Ajans Bakırçay
2022-01-18 11:15:11

2022 Küresel Riskler Raporu; Bir Kıyamet Alameti (2)

Utku Beycan

18 Ocak 2022, 11:15

Küresel riskler raporundaki 1000 uzman ve liderle yapılmış anketlerin sonuçlarıyla devam edelim. Anketin sonuçlarına göre, uzman ve liderlerin %80’i, önümüzdeki son 3 yılın genel görüntüsü için olumsuz fikirlere sahip. Günümüz genel görünümü için bu oran %84’e çıkıyor. Aşı, ve sağlığa ulaşım eşitsizlikleriyle ilgili verilerle bir kez daha karşılaşıyoruz; "Bu yazının yazıldığı sıralarda, 50 ülkenin nüfusunun %70'inden fazlasını aşılanmıştı. Bunlardan bazıları şimdi destekleyici aşılar almaya başlarken, dünya nüfusunun %20'sine ev sahipliği yapan en yoksul 52 ülkedeki aşılama oranı hala sadece %6.8."

Ardından Dünya ekonomisiyle ilgili veriler ele alınıyor; "Emtia fiyatları 2020'nin sonundan bu yana yaklaşık %30 arttı. Avrupa ve Rusya arasında artan gerilimler, Çin'in enerji sıkıntısı, devam eden tedarik zinciri kesintileri ve fosil yakıt rezervlerine yatırım yapılmamasından kaynaklanan geçiş zorlukları nedeniyle istikrarsızlık sürebilir. Enflasyon, birçok ülkede hızlandı. … Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ekonomilerde, daha yüksek fiyatlar ve borçlar, düşük gelirli haneleri özellikle zorlarken, hala iflastan kaçınmaya çalışan küçük ve orta ölçekli işletmeler zayıflayan tüketimden zarar görecektir.

Ayrıca, pandemi nedeniyle devletlerin de borçları arttı. 2020'de tüm Dünya’da devletlerin borçları %13 arttı."

Bir yerde konu devletlerin arasındaki sorunlar, artan emtia fiyatları ve enflasyonlardan çıkıp, artan sınıfsal farklara geliyor; "Dünya Bankası tarafından yapılan araştırmalara göre, Dünya nüfusunun en zengin %20'si, 2021'de kayıplarının yarısını geri kazanırken, en yoksul %20'si ise gelirlerinin %5'ini daha kaybetti."

Raporda Dünya’nın geleceğine dair en ciddi sorun olarak görülen iklim krizi sürekli karşımıza çıkmakta. Raporda aktarılanlara göre Glasgow’da yapılan 2021 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı sırasında devletler tarafından önemli taahhütler verildi, ancak bu yeni taahhütlerle bile 1.5 derece hedefinin aşılması engellenemeyecek.

1.5 derece hedefi şu; 2016’da küresel sıcaklık artışının sanayi devri öncesine oranla 1,5 derece ile sınırlandırılması hedeflenmişti. Ancak rapora göre 1.5 derece hedefine uyulması şöyle dursun, mevcut gidişin 2050’ye kadar Dünya’yı 2,4°C'lik bir ısınmaya yönlendirmesi bekleniyor. Farklı bilimciler farklı yorumlarda bulunsalar da bu yorumların en iyimser olanına göre bile, küresel ısınma artışı en az 1.8 derecede sabitlenebilir.

Bunun pek çok sebebi var. Sermaye sınıfının, günümüzdeki ekolojik sorunların artmasına yaptığı katkıya fazla değinmiyor rapor. Biz daha önce bu konu özelinde birkaç yazmıştık, yazmaya da devam edeceğiz. Amazon'daki ormansızlaşmanın 2021'de 15 yılın en yüksek seviyesine ulaştığını aktarıyor rapor. Milyarderlerin ekolojik sorunlardaki suçunu detaylandırmasa da, kapitalist Dünya ülkelerinin bu konudaki kayıtsızlığına değiniyor. Zira anketlere göre, uzmanların %77’sinin "iklim değişikliğini azaltmak için uluslararası çabaların hala başlamadığını" söylediği aktarılıyor raporda. Geri kalanı da bu konuda çok az mesafe kat edildiğine inanmakta. Buna rağmen hala, gelişmiş Batı kapitalist ülkelerinin, ekolojik sorunların çözümüne ayrılan finansmanı sağlamak için isteksiz olduğundan, ve ayrılan paraların azlığından da bahsediyor rapor.

Bundan sonra siber tehlikeler ve uzay rekabeti konusundaki eşitsizlik, ve bu rekabetin yarattığı tehlikeyi ele alıyor rapor. İnsan yaşamında iklim, gıda, ekonomi, mülteci krizi kadar öncelikli bir konu olmadığından buraları atladık.

Son konu; mülteci krizi. Rapora göre yalnızca iklim sorunlarıyla ülkesini terk eden mültecilerin sayısı, 2050’de 200 milyon olacak. 2021’de tahmini ölen veya kaybolan göçmen sayısı da 4800.

Gelelim son yıllardaki göçmen artışının boyutlarına; ‘’2010 ve 2020 yılları arasında, uluslararası göçmen sayısı istikrarlı bir şekilde, 221 milyondan 281 milyona yükseldi. Ekonomik zorluklar, iklim değişikliği, çatışma ve siyasi istikrarsızlık milyonlarca insanı daha evlerini terk etmeye zorluyor. Bu eğilimler, uzman anketlerine göre "gönülsüz göçün" neden en önemli uzun vadeli endişelerden biri olduğunu göstermektedir.

Uzmanların yaklaşık %60'ına göre göçlerin ve mültecilerin yaşadıkları zorlukların azaltılması adına verilen çaba yetersiz kalıyor. Bu %60’a göre bu tarz çabalar ya henüz başlamadı, ya da çok geç başladı ve erken gelişim aşamasındalar.

2020'de çoğunlukla Orta Doğu veya Asya’da bulunan ülkelerde (Afganistan, Myanmar, Güney Sudan, Suriye ve Venezuela'daki) uzun süredir devam eden çatışmalar ve siyasi kargaşanın, 34 milyon insanı yerinden etmiş olduğu da önemli bir veri. Bunun temel nedeninin emperyalist kaynak savaşları ve insanlık dışı ambargolar olduğunun üzerine de fazla durulmuyor elbette.

Başka bir veriye göre "salgın, gelişmekte olan ülkelere sağlanan dış finansmanı şimdiden 700 milyar ABD doları kadar azalttı. Bu, Dünya’nın en yoksul 36 ekonomisinin toplam GSYİH'sına eşit." Ayrıca işverenlerin göçmen işçilerin hayatlarına ve istihdamına daha az önem vermesi de rapora göre küresel bir sorun gibi. "Küresel olarak işverenlerin %50'sinin koronanın da etkisiyle, genellikle göçmen işçilere dayanan sektörlerde görevleri otomatikleştirmeyi planladığı tespit edildi."

WEF’in Türkiye’deki toplam Suriyeli mülteci sayısı tahmini de 3.6 milyona ulaşmış vaziyette.

Sorulması gereken soruyu bir kez daha hatırlatmakta fayda var; Toplumların artık sosyalizm gibi daha farklı alternatiflere yönelmesi için Dünya’ya hakim sosyal-sınıfsal model olan kapitalizmin, daha ne kadar karanlık bir gelecek vadetmesi gerek?

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.