Ajans Bakırçay
2021-06-19 10:47:16

Görkemli Hatıralar...

Hüseyin Çelik

19 Haziran 2021, 10:47

Arşiv, Fransızca kökenli bir sözcük.

Türk Dil Kurumu sözlüğündeki karşılığı "belgelik"...

Bizim genellikle tembellik alanlarımızdan biri. Ne yazık ki yaşadığımız zamanların hem kendimizle, hem de çevremizde olup bitenlerle ilgili önemli olaylarını ileri yaşlarımızda belleklerimizin izin verdiği ölçüde anımsıyoruz. Elbette anımsadıklarımızın eksiklikleri ile ilgili çekincelerle birlikte...

Bu yazımızda da belleğimizin izin verdiği ölçüde Dikili’den söz edeceğiz. Okuyucu bundan hoşlanmayabilir ve; ”Bana ne Dikili’den kardeşim” diyebilir. Bunun birinci nedeni yaşadığımız yer olması, ikinci ve asıl neden ise 12 Eylül Sonrasında Dikili’nin üstlendiği işlevdir.

Dikili'nin sosyal yaşamının dönüm noktalarından biridir "Kültür ve Sanat Festivalleri".

Aziz Nesin, Cevat Geray, Haluk Gerger gibi yazın ve siyaset bilimi ustalarının öncülüğünde kurulan "Ekin Bilar A.Ş.", Dikili şenliklerinin birincisine öncülük etti. Kimler yoktu ki? Anımsayabildiklerim Aziz Nesin, Prof. Cevat Geray, Doç. Haluk Gerger, ekranlardan taşıp gelen etkili ve güzel sesiyle Dikili'de karşımızda bulduğumuz Jülide Gülizar, ap ak saçları, aydınlık ve gülen yüzü ile "Bu gün mapustakiler için ne yaptınız?" diye soran Reha İsvan.

Ülke basınının ve Cumhuriyet Gazetesi’nin anıt ismi İlhan Selçuk, her yazısı ülke gündemini sarsan Uğur Mumcu…

Yine Cumhuriyet Gazetesinin çınarlarından Oktay Akbal, Ali Sirmen, Şükran Ketenci...

Çamlaraltı’nda kurulan platformdan o canım ses tonuyla şiirler okuyan Kerim Afşar, ”Arkadaş” filminden rol arkadaşı Melike Demirağ.

Olof Palme Anıtı'nın yapılmasından önceki alanda gençlerin halayları. Bir gitar eşliğinde "Seher yeli çık dağlara" diyen Deniz Türkali.

Panel ve Söyleşilerin yapıldığı sahil gazinolarını tıklım tıklım dolduran kalabalıklar. Etrafında gençlerin söyleşmek için toplandığı Mustafa Ekmekçi, Mahmut Tali Öngören. Şüphesiz adlarını sayamadığım nice demokrasi savaşçısı. Adlarını anamadığım için bana gücenmeyecekler, çünkü pek çokları aramızda yoklar, sonsuzluğa göçtüler.

Bölgemizde ve ülkemizde yarattığı heyecan ve coşku daha dün gibi gözlerimin önünde. Hiç unutmadığım ve belleğime kazınmış anılardan birisi, büyük usta Aziz Nesin'in bir panelde anlattıklarıydı. Konuşmanın konusu yanılmıyorsam uzak görüşlülük ve öngörü olmalıydı. Büyük usta çocukluğunun deniz kıyısında geçtiğini, arkadaşları ile sahilde çokça vakit geçirdiklerini anlatıyordu. Gözlerinin keskinliği ile övünen, çok uzakları net olarak gördüğünü iddia eden bir arkadaşa; "Hadi limana yaklaşan şu geminin adını oku bakalım" diye sorduklarını, arkadaşlarının doğrulup, elini siper ederek şöyle bir baktığını ve "hani ya, orda gemi mi var?" dediğini söylüyor, dinleyiciler kahkahalarını tutamıyordu.

Büyük ustanın anlattığı bu olayı -belki de öyküyü- hiç unutmadım.

Bırakın devasa bir geminin alnındaki kocaman yazıyı okumayı, geminin kendisini göremeyenler tarafından yönetildiğimiz bundan daha güzel nasıl anlatılabilir?

Dikili’nin adı, Kültür ve Sanat Şenlikleri ile ülkenin her yanında yankılandı, bir umut ışığı oldu.

