Ajans Bakırçay
2023-03-28 09:56:10

Fikirde ayrım, eylemde birlik!

Genç Kolektif

28 Mart 2023, 09:56

Ülkemizde yirmi yıldır, her genel seçim süreci bir öncekinden daha gergin geçiyor. Her seçimin sonucu bir öncekinden daha belirleyici, daha kritik. Çünkü -demokrasi tanımının aksine- nasıl yönetileceğimize dair söz söyleyebildiğimiz yegâne alan oy sandığı ve ne yazık ki sandıktan bir kez çıkanın beş sene istediği gibi at koşturmasına, güç göstermesine alışkınız. Sıradan yurttaşlar olarak, yönetilme sürecine katılımımız neredeyse yok. Başka bir açıdan bakacak olursak; pek çok yurttaşa ilk bakışta gayet olumlu gelen “güçlü lider”, “dediğini yaptıran” profilli yöneticiler yüzünden demokrasi uygulanmıyor ve birey olarak irademizi gündelik hayatımızda hissedemiyoruz.

Dolayısıyla artık toplum olarak ihtiyacımız olanın denetleyebileceğimiz bir lider olduğunu ve -altılı masanın siyasileriyle aynı çizgide olmamama rağmen- bu denli farklı politik görüşten kişi ve grupların iktidara getireceği Kılıçdaroğlu’nun bu profile uyduğunu düşünüyorum. Kısacası; ben halktan, kamuoyundan, toplumsal muhalefetten daha güçlü olmayan, olmayı hedeflemeyen yöneticilerin çalıştırdığı bir devlet mekanizması istediğim için desteğim Kılıçdaroğlu’na. Altılı masada maço, baskın, “güçlü lider” çıkaracak bir potansiyel görmediğim için desteğim masanın adayına.

Farklı politik görüşler demişken; Kılıçdaroğlu’nun, yalnızca masa etrafında toplanmış partiler ve liderleriyle değil masadan bağımsız partiler ile de görüşmesi Türkiye siyasetinin yapıcı, çözüm odaklı diyalog ihtiyacına cevap vermektir. Önde gelen iki seçim ittifakından birisinde Hizbullah adlı cihatçı terör örgütünün siyasi uzantısı yer alıyorken diğerine dışarıdan destek veren Emek ve Özgürlük İttifakı’nın siyasi pozisyonunu gündeme getirip kriz yaratmak da altılı masanın yarattığı değere ihanettir. Özellikle toplumun yüzde onundan fazlasını temsil eden bir iradeyi yok sayarak, denklem dışı bırakmaya çalışarak, kaile almayarak hiçbir toplumsal sorunun üstesinden gelinemez. Toplumsal bir sorun hakkında karşıt fikirlere sahip insanlar birbirlerini dinleyemiyor, birbirlerine tahammül edemiyor, birbirini düşman ilan ediyorsa o sorun çözümsüzlüğe mahkumdur. Bu çözümsüzlük düğümünü çözecek tek hamle diyalogdur. Diyaloğun kurulacağı bağlam ise parlamentodur. Bunun tersini dikte eden her hareket Türkiye’de dinci gericiliğe ivme kazandırır.

Türkiye’nin geldiği noktada; demokrasi ve adalet hedeflerimize ulaşmamızın yolu tabii ki sadece oy kullanmaktan geçmiyor. Önümüzdeki seçimin bu denli önemli olmasına sebep olan 2017 referandum sürecini hatırlarsak: Oy sayımı devam ederken mühürsüz oyların da sayılması talimatı verilmiş, sandıkta gösterdiğimiz irade gözümüzün içine bakılarak gasp edilmiş, çalıntı oylarla yaratılan %51’e %49 gibi bir sonuçla rejim değiştirilmişti. Yani bu iktidarın ne denli çirkinleşeceğini ve usulsüzlükte ne denli ileri gidebileceğini halk olarak gördük. Ayrıca 2017’de hep beraber “Hayır” dedik fakat yapılan usulsüzlüğe hep beraber karşı gelmedik. Kısacası bugünkü ucube rejim de iktidar taraftarlarının gücüyle değil muhaliflerin dağınıklığı sayesinde kuruldu. Amaçta ve eylemde birlik olamamanın sonuçlarını altı yıldır acı bir şekilde deneyimliyoruz. Bunun yanında, “adam kazanana” kadar güvendiğimiz, uğruna saatlerce sandık beklediğimiz “muhalif lider”lerin bugün nasıl iktidarın ekmeğine yağ sürdüğüne de tanık oluyoruz. AKP iktidarının ara bozuculuğu, fitneciliği zaten hepimizin malumuydu. Buna seve seve alet olanları da bu iktidarla aynı yere göndermek zorundayız.

Farklı olana tahammülsüzlüğe, sürekli hakarete uğramaya, sesimizin kesilip sözümüzün yok sayılmasına, temel hak ve özgürlüklerimize saldırılmasına bir bu kadar daha katlanmak zorunda değiliz. Temizlenecek ağır bir enkaz, yeniden kurulacak bir ülke, güçlü ve umutlu bir kitle var. Birbirimize daha yakın durdukça daha sert saldırılarla karşılaşacağız fakat inanıyorum ki çözülmeyeceğiz.

Kuzgun

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.