Ajans Bakırçay
2023-03-31 10:19:36

SEÇİM!

İsmail Hakkı Ortaköy

31 Mart 2023, 10:19

DAHA KARANLIK MI, AYDINLIĞA KAPI ARALAMAK MI?

Evet! Türkiye tarihinin en önemli seçimine gidiyor. Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçim kararının resmi gazetede yayınlanmasıyla birlikte hızlı, ilginç ve şaşırtıcı gelişmeler yaşanmakta. “Burjuva siyasetinde “olmaz olmaz diye bir şey yoktur” ifadesinin bir kez daha doğrulandığına şahit olmaktayız. Öyle ki bir araya gelmez denilenler bir araya gelebilmekte, “ak” dediğine 24 saat içinde “kara” diyerek birbirine zıt kararlar alınabilmekte, “başkasının gözündeki çöpü gören”ler, bunun demagojisini yapanlar “kendi gözündeki merteği görmeyen”ler algı operasyonlarıyla toplumu yanıltmaya çalışmaktadırlar.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde toplum iki kampa ayrılmış durumda. Bir tarafta siyasi iktidarın kendi çeperinde oluşturduğu, diğer tarafta “tek adam rejimi”ne son vermeyi hedefleyen kamp. Toplumsal muhalefet Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını bir bütün olarak desteklemektedir. Bu durum bir olumluluktur.

“CUMHUR İTTİFAKI” ‘TEK ADAM REJİMİ’ SAVUNUCULARI

“Cumhur İttifakı” karşısındaki “Millet İttifakı”nı dağıtmak için her türlü tezgahı çevirmesi, baskı uygulaması, para militer güçleri devreye sokmasına karşın başarılı olamadı ve Kılıçdaroğlu’nun adaylığını engelleyemedi. Sonuçta, İslami faşist/gerici/ırkçı olan ittifakını genişletmeye yöneldi. Hüda Par ve Yeniden Refah Partisi ile görüşmeler başlattı. İkisi de “Cumhur İttifakı”na dahil oldu/edildi.

Hüda Par, Hizbullah örgütünün yasal kılıfa bürünmüş yasal partisi olduğu ağırlıklı düşüncedir. Hizbullah doksanlı yıllarda mezar evleri, domuz bağı ile ölüme terk etmeler, işkenceler ve ölüm fetvaları (İslami yazar Konca Kuriş ve Emniyet Müdürü Gaffar Okkan Zehra vakfı bşk. İzzettin Yıldırım, gazeteci Halit Güngen) infazlarıyla hatırlanmaktadır. Ayrıca mini etek, başı açık kadınlara kezzap atmaları unutulmamıştır.

Bu gün Hüda Par yöneticileri yasal bir parti olduklarını söylemekte Hizbullah ile ilişkisinin olmadığını söyleyememektedirler. Parti başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu “ Türkiye Cumhuriyeti’ne göre Hizbullah terör örgütü olabilir, bana göre bir terör örgütü değil.” demektedir. Bilinmektedir ki aynı kişi Hizbullah örgütü sanıklarının avukatıdır. 

“Cumhur ittifakının iki temel bileşeninden MHP Başkanı Devlet Bahçeli’nin DSP/ANAP/MHP koalisyonu döneminde Hizbullah’a ilişkin olumsuz katı tutumu bilinirken bugün Hüda Par ortaklığını içselleştiren demeçler verebilmektedir.

İttifakın ana gövdesi AKP Başkanı 23 Ocak 2011 de Hizbullah ile ilişkilendirilmelerine yönelik sorulan soruya “Ak Parti’yi Hizbullah’la herhangi bir terör örgütüyle ilişkilendirmek gayreti densizliktir, namertliktir.” demiştir. Şimdi ise iktidarını koruyabilmek için ittifaka dahil etmiştir. Ayrıca Hizbullah örgütü tutuklularından yönetici konumunda olan 34 kişi 2011 yılında, geriye kalanların büyük bir kısmı 2018 de tahliye edilmiştir. Yöneticiler tahliye olur olmaz “sırra kadem” basmışlardır.