Dikili Şenliklerinin vazgeçilmezlerinden Halk Müziğinin duayen ismi Arif Sağ, davudi sesiyle Rahmi Saltuk, Sabahat Akkiraz, ipek gibi sesiyle Hale Gür ve daha niceleri Dikili gecelerinde Anadolu ezgilerini, deyişleri seslendiriyorlardı. Zülfü Livaneli’yi anmamak kadir bilmezlik olmaz mı? Binlerce insan coşkulu katılımları ile şarkılara eşlik etmediler mi? Ya bütün görkemi ile ve pek çok dilde seslendirdikleri, halkların kardeşliğini ezgileri ile selamlayan “Kardeş Türküler”… Daha nicelerini anımsayamadığım için üzgünüm.

Dikili’de estirilen demokrasi rüzgarları Anadolu’nun her yanına ulaşırken, Dikili’de yaşayanlar da bundan büyük bir keyifle yararlanıyordu. Küçük bir sahil kasabası, pek çok ilçe, hatta pek çok ilin sahip olamadığı güzellikleri yaşıyordu. Neydi bunlar; Tiyatroydu, müzikti, edebiyattı, siyasetti, kültürdü…

Dikili’nin bir Kültür Merkezi yoktu ama meydanları, kahveleri,sokakları vardı.

Genco Erkal kaç kez sahneye çıktı, Ferhan Şensoy kaç kere “Ferhangi Şeyler”den söz etti. Ankara Sanat Tiyatrosu’nun, başrolünü Altan Erkekli’nin oynadığı Yılmaz Güney’in Salpa oyunu liman alanında mı sahnelenmişti hayal meyal anımsıyorum. Ya “ZenginMutfağı” oyunu ile Cezmi Baskın? Rahmetli Levent Kırca da Dikili’de sahne alanlardan oldu. Müşfik Kenter’in “Bir Garip Orhan Veli” oyunundaki replikleri uzayda yol almaya devam ediyor.

Dikili şenliklerinin odak noktalarından biri ve belki de en önemlisi emek örgütlerinin baş tacı edilmesi, emek cephesinin önderlerinin katıldığı oturumlarda, panellerde emeğin sorunlarının tartışılmasıydı.

Dikili’nin hemen karşısında Yunanistan’ın Ege’deki üçüncü en büyük adası Midilli yer alır. En güzel gün batımları Midilli üzerinden olur. Bir zamanlar Dikili’den Midilli’ye kaymakamlıktan alınan izinlerle didilip gelinir, iki ülke gençleri arasında futbol maçları yapılırmış. Sonra savaşlar yüzünden gidilip gelinemez olmuş. Türkiye ve Yunanistan arasında yaşanan gerilimin düştüğü, iki ülke insanlarının artık -elbette pasaportlar ile- karşılıklı ziyaretlerde bulunduğu zamanlara gelinmişti. Arasında on sekiz deniz mili mesafe olan, açık havalarda sokaklarında, caddelerindeki otomobil hareketliliği bile görülebilen bir yer ve orada yaşayanlarla iletişim kurulamaz mıydı? Daha da ötesi, Türkiye’de küçücük bir ilçe ve karşısındaki küçük bir adada yaşayanlar, iki ülke arasında bir barış köprüsü oluşturamaz mıydı?

Dikili şenliklerinin en önemli işlev ve başarılarından biri de budur. Dikili’nin Belediye Başkanı Osman Özgüven ve Midilli’nin Belediye Başkanı Stratis Pallis kolları sıvayarak bir barış köprüsünün temellerini attılar. Dikili şenlikleri Midilli ile birlikte yapılmaya ve karşılıklı ziyaretlere başlandı. İki ülke gençleri buluşmaya, sanatçıları kucaklaşmaya, siyasetçileri ziyaretlere başladı. Dikili, Yunanistan Komünist Partisi Genel Başkanı Florakis’i de ağırladı. Yunanlı sanatçılar şarkılarını seslendirdi, gençler halk oyunlarını oynadılar. İki kıyı komşu çocukları birbirlerini ağırladılar.

