Ajans Bakırçay
2024-02-22 12:32:39

İlle de yeşil gözler

Feyza Hepçilingirler

22 Şubat 2024, 12:32

Doğuyor ömrüme bir yirmi sekiz yaş güneşi

Bir kuş okşar gibi sen saçlarımı okşarken

Koklarım ellerini gülleri koklar gibi ben

Avucundan alırım kış günü bir yaz güneşi

-

Ne güzeldir Cenap Şahabettin’in bu dizeleri... Ama ben üstünde durulacak bir şeyi illa ki bulurum. Bu dörtlükte de ikinci dizeye takıldım. Sevgili, şairin saçlarını bir kuşu okşar gibi mi okşamaktadır? Bir kuş o saçları zaten okşamaktadır, sevgilinin okşayışı da kuşun okşayışına mı benzemektedir? “Sen, bir kuşu okşar gibi saçlarımı okşuyorsun,” mu diyor? “Sen saçlarımı okşadığında bir kuş saçlarımı okşuyormuş gibi oluyor,” mu diyor. İki anlama gelmesi, biraz zihin bulandırsa da güzel bence. Bir keşif heyecanı yaşatıyor. Böyle iki anlama gelen bir dize daha var. O da şu şarkıda, yine ikinci dize:

-

Bunca cevrinle gönül ülkesi virane olur

Âşıkın can verecek sevdiği bir tane olur

-

“Âşık, sadece bir kişi için, sevdiği için, ölümü göze alabilir,” mi diyor? “Âşığı uğruna canını feda edebilecek yalnız bir kişi çıkar,” mı diyor? Kim canını vermeye hazır yani? Senin uğruna ölürüm mü, diyor; benim uğruma ölebilecek tek kişi sensin, mi? (Can vermek’in “hayat vermek, canlandırmak” anlamını hiç karıştırmıyorum) Ne oluyor, (yine) niye ölünüyor derseniz... Bildiğiniz gibi her fırsatta ölürüz biz. Neden ölmeye bu kadar meraklıyız, bilemiyorum ama bu şarkıda sözlerin devamı açıklıyor sanki neden ölündüğünü:

-

Çok mudur istediğim lütfediversen ne olur

O karanfil dudağından bana bir buse gülüm

-

Neymiş? Bir buse istiyormuş! Bir öpücük için ölünür mü, derseniz; Bence değmez ama yine de onların bileceği iş!

Böyle çeşitli yorumlara açık şarkılar var ama kimi şarkılarda sözler dümdüzdür. Ne diyorsa onu söyler. Örneğin şu şarkıda gayet net:

-

Hani yosun rengi gözlerin olacaktı senin

Hani düşlerime gelecektin

Yağmurlu bir nisan akşamında hani

Ansızın dönecektin.”

-

Olmamış demek. Sevgili söz vermiş: “Benim yosun renkli gözlerim olacak,” demiş ama sözünde durmamış. Renkli lens diye bir şey de henüz icat edilmemişse demek... Yeşil göz dediğiniz de “şaibeli”dir gerçi. Boşuna mı “Yeşil gözlerinden muhabbet kaptım,” demişti güfte şairi? Ne haindir o yeşil gözler! Mikrop saçar gibi muhabbet saçar. Yeşil gözlü olacağını vadeden sevgili, bir söz daha vermiş: “Ben senin düşlerine geleceğim,” de demiş. Sonra da gelmemiş. Tutamayacağı sözleri vermemeli insan. Gerçi ne

sevgililer var. Tam da o yeşil gözlerden muhabbet kapılan günlerde çok severek dinlediğimiz bir şarkı daha vardı. Hani “Mihrabım” denerek yüz vurulan bir sevgiliyi anlatıyordu. O zaman da merak etmiştim. Âşık, “Mihrabım,” diye diye nerelere vurmuş yüzünü acaba? O yüz ne hale gelmiştir kim bilir. Ama sevgili biraz aptalca mıydı ne? Sevgilim demeyi de öğrenememişti; kendisi için yüzünü paralayan âşığının adını da. Şarkıyı unuttunuz mu yoksa?

-

Mihrabım diyerek sana yüz vurdum,”

Gönlünün dalında bir yuva kurdum

Yıllardan beridir yalvardım durdum

Sevgilim demeyi öğretemedim

-

Gönlünde sevgime yer vermedin de

Yaban güllerini hep derledin de

Ellerin ismini ezberledin de

Bir benim adımı öğretemedim

-

Sonunda hicranı öğrettin bana

Ben sana sevmeyi öğretemedim

-

“Yüz vurmak” gibi bir de “baş koymak” var. “(Bir yola) baş koymak” diye kullanılıyor ve “bir şey uğruna ölümü göze almak” demek. Peki,

-

Başka söz söylemem aşktan yana ben

Yaralı bir kuşum battım kana ben

Ömrümce baş koydum güzelliğine

Azatsız köleyim bil ki sana ben,”

-

derken “Güzelliğine baş koymak” ne demek? Sözler güzel, bir tek o “baş koymak”! “Sen de bu kadar didikleme,” diyorsanız, ne diyeyim? Siz de haklısınız.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.