İttifaka dahil olan/edilen Yeniden Refah Parti (YRP)si Başkanı F.Erbakan, partinin %60 nın “Cumhur İttifakına ‘hayır’ dediğini açıklaması ve adaylık için imza toplamaya başlanmasının üzerinden 24 saat geçmeden “taleplerimiz kabul edildi” açıklamasıyla birlikte ittifaka dahil olmuştur. AKP ile YRP arasında her ne kadar 30 maddelik taleplerden söz edilse de esas sorun 6284 (Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi) yasanın kaldırılması istemidir. “İstanbul Sözleşmesi”nin tek imza ile feshedilmesinden sonra “yetmez! inançlarımıza, geleneklerimize uymayan diğer kanunlarda kaldırılmalıdır.” diyen kesimler 6284 sayılı yasayı hedef seçmişlerdir. Bu talep AKP içinde de yoğun tartışmalara neden olmuştur. AKP Grup Bşk. Vekili Özlem Zengin “6284 kırmızı çizgimizdir”, Aile ve Sosyal Hizmet Bakanı Derya Yanık “tartışmaya açılması bile kabul edilemez” diyerek yüksek sesle itirazlarını ifade etmeleri ve kadın örgütlerinin tüm dirençlerine karşın Akp Yeniden Refah ittifakı sağlanmıştır.

Önemli noktalardan birisi ise AKP önderliği “partili cumhurbaşkanlığı rejimi”ni savunurken sürekli koalisyonları kötülemesidir. “Millet İttifakı”nı 6+1 koalisyon olarak değerlendirmesine karşın kendi yaptıklarının ve bileşenlerinin daha fazla olduğu bir ittifak olduğunu unutturmaya çalışmalarıdır. Oysa “Cumhur İttifakı”; Akp, Mhp, BBP, Hüda Par, YRP, 10’u aşkın tarikatlardan oluşmaktadır. Bu ittifakın, bağnaz, gerici, ırkçı partileri/tarikatlarıyla Cumhuriyet tarihimizin en karanlık faşist cephesi olduğunu söylemek abartı sayılmamalıdır.

AYDINLIĞA KAPI ARALAMAK İSTEYENLER…

“Cumhur ittifaki” karşısında yer alan toplumsal muhalefet ise üç ittifak ve ittifaklara dahil olmayanlar konumundadır. Tümünün ortak paydası “tek adam rejimi”ne son vermek ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı ve kazanmasıdır.

“Millet İttifakı” ‘güçlendirilmiş parlamenter sistem’, Emek ve Özgürlük İttifakı ‘Radikal Demokrasi’ ve Sosyalist Güç Birliği ‘Sol/sosyalist değerlerle Türkiye’yi Yeniden Kurma’ programlarıyla aydınlığa kapı aralamak istemekteler.

Süreç; cumhurbaşkanını belirleme aşamasında yaşanan bazı olumsuzluk ve gelgitler dışında iyi götürülmesine karşın gelinen aşamada geleceği olumsuz etkileyecek tartışma/gelişmelere şahit olunmaktadır. Sanki cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin kazanılması kesinmiş gibi gereksiz tartışmalara girilmektedir.

Bilinmektedir ki seçim iki ayaklıdır: Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği. Aydınlığa kapı aralamak ancak ve ancak “cumhur ittifakının kaybetmesi ve iki seçimin kazanılmasıyla mümkündür. Parlamentoda çoğunluk sağlanmadığı sürece hesap sorulması ve değişiklik/değişimin yaşanması çok zor olacak veya olmayacaktır. Ki, “cumhur ittifakı” bu durumu bilen bir yerden strateji oluşturmakta; ilk turda parlamento çoğunluğunu kazanmayı ve cumhurbaşkanlığını ikinci tura taşımayı hedeflemektedir.

Bu durumun toplumsal muhalefetin tüm kesimlerince bilinmesine karşın sadece cumhurbaşkanlığı seçimleri konuşulmakta, milletvekili çoğunluğu kesinmiş gibi tüm ittifaklarda partiler tek liste ile seçime girmenin avantajına rağmen kendi isim ve simgeleriyle seçime girmeyi tartışmakta/karara dönüştürmekteler.

Parlamento çoğunluğu bu yöntem nedeniyle kaybedilirse tarihsel –hangi özgül nedenle olursa olsun- sorumluluğun ağır olacağı unutulmamalıdır. Zaman geçmiş değildir. Her ittifak bloğunu oluşturan partiler tek liste ile girmeyi tekrar değerlendirmelidir.