Ülkenin belki de en büyük Nazım Hikmet Parklarından biri Rutkay Aziz ve Tarık Akan’ın da katıldığı coşkulu bir kalabalık tarafından açıldı. Parkın açılışına Yunanistan’ın sosyalist Başbakanı Aleksis Çipras, partisi Syriza’nın Genel Sekreteri Panos Trigazis’i özel selamları ile gönderdi. Osman Özgüven, Tarık Akan, Rutkay Aziz, Panos Trigazis ve binlerce Nazım dostu oradaydı. Nazım’ın mezarından getirilen toprak, açılışı yapılan büstün yanı başına dikilen çınar ağacının dibine birlikte döküldü. O çınar şimdi kocaman oldu, gölgesinde insanları serinletiyor.

Dikili’de Vedat Türkali, Mihri Belli, Sevim Belli, Zihni Anadol, Hasan İzzettin Dinamo, Halit Çelenk ve daha nicelerinin anlatımları ile tarihe tanıklık edildi.

Uzun yıllar ülke dışında yaşadıktan sonra ülkeye dönen TKP genel sekreteri Nabi Yağcı’yı (Haydar Kutlu) da bu şenliklerde dinleme olanağı bulduk.

Coşkulu katılımların yaşandığı söyleşilerde Türkiye’deki Cumhuriyet aydınlanmasının öncüsü Köy Enstitüleri unutulmadı. Oğuz Makal’ın Köy Enstitüleri ile ilgili hazırladığı belgeseli hüzünle izlendi. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği, Prof.Kemal Kocabaş öncülüğünde sergiler açtı, paneller düzenledi.

Dönemin en muhalif yazarları,edebiyatçılarının konuk olduğu festivallerden aklımda kalan ve kendilerini “müslüman demokrat” olarak tanımlayan kimilerinin İslamcı faşist çizgiye evrildiklerini de gördük ve yaşadık. Kimi sol siyasal partilerin,umutla sarılınan genel başkanlarının cemaat koridorlarında dolaştığına tanık olduk. Süreç kötülüklere evrilirken Zeynep Oral gibi dik duran yazarlar da Dikili’nin konukları arasındaydı. Söyleşilerinde bir siyasal parti liderinden daha büyük kalabalıklar toplayan Ece Temelkuran’ı anmamak olmaz. Erken kaybettik diyebileceğimiz, 12 mart zindanlarını Deniz’ler ile paylaşmış ve “Yaralısın” romanı ile işkencelerin yarasını evlerimize taşımış Erdal Öz’ü, onunla aynı panelin konuşmacılarından olan Öner Yağcı’yı da anmadan geçemem.

Ataol Behramoğlu şiirlerini müzik eşliğinde beklide ilk kez Dikili’de seslendirdi. Belleğimizde kalan, Halk Tv’de “şiir içi şarkılar” programını yapan Haluk Çetin’in gitarı eşliğinde şiirler okuduğudur.

Muzaffer Erdost, 12 Mart zindanlarında katledilen, "Türküler ve Alaz’ın" babaları, kardeşi İlhan Erdost’un adını da alıp Muzaffer İlhan Erdost olarak imzaladı kitaplarını. Söyleşilerini Muzaffer İlhan Erdost olarak yaptı.

Dikili’nin barışçı halkı bu muhalif duruşlara kısmen katılmasa da asla kimseye kaba davranmadı, kimseyi incitmedi. Tersine; kendini aydın sanan kimi zavallılar şenliklerin genç katılımcılarına “çapulcu” demekten kendilerini alamadılar. Dikili’nin sahillerinde yaktıkları şenlik ateşleri etrafında barış şarkılarını seslendirdiren o çapulcular, Dikili’nin ekonomik yaşamını da canlandırdılar. Daha sonra o çapulcuların “Gezi’de” nasıl destanlar yazdıklarına hep birlikte tanıklık ettik.

Dikili, 12Eylül karanlığından çıkış arayışlarının yaşandığı bir süreçte, çalgılı çengili,bol baldır-bacaklı şenliklerden çok farklı bir yaz etkinliklerine imza attı. Kültürü, sanatı, siyaseti esas alan bir tercih ile ve risklerini de göze alarak daha sayamadığımız nice etkinlikler insanların belleğinde yer etti.

Benim belleğimde kalanlardan bir kısmıdır anlattıklarım. Daha güzel anılarla dolu nice dostlar vardır. Onlar da anlatırlarsa çok daha güzel olmaz mı?

Ha bir de “Türkiye Tiyatro Günleri” var. Bir kaç tanesini Dikili’de yaşadığımız. Ondan ayrıca söz etmek gerekiyor.

"Görkemli Hatıralar" mı dediniz? Bir kentin bunlardan daha görkemli hatıraları neler olabilir?

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.