Ajans Bakırçay
2023-07-07 11:32:27

Yığışma, Doluşma, Üşüşme

Dr. Ceyhun Balcı

07 Temmuz 2023, 11:32

Bir uzun dinlence daha geride kaldı. Her yeni yıl başlarken ilk yapılan işlerden birisidir bayram tatillerinden kaynaklanacak dinlencelerin uzunluğunu belirlemek. Hafta sonuna rastlayan bayramlar hiç sevilmez.

Türkiye’nin yaşamakta olduğu ekonomik bozgun ortamında yeni hükümetin bayram dinlencesini 9 güne uzatması beklenen karardı. Zaten bunalmış olan topluma hoş görünmenin yanı sıra turizm sektörünün ekmeğine yağ sürme anlamına da gelen bu karar gündelik sıkıntıların biraz olsun atlatılması değil ama ertelenmesi anlamına geldi.

Köyleri neredeyse boşalmış, kırsalı kâğıt üstünde kalmış Türkiye’de bu koşullar altında uzmanlaşan kentlerdeki yaşamı tanımlayacak üçleme YIĞIŞMA-DOLUŞMA-ÜŞÜŞME olabilir. Türkiye’nin kutsal etkinlik alanı inşaatın büyüklü, küçüklü kentlerimizde dayattığı yerleşim anlayışı da bu üçlemenin sorumlularından önde gelenidir. Dar alanda aklımızın sınırlarını zorlayacak kazançlar sağlamanın da anahtar sözcükleri olarak yaşamımızdaki yerini almıştır yazıya başlık olan üçleme.

Öylesine etkin olmuştur ve egemenleşmiştir ki bu üçlü, uzun dinlenceden fırsat bulan ve elbette ekonomik olanakları elveren kimselerce de vazgeçilmez olarak görülmüştür.

Basına yansıdığınca bu dinlence döneminde Muğla iline giren taşıt sayısı yüzbinlerle ifade edilmiştir. Çeşme’ye gelenlerin sayısı ise milyona dayanmıştır.

Kentlerin gündelik yaşamından eksik olmayan karmaşa böylelikle dinlence ortamına da taşınmıştır.

Deniz, güneş, eğlence dinlencesini seçenlerin sel olup aktığı kıyı kentleri doğal olarak bu yükü kaldıramamıştır. Durum böyle olunca da kentlere egemen karmaşadan ve trafik yoğunluğundan uzaklaşmak düşten öteye geçememiştir.

Boşalmış market rafları, kalabalıktan yürünemeyen yaya yolları ve birkaç kilometre öteye gitmek uğruna göze alınan ve saatler süren taşıt yolculuğu serüvenleri...

Dinlencenin ironik bir biçimde eziyete dönüştüğüne tanıklık etmek sıradan bir olgu olup çıkmıştır artık Türkiye’de.

Dikey yerleşimli ve doğal olarak da yoğun ve zorlu yaşamlı kent ortamının dinlence yörelerine taşınıyor oluşu (hem de yakınmasızca) toplumbilimcilerin araştırmasına değecek içeriğe sahip olmalıdır.

Yoğun yaşam anlayışından uzak kalmanın olanaksızlaşmış olduğu kanısı yerleştiği için mi dinlence fırsatı bulabilenler bu eğilimi gittikleri her yere taşımakta sakınca görmemektedir diye sormadan edemiyorum.

Bu olumsuzluğun yerleşmesinde hiç kuşkusuz dinlence anlayışını tek tipleştirenlerin ve basmakalıplaştıranların da büyük payı olduğu kuşkusuzdur.

Hemen her alanda ve ortamda “boyun eğme”nin öne çıktığı, sıradanlaştığı dönemde dinlence ortamında yaşananlara şaşırmak çok da gerekli midir?

Bilemiyorum...

Bildiğim dinlence olarak pazarlanan ve algılatılanın dinlenceyle ilintisinin adından öte olmadığıdır.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.