Ajans Bakırçay
2021-04-10 11:50:14

Annem mi Laiklik mi?

Recai Şeyhoğlu

recaiseyhoglu1952@gmail.com 10 Nisan 2021, 11:50

Anneme olan düşkünlüğümü yakın çevrem ve arkadaşlarım/ tanıdıklarım ve özellikle Bergamalılar iyi bilir. O benim 1 no’lu kraliçemdir.

Bugün onun evlilik yıldönümü…

Amcasının oğlu babam Kazım Şeyhoğlu ile 10 Nisan 1947’de evlenmişler.

Her 10 Nisan benim için unutulmazdır. Hayattalarken 10 Nisan akşamları evlerine gider günlerini kutlardım hep. "Gençler, gününüz kutlu olsun!" derdim.

Canlarım benim! Onları öyle özlüyorum ki…

***

80’li yılların sonunda öğrendim 'Laiklik'le ilgili ayrıntıları…

90’lı yılların başında da Aziz Nesin’in söz sahibi olduğu Aydınlık Gazetesi’nde '10 Nisan Laiklik Bayramı Olmalı' başlıklı bir köşe yazım yayımlanmıştı. (10 Nisan 1994)

Yazımın sonunda demişim ki, "Çağdaşlığı 10 Nisan 1928’de yakalamıştık. Kulluğa veda etmiştik. 10 Nisan’ın 'Laiklik Bayramı' ilan edilmesini öneriyorum."

Demek ki o günlerde henüz 'Laiklik Bayramı' olarak kabul görmüş değil…

Laikliğin ne olduğuna gelince…

Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi… Kısaca, aklın özgürlüğü…

Daha başka… Demokrasinin olmazsa olmazı!

700 yıllık dini monarşiden sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dininin olamayacağını anlatıyor 10 Nisan 1928.

10 Nisan 1928 "Türkiye Cumhuriyeti Devletinin dini İslam’dır" maddesinin oybirliğiyle kaldırıldığını anlatan tarih…

Laiklik ilke olarak da anayasamıza ancak 5 Şubat 1937’de girebiliyor.

Anadolu insanının laiklikle tanışması ve ne olduğunu öğrenebilmesi çok da kolay olmuyor. Laiklik karşıtlarının boş durduğu yok zira…

İşte o günlerden / Kılıç Ali’den bir anı:

"İlk Meclis’te bir gün laiklik konu oluyor. Gazi Mustafa Kemal Paşa, o günlerin Meclis başkanı.

Meclis’in tanınmış din adamlarından (ya da âlimlerinden) biri kürsüye çıkıp alaycı bir tavırla diyor ki: "Arkadaşlar bir laikliktir gidiyor. Affedersiniz ben bu laikliğin manasını anlamıyorum, nedir bu laiklik?"

Mustafa Kemal Paşa dayanamıyor, oturduğu yerden elini kürsüye vurarak yanıt veriyor:

"Adam olmaktır Hocam, adam olmak!"

Evet…

Laikliğin tanımı konusunda belki de en güzel yanıt bu. Adam olmak!

***

O günlerin meclisinde alaysamalı dille laikliğe karşı duranların torunu torbası bugün gene aynı şekilde laikliğe karşı yüksek sesle akıllarından geçenleri dillendiriyorlar / laikliğin kaldırılmasını istiyorlar… Gerçi, laiklik de kalmadı gitti zaten.

Türkiye’nin sorunu, bugün ikinci bir Mustafa Kemal’e sahip olamamasında…

Kararlı, devrimci, radikal kararlara imza atabilen birinin olmamasında…

Laiklik karşıtlarının cüretkârlıkları da zaten burada… Mustafa Kemal’siz bir Türkiye’de yaşıyor olmalarında…

"Laiklik, Adam olmaktır Hocam, adam olmak!" diyen Mustafa Kemal’e yıllardır sürdürdükleri öfke bundan! Marksistlere, Atatürk’e kızdıkları kadar kızmıyorlar.

***

Günümüz dünyasına baktığımızda gördüğümüz manzara şu:

Şeriatın hükmünü sürdürdüğü topraklarda kan gövdeyi götürüyor. İslam ülkelerindeki kargaşa ise hiç bitecek gibi görülmüyor... Üye sayısı 57 olan İslam İşbirliği Örgütü’nün haline bakıldığında tablo şöyle… Arap Birliği Örgütü ile İslam İşbirliği Örgütü’ne üye ülkelerin hemen hemen hepsinde 'ümmetin evlatları' bazen kavga döğüşte bazen de birbirlerini boğazlamakta… Bazıları da kanlı bıçaklı… Suriye, Irak, Libya, Afganistan, Yemen, Somali gibi…

Hüsnü Mahalli’nin söyledikleri ne yalan ne yanlış…

Türk mallarını boykot eden Suudiler… Nerde kaldı İslam kardeşliği?

