Dikili'de faaliyet gösteren Danimarka merkezli Queen Flowers'da işten çıkarılan işçilerin davası Dikili Adliyesi'nde görüldü. Birleşik Tarım Orman İşçileri Sendikası (BTO-SEN) Avukatı, işçilerin sendikalı oldukları için işten atıldığını, tazminatlarının ödemediğini ve işverenin suç işlediğini belirtti. Görülen iki ayrı davada mahkeme, istenen taleplerin toplanması için davayı 3 Aralık 2025 ve 3 Şubat 2026 tarihlerine erteledi.
Mahkeme sonrası Adliye önünde yapılan basın açıklamasında basın metnini BTO-SEN Genel Başkanı Mehmet Çak okudu.
"Önce tehdit ve mobbing ardından rüşvet girişimleri sonra işten çıkarmalar"
Mehmet Çak, Queen Flowers (Queen Tarım) işyerinde çalışan işçilerin sendikal haklarını ve insanca çalışma koşullarını savunmak için başlattıkları mücadeleyi kararlılıkla sürdürdüğünü belirterek "Aylar önce başlayan örgütlenme sürecimiz boyunca karşılaştığımız baskılar, tacizler, tehditler, haksız işten çıkarmalar ve yıldırma politikaları bizleri durduramadı; aksine daha da güçlendirdi. Queen Flowers'da yaklaşık 350 işçinin çalıştığı bu işyerinde, özellikle kadın emekçilerin ağırlıkta olduğu üretim sürecinde; anayasal haklarımızı kullanarak DİSK/BTO-SEN çatısı altında örgütlendik. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından Kasım 2024'te verilen resmi yetki tespiti de işçilerin iradesinin açık bir göstergesiydi. Ancak işveren, bu yasal gerçeği tanımayı reddederek örgütlü irademizi dağıtmaya yönelik sistematik bir baskı süreci başlattı" dedi.
Yönetimin, önce tehdit ve mobbing ardından rüşvet girişimleriyle işçileri bölmeye çalıştığını işçilerin kararlılığını gördüğünde ise doğrudan işten çıkarmalara başvurduğunu ifade eden Mehmet Çak, "Bu saldırılar, yalnızca bireysel bir cezalandırma değil işçilerin ortak iradesine yöneltilmiş açık ve alçak bir müdahaledir. Bu mücadele de sadece Queen Flowers işyerindeki işçilerin değil bu ülkede emeği sömürülen, sesi kısılmak istenen, sendikal hakkı engellenen tüm işçilerin ortak mücadelesidir" dedi.
"Örgütlü işçilerin hedef alınması, sendikayı etkisizleştirmeyi amaçlayan sistematik bir saldırıdır"
Çak, seçilmiş sendika temsilcileri başta olmak üzere çok sayıda kadın işçinin, hiçbir somut dayanak olmaksızın işten çıkarıldığını ve sendikal faaliyetlere katılan, haklarını savunan örgütlü işçilerin hedef alınmasının, sendikayı etkisizleştirmeyi amaçlayan sistematik bir saldırı olduğunu dile getirerek "İzmir 4. İş Mahkemesi'ne sunulan bilirkişi raporunda sendikamız BTO-SEN' in işyerinde çoğunluğu sağladığı açıkça tescillenmişken, bu raporun işveren tarafından öğrenilmesinden hemen sonra kadın işçilerin işten çıkarılması tesadüf değildir. Bu zamanlama, işverenin yalnızca sendikal hakkı tanımadığını değil yargı sürecine karşı da bir misilleme politikası izlediğini göstermektedir" ifadelerini kullandı.
Danimarka merkezli şirketin yönetiminin, OECD Çok Uluslu Şirketler Rehberi'nde yer alan yükümlülükleri de hiçe sayarak sendika temsilcilerine ayrımcılık yapılamayacağına dair uluslararası kuralların da görmezden geldiğini ifade eden Çak, "Kadın işçilere yönelen baskılar, aşağılamalar ve yıldırma girişimleri, işverenin en zayıf ve en teşhir edici yönü olmuştur. Bu şirket, kadın emeğinin görünmez kılınmasını, sesinin kısılmasını ve itaat ettirilmesini bekliyordu. Ama bu ülkede kadın işçilerin iradesinin ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha gördüler. Bugün Queen Flowers işçilerinin sesi, yalnızca serada değil; meydanlarda, direniş alanlarında ve sınıf kardeşlerinin yüreğinde yankılanıyor. Bu düzeni değiştirecek olan yegane güç, işçilerin onuru, dayanışması ve örgütlü mücadelesidir" dedi.
"Dayanışmamız yalnız bir temenni değil, sınıf olma bilincimizin gereğidir”
“Bugün; TPI işçilerinin, Smart Solar işçilerinin, Şık Makas işçilerinin, Temel Conta'da direnenlerin, Submed fabrikasında hakları için ayağa kalkanların, Swatch Group Türkiye'de sesini yükselten işçilerin ve Doğuş Otomotiv'in işini yapan Hödlmayr Lojistik'te sendika düşmanlığına karşı direnen işçi kardeşlerimizin mücadelesi bizim mücadelemizdir. Bu ülkenin işçi sınıfı, birbirinden kopuk değil; aynı yasaların, aynı baskı düzeninin, aynı sömürü ilişkilerinin hedefidir. Bu yüzden dayanışmamız yalnız bir temenni değil, sınıf olma bilincimizin gereğidir" ifadelerini kullanan Çak, sadece hak arayan işçileri değil iş cinayetlerinde hayatını kaybeden işçilerin de anılması gerektiğini dile getirerek sendikal örgütlenmenin önünün kesildiği işyerlerinde iş cinayetine giden kapı aralandığını söyledi.
"Bizim için tartışma konusu değil, pazarlık konusu değil, bu hakları alacağız" diyen Çak taleplerini dile getirdi ve mücadele çağrısında bulundu.
Haksız ve keyfi biçimde işten çıkarılan arkadaşlarımız geri dönecek.
Sendikal baskı, tehdit ve yıldırma politikaları son bulacak.
İşveren, işçilerin seçtiği sendikayı tanıyacak ve toplu sözleşme süreci işleyecek.
Kadın işçilere yönelik tüm ayrımcı ve baskıcı uygulamaların sorumluları hesap verecek.
İşyerinde güvenli, eşit ve insan onuruna yakışır çalışma koşulları sağlanacak.
(Evrensel)