Ajans Bakırçay
2021-02-18 11:46:06

Dikili'de Geçmiş Zaman

Hüseyin Çelik

18 Şubat 2021, 11:46

Ajans Bakırçay gazetesinde, Dikili'de gerçekleştirilen "Uluslararası Granit Heykel Sempozyumu" konulu bir yazının yayınlanması, bende geçmişe bir yolculuk başlattı. Bu yazı için Dikili araştırmacısı sevgili Murat Solmaz ve Dikili'nin basın emekçisi Oben Ulu'ya teşekkür ediyorum.

Dikili ile birlikte anılması gereken en önemli konu Dikili Kültür ve Sanat Şenlikleridir. Ancak, malzemesi granit olan bir heykel sempozyumu; Tasarlanması, farklı uluslardan sanatçıların katılımının sağlanması, lojistik desteğin başarılması ve başarıyla sonuçlanması açısından çok değerli bir sanatsal üretim sürecidir. Yaratılan heykellerin Dikili'ye armağan edilerek meydanlarda yerini alması çok daha değerlidir. Ülke genelinde sanata verilen değer-hele de heykel-göz önüne alındığında Dikili'nin bu konuda üstlendiği görevin önemi daha da ortaya çıkar.

Bunun başarılmasında, zamanın Belediye Başkanı Osman Özgüven'in onayı, gene zamanın Belediye Meclis üyesi ve Jeotermal A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Salim Çelebi'nin destek ve katkıları unutulmaz.

Bir isim daha var ki ondan söz etmemek olmaz. Bu isim Behçet Urgun'dur. Behçet Urgun, sadece heykel sempozyumunun emekçisi değil, Dikili'deki tüm sanatsal etkinliklerin de emekçisidir. Küçücük bir Ege ilçesi olan Dikili'yi ülke ve dünya belleğine kazıyan alçak gönüllü fakat bir o kadar da değerli katkılardır bu çalışmalar. Bu katkılar bir yandan değer görürken, diğer yandan da yaşamının hiç bir evresinde kültür ve sanat ile yolu kesişmemiş birilerinin abuk sabuk ithamlarıyla karşılaşmıştır.

Gazi Eğitim Enstitüsü'ndeki öğrencilik yıllarından, 12 Mart'tan tanıklıklarımız vardır. Türk Resim Sanatı'nın ustalarından Turan Erol'un atölyesindeki bir Modigliani kopyası olan uzanmış çıplağın müstehcen bulunup parçalanması, bir başka usta Adnan Turani'nin soyut çalışmalarında orak-çekiç bulunarak sorguya alınması gibi.Bu Vandalları anımsayan yok ama Turan Erol'lar, Adnan Turani'ler, mutluluğun resmini yapabilir misin diye sorulan Abidin Dino'lar ve daha niceleri bu ulusun belleğine kazındı.

1980 karanlığından sonra 1984 seçimleri ile Dikili, barıştan, sevgiden ve dayanışmadan yana halkının seçimi ile yepyeni bir döneme başlangıç yaptı. Osman Özgüven Belediye Başkanlığına seçildi. Küçük bir Ege ilçesi olan Dikili'de yepyeni şeyler yaşanmaya başladı. Her yıl düzenlenen Kültür ve Sanat Şenlikleri ile ülkenin önde gelen sanatçıları,-siyasal ayrım gözetmeksizin- siyasetçileri, yazarları, bilim insanları Dikili'de buluştular. Sağlanan özgürlük ortamında sokaklar, kahvehaneler kültür ve sanat üretim alanları oldu. Meydanlara kurulan platformlarda kimler türküler söylemedi, kimler oyunlarını sergilemedi ki?

Her yıl gerçekleşen bu buluşmalarda türküler de söylendi, ülkenin sorunları da tartışıldı. Bir kültür merkezi bile olmayan Dikili'de açık alanlarda tiyatro gösterileri izlendi, sokak tiyatrosu oyuncuları sokaklardaydı. Bir sergi salonu yoktu ama otel lobileri, açık alanlar sergilere ev sahipliği yaptı. Açık alanlarda atölye çalışmaları ilgi ve hayranlıkla izlendi. Güven Zeyrek ve Reyhan Abacıoğlu'nun emeklerini anmamak olmaz. Behçet Urgun'un kendi sergilerinin dışında, katkılarıyla ve başarıyla gerçekleştirilen Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü karma sergisi unutulamaz. Gene Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü öğretim üyelerinden ve aynı zamanda Dikili'yi yazları yerleşme alanı olarak seçen Numan Aslan'n sergileri de bu dönemin sanatsal çabalarındandır.

Belleğimden asla silinmeyecek olan bir sergi de Türk Resim Sanatının en önemli ve temel taşlarından Nedim Günsür'ün açtığı resim sergisidir. Dikili'ye yerleşme aşamasındayken kısa süre sonra kaybettiğimiz Nedim Günsür'ü de saygıyla anıyorum.

Ajans Bakırçay'daki Granit Heykel Sempozyumu yazısı, bana o günlerden bir çırpıda bunları anımsattı.

Kent kimliğini oluşturan başlıca etkenler kentle birlikte anılan etkinliklerdir. Dikili'nin simgesi, Dikili logosunun temel unsuru olan Olof Palme anıtını görmezden gelebilir miyiz? Ya anıtın yontucusu Sercihan Alioğlu'nu? Türkiye'nin en büyüklerinden olan Nazım Hikmet Parkı bütün güzelliği ile Dikili'ye gelenleri karşılamıyor mu? Sercihan Alioğlu'nun başka bir yontusu olan genç bir Nazım büstü, sevgili Tarık Akan ve binlerce Nazım dostları ile birlikte açılmıştı. Başucuna dikilen bir çınar ağacının dibine Nazım'ın mezarından getirilen toprak, karşı kıyıdan gelen dostlarla birlikte konmuştu. Şimdi o çınar kocaman oldu, gölgesinde insanlar serinliyor.

Bu yazı Dikili'yi anlatmak için küçük bir çabadan başka bir şey değildir. Çok daha fazlası yazılmalı, Dikili'nin yaşadığı bu kültürel süreç daha büyük bir araştırmanın konusu olmalıdır.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.