Dikkat edin, bu coğrafyaların yöneticilerinin çocukları ve yakınları üniversite eğitimi için ne Medine’yi ne de Cakarta’yı seçiyor. Hepsi, dinsizlik ve imansızlıkla suçladıkları laik/ çağdaş demokrasilerin coğrafyalarında kendilerine istikbal arıyorlar. Ne Kabil ne Bağdat ne de Malezya’da yaşamak istiyorlar. Her birinin kapağı attığı şehirler Londra, Paris, Californiya, Newyork…

Laiklik karşıtlarının Number One’ı bile yıllardır Pensilvanya’da… Neden Kuala Kumpur değil de Pensilvanya? Neden dinini Mekke’de yaşamaz Mr. Pensilvanya? Neden Hıristiyan dünyanın jandarması sahiplenir sulugözlü madrabazı?

ABD’nin siyasal dincilere olan aşkı bitmiyor hiç…

9 Nisan 2021 tarihli bir haber… "ABD, Karadeniz’e savaş gemisi çıkarmak için Türkiye’ye bildirimde bulundu."

Bu cüretkârlığın altında yatanı iyi tahlil etmek gerek…

Dış politikası her ülkeyle kavgalı, iç politikası her sese karşı tavırlı, ihale düzeni birkaç yandaşa odaklı, mahkeme kararları Tek Adam’ın telefonuna bağlı, gazeteciyle / muhalif siyasetçiyle çatışmalı, mafyayla içli dışlı bir iktidarın coğrafyasında yaşayan egemenlerin çocuklarının okudukları okullara bir bakın lütfen…

Böyle konuşunca aklıma George Orwell geliyor. "Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa gerçeği söyleyenlerden de o kadar nefret eder."

Şeriat isteyenlerin Yaşar Nuri Öztürk ve İlhan Arsel’e kızgınlıkları bundandı.

Gerçekleri söylemeyegör…

Komediye bakın ki siz bir ilahiyatçı profesör bile tehditlere dayanamayıp soluğu Almanya’da aldı. Bence o hocaya kulak vermekte yarar var. Siyasal İslamcıların içyüzünü öğrenmek için…

Hoşgörüden sözedenlerin ülkesinde namazında niyazında bir milletvekili sabah namazı sırasında paldür küldür Meclis’ten alınıp götürülmedi mi? HDP Milletvekili olan Ömer Faruk Gergerlioğlu sonraki günlerde ise evinden polis tarafından ayakkabısının ancak bir tekini giyebildikten sonra gözaltına alınmadı mı? İkinci tekini ise oğlu götürmek zorunda kalmadı mı?

Muhafazakâr Meral Akşener, "Karpuz gibi ikiye bölündük" diyebiliyorsa laiklik karşıtlarının ne istediklerini iyi bilmekte sayısız yarar var.

Laiklik karşıtlığı huzursuzluk isteyenlerin işi. Afganistan bunun en açık örneği.

İsviçre, İsveç, Norveç, İrlanda, Finlandiya, İzlanda, Avustralya, Kanada, Danimarka, İspanya, İtalya, Yunanistan, Almanya, Fransa, Portekiz, Yeni Zellanda, Küba, Rusya, Bulgaristan, Makedonya, Arnavutluk ve adlarını sayamayacağımız çok sayıda gelişmiş ve huzurlu ülke bugün laiklik sayesinde farklı milliyetlere ve dinlere bağlı yurttaşlarıyla iç içe yaşıyor. Dinler baskı altında değil ve yurttaşlar özgürce inançlarını sürdürebilmekteler…

Laiklik harç gibi…

Birleştiren, güçlendiren…

Vicdanların kelepçelenmediği, inançların özgürce yaşandığı ülkeler yukarıdaki ülkeler..

Laik ülkeler… Demokratik yönetimler…

Ne Tek Adamları var ne kralı ne de sultanları… Demokrasinin toprakları…

Somali için, Afganistan için söyleyebiliyor muyuz bunu?

Bu toprakların insanının Atatürk’e olan aşkı ve bağlılığı bundan!

***

Deseler ki bana, "Anneni mi yoksa babanı mı çok seviyorsun?"

Hiç düşünmeden 'annemi' derim. Bu yanıtım nedeniyle babamın üzüleceğini bilsem de 'annem' derim. Bir televizyon kanalında (SKY TV) söyledim de…

Başka bir soru…

Demiş olsalar, "Laiklik mi annen mi?"

Bin kere, milyon kere LAİKLİK!

Bugün 10 Nisan…

Laiklik Bayramı kutlu olsun!

Laiklik mi kaldı be adam diyenlere elbette itiraz edeceğim yok.

Ne yapayım, laikliğin bendeki yeri annem kadar önemli. Yok edildiğini düşünmek bile istemiyorum. İçimde hâlâ dipdiri… Anne sevgisi gibi… Evlat sevgisi gibi… Vatan sevgisi gibi…

İçimizdeki laikliği kim yok edebilir ki…

Yorumlar (3)

Aziz 3 Yıl Önce

Yureginize kaleminize saglik selamlar

Ekrem yılmaz 3 Yıl Önce

Harika bir yazı insanı sürüklüyor adeta laiklik bizim olmaz larımızdan dır vaz geçemeyiz bütün insanlar kardeştir inancı dini dili ırkı rengi neolursa olsun kardeşiz

Suat kaçak 3 Yıl Önce

Tesekkurler eline kalemine sağlık

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.