Ajans Bakırçay
2021-11-16 18:21:46

Sorular... Sadece Sorular...

Feyza Hepçilingirler

16 Kasım 2021, 18:21

Dünyada tek gün, Dünya Emekçi Kadınlar gününde konuşulur, sonraki günlerde konuşulmaz mı kadın konusu? Son yıllarda olduğu gibi, bir cinayetin nesnesi olmadıkça varlığı unutulur mu? Sıradan bir günde, durup dururken, her şeyi göze alıp sakıncalı birkaç soru sormanın zamanı hiç gelmeyecek mi?

Nikâh kaydı, kadının bir erkeğe zimmetlenmesi midir? Bir çeşit tapu kaydı yerine mi geçer? O kayıt düşüldükten sonra kadının her türlü hareketinden artık onu zimmetine geçiren erkek mi sorumludur? Kutsal aile yapısının ayakta kalması neden en çok kadının itaat etmesine bağlıdır? Yemek, çocuk bakıcılığı, temizlik vb. işlerin yanı sıra kocanın memnun edilmesini “kadınlık görevi” sayıp yasaya koyan kimdir? Bu görevlerin yapılmamasını ilk kim boşanma nedeni saymıştır? Bir kadının vücudunu hangi erkeğin kullanacağı devletin özel iznine mi bağlıdır? Kadın vücudu, bu vücudu kullanmaya izinli bir erkeğin özel mülkü müdür? Bir kadının kendi bedeni üzerinde tasarruf hakkı yok mudur?

Kadınları kocalarının namusunu korumakla kim görevlendirmektedir? Böyle bir görev neden karşı taraf için de öngörülmemektedir? Bu namus nasıl bir şeydir ki sadece kadın tarafından kirletilmektedir? Erkeklerin namusu leke tutmayan bir çeşit naylondan mıdır? Evinin dışında bin türlü düzenin içinde olan, hileyle, yalanla, çalarak, madrabazlıkla işlerini yürüten herhangi bir zat-ı muhteremin bile nasıl bir namusu vardır ki bütün yapıp ettiklerinden zerre kadar lekelenmemekte ama karısının sözgelimi eski mahalle arkadaşına bir selam vermesi ile tuzla buz olmaktadır?

Kadının nerede, nasıl davranacağına, kiminle görüşüp kiminle görüşmeyeceğine kocası, sevgilisi, erkek arkadaşı; onlardan önce, ta çocukluğundan başlayarak babası, ağabeyi, onlar yoksa amcası, dayısı, ille de bir erkek mi karar vermelidir? Başka hangi canlıda bir cinsiyetin öteki üzerinde böyle bir “tasarrufu” söz konusudur? Bir erkek aslanın dişisini böyle baskı altında tuttuğu, bir erkek köpeğin dişisini uluorta havlamaması için uyardığı, bir arının başka bir arıya kovandan çıkma yasağı koyduğu görülmüş müdür? İnsan cinsiyetlerinden birinin, öteki hakkında kararlar vermesi, hükümler yürütmesi nasıl olup da olağan karşılanmaktadır? İnsan ırkının bir türünün, öteki üzerinde bir itaat zinciri oluşturması kadın doğasının gerektirdiği bir zorunluluk mudur? Kadın türü, kendi kararlarını vermekten aciz, kendi beyniyle düşünmekten uzak, kendi duygularına hükmetmeyi beceremeyecek kadar iradesiz midir?

Kıskançlık yalnızca insan ırkına, onun da daha çok erkek olan türüne mi özgüdür? Kıskançlık neden sevginin, aşkın göstergesi ve kanıtı sayılmaktadır? Özen, şefkat, dikkat, aşkın ölçütü sayılmaya kıskançlıktan daha uygun değil midir? Kadınların ne giyeceği, nasıl giyineceği, nerede, nasıl hareket edeceği devletin yönetim biçimini tayin edecek önemde midir? Kadının saçının örtülü ya da açık olmasının ülke rejimini belirleyen bir unsur haline gelmesi normal midir? Bütün kadınların saçları kapatıldığında ülkede topyekûn bir iman birliği mi sağlanmaktadır?

Kadınların inlerinden ne zaman çıkacakları, hangi zaman dilimlerinde, nerelerde bulunabilecekleri, erkeklerin cinsel isteklerini kabartmadan, onları işlerinden alıkoymadan, dikkatlerinin dağılmasına yol açmadan, hatta mümkünse gözlerine bile çarpmadan nerelerden geçecekleri görünmez kurallara mı bağlıdır? Hamile bir kadın sokağa çıkarken herhangi bir erkeğin aklına olayın gerçekleşme anını getirme olasılığı bulunduğunu dikkate almak zorunda mıdır? Erkeği bu anımsamanın yapacağı çağrışımlardan uzak tutmak için kadını muzır cinsiyet sayıp “bayan” sözcüğünün içine kıstırıp poşetlemeyi kim akıl etmiştir?

Kimi erkekler, karşı cinsin hangi durumlarda, nerede, ne miktarda güleceği, nerede yalnızca gülümsemesinin uygun düşeceği, hele herhangi bir yerde kahkaha atmasının asla yakışık almayacağı hakkında hüküm vermekte kendilerini nasıl olup da yetkili görmektedirler? Bu hakkı nereden almakta ve nasıl olup da hiç sorgulamamaktadırlar?

Bu yazı çok kişiyi mi kızdırır? Kızacakların çoğu erkekler midir? Kızdıkları kadar, kendilerini gözden geçirmeleri, bu konuları yeni baştan düşünmeleri söz konusu olacak mıdır? Olacak mıdır?

------------------------------------------

Türkçe notu: İngilizcede “İyi hissediyorum” (I feel good) denir; Türkçede denmez. Çünkü hissetmek, geçişli bir eylemdir, nesne gerektirir. Nesne konmazsa cümle eksik kalır.

“Nasıl hissediyorsun?” değil, “Kendini nasıl hissediyorsun?”

“İyi hissetmiyorum,” değil, “Kendimi iyi hissetmiyorum.”

“Yalnız hissediyorlardı,” değil, “Kendilerini yalnız hissediyorlardı.”

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.