar herhalde hiç unutmuyorlardır Osman Nuri Canatan’ı… Onların sofralarına oturdu, onlarla kaşık salladı çünkü.

Hep makamında olmak yerine halkını işinin başında görmek, sorunlarını dinlemek ve çözüm bulmak adınaydı bu ziyaretler.

Yöneticilik biraz da bu değil midir zaten. Sabah akşam makamında oturan hangi yönetici tanıyabilir beldesinin insanını.

Bu yönüyle tipik bir halk adamı Kaymakam Osman Nuri Bey.

Şimdi de tıpkı Uğur Bey gibi o da İzmir’de vali yardımcılığı yapıyor.

Geleni gideni aynı Uğur Kolsuz’unki gibi…

Osman Beyin bir başkalığı var. Konuklarına çay kahve ve su ısmarlamakta çok bonkör. Yalnızzzz… Odası 10. Katta ya… Körfez manzaralı ya… Çaydan kahveden para almıyor ama körfeze bakayım, saat kulesini göreyim dediniz mi yandınız. Körfeze baktınız mı hesabınıza 1 lira yazıyor! Benden söylemesi !.

*

Yazının başından beri Bergama dedik durduk hep.

Aristonikos’un , Galenos’un, Bergamalı Kadri Efendi’nin toprağı Bergama.

Gelen kaymakam ve diğer konukların da bu tarihe mal olmuş Bergamalılar’dan çok etkilendiklerini düşünüyorum ben.

Kaymakamlarla dostane ilişkilerim sanırım biraz da bundan olsa gerek.

Yorumlar (1)

Mustafa Yaman 4 Yıl Önce

Mükemmel bir anlatım. Ben de seksen yılından beri Bergama'dayım. Osman Badraslı olacak yanılmıyorsam. Sağlıklı günlere....

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.