Ajans Bakırçay
2021-04-02 13:32:35

2021’in 1 NİSAN’ı

Recai Şeyhoğlu

recaiseyhoglu1952@gmail.com 02 Nisan 2021, 13:32

10 yıl kadar önce tanıştık onunla.

Bir konuyla ilgili olarak, o günlerin müdürü Sayın Abdülaziz Ediz istemişti görüşmemi. Hemen kaynaşıvermiştik. O gün bugün sürdürüyoruz dostluğumuzu…

2015’in Ağustos’unda da İzmir Valisi Mustafa Toprak ile Bergama’nın Demircidere’sinde annem adına 'Rasime Şeyhoğlu Anı Evi' açılışında beraber olmuş ve birlikte dönmüştük İzmir’e…

2016 yılından bu yana da İzmir’in İl Kültür Müdürlüğünü sürdürüyor.

2015’te 6 ay süreyle de Bakü Kültür ve Tanıtma Müşaviri olarak bulunmuştu.

Öncesinde Kars Turizm Müdürlüğü’nde şube müdürlüğü, ardından Balıkesir Turizm Müdürlüğü’nde müdür yardımcılığı yapmıştı. 2010’dan sonra da hemşerimiz olarak İzmir’de müdür yardımcılığını sürdürmekte…

Zaman buldukça ziyaret eder halini hatırını sorarım.

İzmir’in kültür ve turizmi onun döneminde bir ivme kazandı dersem mahçup olmam herhalde.

Tunç Soyer’le birlikte turizm ve kültür alanında gerçekleştirdikleri etkinlikler ve kazanımlar Muğla gibi bir turizm cennetini solladı yanılmıyorsam…

İzmir olarak şimdi İspanya ve Yunanistan ile yarışıyorlar.

Başkan ve müdürün bu konudaki enerjisi ve başarısı İzmirlilerin malumu…

İzmir’in ilçelerine kazandırılan ve daha da kazandırılacak olan kütüphanelerde onun ve ekibinin çabaları olduğunu bilenlerdenim.

Adı Murat Karaçanta…

İzmir adına Homeros, Zübeyde Hanım, Latife Hanım, Kubilay, Hasan Ali Yücel, Halit Ziya, Necati Cumalı, Yorgo Seferis, Salah Birsel, Attila İlhan, Tarık Dursun K., Muzaffer İzgü, Şadan Gökovalı, Ahmed Adnan Saygun, Rakım Elkutlu, Avni Anıl, Rüştü Şardağ, Sezen Aksu, Tanju Okan, Gönül Yazar, Haluk Bilginer, Ayhan Işık, Hüseyin Baradan, Süleyman Ferit Eczacıbaşı, Ekrem Akurgal, Metin Oktay, Hüseyin Yurttaş, Yücel İzmirli, Ahmet Günbaş, Efdal Sevinçli, Veysel Çolak, Gönül Çatalcalı, Handan Gökçek, Veysel Gültaş, Gürol Tonbul, Hidayet Karakuş, Oğuz Tümbaş, Tufan Atakişi, Tufan Erbarıştıran, Haluk Işık, Aydoğan Yavaşlı gibi daha adını sayamayacağımız değerlerimize sahip çıkmaya çalışan biri…

Şu sıra İzmir’e Edebiyat Müze Kütüphanesi kazandırma heyecanı içinde

***

Pandemi nedeniyle 57. Kütüphane Haftası her yerde olduğu gibi İzmir’de de sınırlı etkinliklerle geçmekteydi.

Hem haftayı kutlamak hem de Karşıyaka’da açacağımız 50. Kütüphaneyle ilgili bilgi vermek anlamında 1 Nisan’da ziyaretine gitmeyi planlamıştım.

13’ü Alaşehir’in köy okullarında olmak üzere toplam 23 kütüphane açmış olan emekli Albay Hasan Zeki Sungur’la yanına gittiğimizde İzmir 'Kışba'yı yaşıyor gibiydi.

