Ajans Bakırçay
2022-12-16 11:58:43

Çizmelerimi Çıkarayım mı?

Özgür Duygu Durgun

16 Aralık 2022, 11:58

Türkiye'de can tehlikesi ile burun buruna yaşayan en büyük iş kolu madencilik. Aynı zamanda en gözü kara emekçiler de yine madenciler. İş güvencesinden yoksun, özelleştirme politikalarının getirdiği üretim baskısıyla 21. yüzyılda ortaçağ koşullarında çalışmaya mecbur bırakılsalar da haklarını aramaktan vazgeçmiyorlar. Bunun en yakın örneği Eczacıbaşı'nın Balıkesir Balya'da bulunan Esan Madencilik şirketinde 5 Aralık'ta başlayan madenci direnişi oldu.

243 madencinin kıdem ve ihbar tazminatı olmaksızın apar topar işten çıkarılması sonucu başlayan hak arama süreci Eczacıbaşı Holding'in havlu atmasıyla sona erdi. İşten çıkartılan madencilerden işe geri dönmek isteyenler dönecek. Ayrılanlara ise kıdem ve ihbar tazminatları ödenecek.

Kuşkusuz bu sürecin madenciler lehine sonuçlanmasında Eczacıbaşı gibi ülkenin kültür sanat hayatına yön veren bir kuruma karşı oluşan kamuoyu baskısı önemliydi. Özgür Özel başta olmak üzere CHP milletvekilleri, Bağımsız Maden İşçileri Sendikası gibi meslek örgütleri, sanat dünyasından yönetmen Emin Alper, oyuncu Ercan Kesal, müzisyen Suavi ve pek çok isim Esan'daki işçilerin yanında yer aldı.

***
TMMOB Maden Mühendisleri Odası'nın 2021 yılında yayınladığı “Madencilikte Yaşanan İş Kazaları Raporu”na göre madencilik sektöründe 2010-2020 arasında 1042 emekçi hayatını kaybederken, toplam ölüm sayısının tüm sektörlerdeki toplam ölümlere oranı yüzde 7,5 oldu. Türkiye madenciliğinde 10 yılda ABD’ye kıyasla 7 kat daha fazla kaza meydana gelirken, ölümlerin yüzde 55’i kömür ocaklarında meydana geldi. Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu'nun 2022 “Küresel İşçi Hakları Endeksi”ne göre ise Türkiye, işçi olmak için Belarus ile birlikte Avrupa’nın en kötü 2, dünyanın en kötü 10 ülkesinden biri.

***
Cumhuriyet tarihinin en büyük kazası, 13 Mayıs 2014'te Soma'da yaşandı. Tam 8 yıl önce. 301 madenci hayatını kaybetti, 162 işçi yaralandı. Açılan davada bugün gelinen noktada tutuklu sanıkların hiçbiri bugün cezaevinde değil. Yakınlarını kaybedenler ise dosyayı Anayasa Mahkemesi'ne taşıdı.

Soma bugün, adaletin can çekiştiği bir ülkede hukuksuzluğun, cezasızlığın, denetimsizliğin, insan hayatının değersizliğinin sembolü. Eğer Soma'da adalet yerini bulsaydı Amasra faciası olmayacak, yeraltındaki 110 işçiden 42'si ölmeyecekti.

Onur Yıldırım ve Uğur Şahin Umman'ın kaleme aldıkları, Soma üzerine kapsamlı bir saha araştırması olan "Çizmelerimi Çıkarayım mı?" (Ayrıntı Yayınları) adlı kitabı okurken bunları düşünüyor insan. İnsan hata yaparak ve hatalarından ders alarak gelişir. Türkiye'de ise bırakın bireyleri, devleti özeli fark etmez, koca koca kurumlar hata üstüne hata işliyor. Eğer Soma bugün ülkenin en bereketli tarım topraklarına ev sahipliği yapan bir ilçe değil de; yakın tarihimizin en büyük madenci katliamının yaşandığı yer olarak anılıyorsa, bu facianın altyapısını oluşturan nedenlere dair ciddi bir sorgulama ve yaptırım olmadığı için böyle...

Onur Yıldırım ve Uğur Şahin Umman'ın Soma faciası sonrası yaptıkları saha görüşmeleriyle hazırladıkları kitapta madenciler, aileleri, tarım üreticileri, akademisyenler, hukukçular, psikologlar, sendikacılar ile yaptıkları mülakatlar var. Katliam günü yaşananlar, sonrasında Soma'daki hayattan kesitlerden tutun da, bir zamanlar tarım ve tütüncülüğün yapılan bölgede insanların maden işçisi olmak zorunda bırakılmasına, bölgenin sosyolojik, ekonomik, kültürel dinamiklerinin fotoğrafını çeken bir çalışma bu.

Kitapta işçisinden, madende can veren gencecik mühendislere pek çok insan hikayesi var. İşçiler her sabah evden çıkıp akşam gelemeyebileceklerini düşünmenin nasıl yıpratıcı olduğunu anlatırken aileler bu Ortaçağ düzenine isyan ediyor. Geride kalanlar, aslında onlara ait olmaması gereken bir vicdan azabıyla yaşamaya devam ediyor.

Madencinin sermayenin insafına bırakılan kimsesizliğini Soma'da hayatını kaybeden maden işçisi Uğur Çolak'ın annesi Gülsüm Çolak şöyle özetliyor: "Bunların çalma hırsı insanların hayatını hiçe saymış. Uğur'u o ocağa babası kendi elleriyle yazdırdı. Bizde vicdan azabı var. Yamyamların eline teslim etmişiz. Uğur, 'Baba sen devletteydin. Devlet önce insanına sahip çıkıyordu. Devlet ocaklarını ve insanını sattı' derdi. Oğlum hep bunları anlatıyordu''.

Soma'da göçükten çıkarılıp ambulansa alınırken sedyeyi kirletmemek için "Çizmelerimi Çıkarayım mı?" diye soran o madenci ve arkadaşlarının, bu ülkenin insanlarının yeniden devletine güvenen bireyler olabilmesi çok mu imkânsız?

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.