Ajans Bakırçay
2021-02-26 10:49:24

Çaykovski..

Efe Nazım Arslançelik

26 Şubat 2021, 10:49

Hayatı öğreten sadece aile ve okul değildir. Hayatımız boyunca karşımıza çıkan birçok insandan öğreniriz. Arif Abi de onlardan biridir.

Lise yıllarında okul çıkışlarında Karşıyaka vapur iskelesinden vapura binip körfezi izleyerek Konak iskelesine gider, Saat Kulesi’nin etrafındaki kuşları izlerdik. Konak YKM alışveriş merkezinin yanındaki hanın içerisinde "Çaykovski" isimli çay ocağının müdavimiydik. En koyu sohbetlerimizi burada yapar, aşık olduğumuz kadınları burada yad ederdik. Arif Abi zamanın hızlı devrimcilerinden biriydi. Siyah, üzerinde kırmızı bir yıldızın olduğu kasketini hiç çıkarmaz, dünyaya sigaradan sararmış bıyıkları ve eksik dişleriyle gülümserdi. Çay ocağının duvarları eski gazete kupürleriyle kaplıydı. Öğrenci ve garibanlardan çay parası almamasıyla meşhurdu. Neden para almıyorsun, diye sorduğumuzda "Garibanlık bizim geçmişimiz, öğrenciler de bizim geleceğimiz." derdi. Ne zaman bir fırsat bulsa kitap okur, bize kitaplardan alıntılar yapardı. Kimi zaman da nasihat ederdi. O yaşlarda ailenin verdiği nasihat kulağa hoş gelmese de Arif Abi’nin nasihatleri kulağımıza küpe oluyordu. Karnı aç olanı doyurur, ihtiyacı olan nice öğrenciye, garibana yardım eder. Okuduğu kitapları gelip gidenlere hediye ederdi. Civardaki kimi esnaf bedava çay vererek öğrencilere siyaset yapıp beyin yıkadığını düşünüp Arif Abi’ye düşman gözlerle bakıyordu. O zaman anladım iyi olanın normal olmadığını, çünkü normal olman için herkes kadar kötü olman gerekiyordu. Allah yukarıda bize bir kere olsun siyaset yapmışlığı da yoktu. İyi insan olmak eğer bir siyaset ise Arif Abi en güzel siyaseti yapıyordu. Çünkü bizler de onun gibi olmak, eksik dişiyle utanmadan güldüğü gibi gülmek istiyorduk. Nitekim ilk siyasi görüşümüz Arif Abi’nin güzel kalbinin bize yansımasıyla oluşmaya başlamıştı. Teker teker etrafımızdaki fraksiyonlara gidip çaylarını içtik, oturup sohbet ettik ama hiçbiri Arif Abi’nin samimiyetinde değildi. Herkesin derdi başkaydı. Biz de kendimize başka dertler edindik. Yaşlı bakım evlerine gidip kimsesiz yaşlılara kitap okur, onlarla sohbet ederdik. Okulumuzdan, mahallemizden giysiler toplayıp ihtiyaç sahiplerine ulaştırırdık. Sonra da Çaykovski’ye gidip çay içer, Arif Abi’ye yaptıklarımızı anlatırdık. Sararmış bıyıklarıyla bize bakarak "Siz büyük adam oldunuz." der sigarasından derin bir nefes çekerdi. Biz daha büyümedik Arif Abi diye cevap verdiğimizde "Büyük adam olmak boyunuzun uzaması, sakalınızın çıkması, paranızın olması değildir. Büyük adam olmak komşunuz açken tok yatmamanızdır." derdi.

Lise son sınıftan sonra herkes dağıldı. Kimimiz üniversiteye gitti, kimimiz sanayiye gitti, kimimiz her şeyi erken fark edip yurt dışına gitti. Her İzmir’e dönüşümde Arif Abi’nin yanına mutlaka uğrar çayını içerdim ve hala para almazdı. Aradan yıllar geçti, biz hayat gailesine düştük, her şey bambaşka ilerledi derken bir gün telefonum erken saatlerde çaldı. Telefonun diğer ucundaki lise arkadaşım Akif’ti, sesi ıslak ıslak geliyordu. Ne oldu? diye sordum. Aramıza derin bir sessizlik oturdu. "Arif Abi’yi kaybettik. Kalbi tamam demiş, çekmiş gitmiş" dedi Akif. İlk otobüs ile İzmir’e gittim. Onlarca öğrenci, hayatlarına dokunduğu onlarca insan Arif Abi’nin cenazesini kaldırmaya gelmişti. Ben hayatımda böyle kalabalık cenaze görmemiştim. Arif Abi insan biriktirmenin ne demek olduğunu son yolculuğuna uğurlanırken bizlere göstermişti. Çaykovski’de çayların sonuna gelirken gençliğimizin süper kahramanı Arif Abi’yi ömrümüzün sonuna kadar yaşatacağız.

Toprağın bol olsun Arif abi…

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.