(Kışba= Biraz kış biraz bahar)

Yollarda gördüğümüz çiçek açmış ağaçlar, kuşku içinde bakınıyorlardı çevrelerine…

Biz ise mutlu mu mutlu…

İzmir’e Edebiyat Müze Kütüphanesi kazandırılacağı bilgisi kimi mutlu etmez ki…

Bir başka mutluluğum gene kitap üzerineydi… Hasan Zeki Sungur’un sorusuydu daha doğrusu beni mutlu eden: "1984’ü okudun mu?"

Sokaklarda kedi parçalayanların/ köpeğe tecavüz edenlerin/ kuzuların kulaklarını kesen, zıvanadan çıkmış insanların haberlerini okuduğum günlerde 'Aslan Asker' Hasan Zeki Sungur bana George Orwell’i soruyordu.

Keşke herkes okusa bu kitabı…

Yağmurun üstümüzden geçtiği dakikalarda bir kitapçıya girdik. Çalışan bayana da sordu aynı soruyu..

İkinci bir mutluluk…

Bayan da okumuş, hatta çok da beğenmiş. O da bize sordu: "Bence Fahrenheit 451 de okunmalı…"

Hımm, dedim. Demek ki bu sıralar distopik romanlar okunmakta…

"Kitap okumuyoruz" diye üst perdeden konuşanlar boş konuşuyor olmalılar.

Kitaplar okunuyor ve çok da kitap basılıyor şu sıralar…

Pandemi nedeniyle de yayınevlerine giden öyle çok dosya varmış ki…

Türkiye yeni yeni yazarlara gebe…

Okuyan, anılarını yazan, gününe tanıklık dosyaları hazırlayanlar hiç de az değilmiş…

Kimden mi öğrendim? Bir kütüphaneci arkadaşımdan…

Anılar deyince…

Geçtiğimiz günlerde Hakkı Ülkü iki kitap gönderdi. En Uzun Gün ve Son Durak…

Kemal Anadol yazmış her ikisini de…

Koşuşturmalarıma karşın elimden düşmedi her ikisi de…

Zonguldak’ta gazetecilik ve avukatlık, 5 dönem milletvekilliği yapmış olan Kemal Anadol En Uzun Gün’de çağına tanıklık yapmış, Son Durak adlı belgesel romanında ise da içli bir aşkı ve Türkiye’nin sancılı yıllarını anlatmış. Kâh düşündüren kâh içimizi yakan ve kahreden bir romana imza atmış.

Çok güzel hazırlanmış iki kitap…

Yakında herhalde Hasan Zeki Sungur yorumuyla Ajansbakırçay sayfalarında yer alacak…

***

Şaka maka koca kış geride kaldı. Bahar bile yarılandı ama kışın etkisinden kurtulamadık gibi…

Bir de kitapların etkilerinden kurtulamadığımız günler/ yıllar yaşasak da hep kitap konuşsak…

Pandemi kabak tadı verdi zira…

Maskeli dolaşmaktan, yüzümü saklar gibi gezip tozuyor olmaktan sıkıldım artık.

Kayıp olan 1,5 milyon Pfizer aşısından yararlananlardan biri olsam çıkarıp atacağım maskeyi ama ben o aşıların uygulandığı söylenen mutlu azınlıktan değilim ki…

Nerelere verildiği ve kimlere yapıldığı belli olmayan 1,5 milyon doz Pfizer aşısının tümleç, aşıyı yürütenlerin özne olduğu distopik bir roman kurgusu aklımdan çıkmıyor hiç…

Hasan Zeki Albayım da zaten, "Distopik roman ne zaman?" der gibi…

Düşünüyorum da Türkiye’nin eksiği, Ray Bradbury ve George Orwell…

Oysa coğrafyamız bunun için bulunmaz zenginlikte.

Hele, şu Edebiyat Müze Kütüphanesi bir açılsın…

Hele, şu güzelliği bir yaşayalım…

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.