Ajans Bakırçay
2023-07-23 09:10:59

Şarkılardaki Kadın

Feyza Hepçilingirler

23 Temmuz 2023, 09:10

Şarkılar zaten kadınlara yazılır, kadınları anlatır, diye mi düşünüyorsunuz? Yanılıyorsunuz. Bütün kadınları anlatmaz; tek kadını anlatır. Bütün şarkılarımızda anlatılan o tek kadın nasıl biridir? Bakalım birlikte:

Saçının tek teline hasret çektiren, bir buseyi sevdiğine çok gören bir kadındır. Hep özlenen, çok özlenen, kavuşulmayandır. Vuslat vadeder ama o vuslatı asla gerçekleştirmez. Hep ayrılık acısı yaşatır. Zulmeder, yalvartır, ağlatır, Mecnun’a döndürür; bekletir, gelmez, yaralı kuş gibi çırpındırır.

Divan geleneğinden süzülüp gelir. “Gül-nihal”dir, “nev-civan”dır, “Taze bitmiş gül fidanı”dır. Yani ki daima gençtir. “Zeytin gözlü” dendiğinde gözlerinin siyah zeytine mi, yeşil zeytine mi benzediği belli değildir ama “çeşm-i siyah” dendiğinde durum netleştirir; o siyah gözlüdür. Kaşları ya keman ya hilaldir. Saçları “sümbül”dür. “Simsiyah saçları okşanmak ister” diyen âşık o saçların ihtiyacını anında sezen kişidir. “Saçların ipek midir? / İpek mi, çiçek midir? / Yoksa omuzlarına, / Düşen kelebek midir?” diye sözü edilen de aynı saçlardır. Kendisi güldür; o kadar güldür ki âşıkları “şeyda bülbül” olmak zorundadır. Diken (hâr) olmak da üçüncü kişilere, rakiplere, ağyâra düşer. “Sor güle bülbül ne çeker hârın elinden / Bir dahi gül koklamayım yârin elinden” dedirtip pişman edendir.

“Hoş edalı nazik peri”dir. “Seni herkesten kıskanıyorum / Kalbimi yaktın, ah yanıyorum” dedirtendir, acımasızca kıskandırır. Ona yâr olmak, sevgili olmak zordur. Mutlu olmak isteyen âşığı, “Dil-şad olmak isterken perişan” eder. “Akşamın olduğu yerde bekle” der, gelmez. Oranın neresi olduğunu bulamamıştır belki ama biz o kadarını bilemeyiz. Bizim bildiğimiz hep beklettiğidir: “Pek revadır sevdiğim ettiklerin / Âşıkı günlerce beklettiklerin / Gelmeyip ağyâr ile gittiklerin” dedirtir. “Aldattın beni zalim / Hani gelecektin” dedirten de odur. Çünkü o “Gelirim,” dese bile gelmez. Uğruna ömür harcanan, uğruna ölünendir. “Bir ömrü senin uğruna rüya gibi verdim” dedirten de, “Ölsem de senin uğruna canım heder olmaz,” dedirten de hatta “Ahdettim, yemin ettim, uğruna öleceğim” diye yemin ettiren de odur.

“Bir nigâh et ne olur halime ey gonca dehen” diye bir bakışı için yalvarılır ama o bakışla yalnızca âşığına bakması istenir: “Ellere uzaktan bak, bana yakın gel,” dendiği gibi, “Yalnız benim ol, el yüzüne bakma sakın sen” denerek başkalarına bakması kısıtlanır.

Çok çektirir; bu sayede erkekler arasında dayanışma duygusunun gelişmesini sağlar. Bu sayede erkekler birbirilerine uyarıda bulunma şansına kavuşurlar:

“Sevildim sanma, coşup aldanma

 Kadına kanma, o bir yalandır

Sever aldatır, güler atlatır

Tanımaz hatır, o ne yamandır”

-

İleride ne olacağı en baştan sezildiği için kadına da dostça bir uyarı yapılması gereklidir:

“Sen gitgide bir afet-i devran olacaksın

Canlar yakacak ateş-i suzan olacaksın

Bilmem ne zaman derdime derman olacaksın

Çağın geçecek sonra peşiman olacaksın”

-

Bütün hikâye buraya kadardır. Gençlik çağı geçince büyü bozulur. Gerçi önceden sözler verilmiş, “Ağarsa saçların kâfi bana çeşm-i füsunkârın” denmiş; “Sanma ki güzelliğin o ipek saçlarına düşen aklarla biter / Böyle bir kara sevda kara toprakla biter,” diye yaşlandığında da sevileceği vaat edilmiştir ama gerçekten yaşlanınca durum değişir. Hele bir de yanından geçip onu tanımamışsa geçen sürenin kendisini de bir o kadar yaşlandırdığı akla bile getirilmeden “O muydu yanımdan geçen, o muydu beni fark etmeyen?” diye başlayacaktır yaşlı şairimiz, o kadın sayesinde şair olduğunu anımsasa “O muydu bir zamanlar beni bestekâr eyleyen? / Şair edip maniler söyleten?” dese bile minnet duymak aklına gelmeyecek; “Endamından eser kalmamış / Saçlar ağarmış, omuzlar çökmüş” diye gerçeği bütün çıplaklığıyla haykıracaktır. Aşağılamayı, “Saçların tarümar, gözlerinde nem / Ateşe benzerdin, küle dönmüşsün / Hayal mi, gerçek mi gördüğüm, bilmem / Elden ele gezen güle dönmüşsün” demeye kadar vardırdığı da olacaktır.

Gelgelelim zaman, yalnızca kadınlar üzerinde göstermez yıkıcı etkisini. Şarkı şairleri de yaşlanır. Hâlâ gözleri “nev-nihal”ler ile ”gül-i rânâ“larda olanlar da “Geçti ömrün nevbaharı” deme noktasına varır günün birinde. Şimdi sıra, “Sen baharında çiçeklen ben hazanımda solayım” ya da “Olmaz meleğim böyle bir aşk, bende vakit geç” demeye gelmiştir.

Dünya işte! Herkesin üzerine aynı acımasızlıkla serper eskiten tozlarını.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.