Ayrıca kendisini muhalefet kesiminde görüp hiçbir ittifaka dahil olmadığını belirterek cumhurbaşkanlığa aday olanları, bilinçli/bilinçsiz “cumhur ittifakı” stratejisine hizmet edenleri ve özellikle seçimi parti içi hesaplaşma/çekişme gibi gören ve “öç alma” duygusuyla hareket ederek seçimin ikinci tura kalmasına neden olanları tarihin not edeceği bilinmelidir.

EN KRİTİK SEÇİM!

Türkiye tarihinin en kritik seçimine gidiyoruz. 22 yıldır ülkeyi yönetenlerin ülkeyi İslami faşist “tek adam rejimi”yle getirdikleri yer karanlık bir noktadır.

Ekonomi krizde, üretim yok denecek kadar az, yoksullaşma, işsizlik tavan yapmış ve toplumun yarıdan fazlası açlık sınırında yaşamaya çalışmakta. Doğa tahrip edilmiş, yağmalanmış, betona gömülmüş ve çarpık kentleşme on binlerce insanımızın yaşamdan koparılmasına neden olmuştur.

Gençler geleceklerinden umutsuz… Hayal dahi kuramayacak durumda. Tek hayalleri ülkeden ayrılmak. Kadınlar daha fazla baskı altında. Siyasi pazarlıkların nesnesi yapılmakta. Kazanılmış hakları bir bir ortadan kaldırılmakte. Kadınlar her alanda çifte sömürüye uğramakta ve oturuşuna, gülüşüne, gezmesine, giyinmesine ve bedenine müdahale edilmekte. Katledilmekteler. Kadının erkek ile eşit olamayacağı en yetkili kişilerce ifade edilerek, erkeğin kölesi olması ve eve hapsedilerek sadece çocuk doğurması istenmektedir.

Sosyal/kültürel alanda baskılar had safhada. Bu alanda da her şeyin İslami kurallara göre yapılması istenmekte. Engelleyemediklerini yasaklamakta. İktidarın olumlamadığı her kültürel üretim/etkinliğe cezalar yağdırılarak “hizaya sokulmak”a çalışılmaktadır.

Güzel ülkemiz bu noktaya adım adım getirildi. “Partili cumhurbaşkanlığı” yani “tek adam rejimi”; yapmak istediklerini daha kolay yapabilmek ve “parti devleti” oluşturmak için getirildi. Kötülük ve karanlık mevcut rejimin eseridir. Bu seçim bu nedenlerle kritik ve önemli. Ülkemizin ve bu topraklar üzerindeki tüm canlıları doğrudan bağlayacak ve geleceklerini belirleyecektir.

Tüm bu nedenlerle seçime giderken seçimin bir “referamdum” yani “tek adam rejimi”ne “evet” mi, hayır” mı? nitelemesi doğru olmasına karşın gelinen aşamada yeterli değildir. Çünkü; siyasi iktidarın oluşturduğu blok cumhuriyet tarihinin en gerici/bağnaz/ırkçı kısaca İslami faşist rejimidir.

Bu bağlamda seçim artık bir “referamdum” değil!

DAHA KARANLIK MI, AYDINLIĞA KAPI ARALAMAK MI? tercihine kilitlenmiştir. İnanıyorum ki; bu ülkenin demokratik, kültürel ve mücadele birikimi “daha karanlık”a geçit vermeyecektir.

Yorumlar (2)

Muhammet Çekiç 1 Yıl Önce

Geri dönüşü çok daha zor olacak "bedeni kapitalist, kafası deve olan ortaçağ karanlığına sabitlenip mi kalacağız, aklın ve bilimin aydınlığına kapı mı aralayacağız? İsmail HAKKI'nın da altını çizdiği gibi, bu seçimin özeti bu. Karanlığın bir daha seçenek olamayacak şekilde, hem cumhurbaşkanlığı hem parlamento seçiminde sandığa gömmek gibi tarihsel bir görevle karşı karşıyayız. Buna hizmet etmeyecek seçime her giriş biçimi karanlığa cansuyu olur. Sol ve sosyalist partiler bunu asla unutmamalı, kendi tabanlarının oylarını heder etmemelidir. İsmail Hakkı'yı içeriği anlamlı ve değerli olan bu yazı için kutluyorum.

Atilla Yağanlar 1 Yıl Önce

Çok güzel bir yazı olmuş eline sağlık teşekkürler

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.